Adımlarım neredeyse kontrolüm dışında öyle hızlanıyor ki kırmızı ışığa denk geldiğimde sabırsızlıkla yerimde duramıyorum. Bir sağa bir sola yürümek, insanları benimle beraber çekiştirmek istiyorum neredeyse.
Eğer mutluluk, bilinçli bir mutluluk böyle bir şeyse insanların neden bağımlısı olup bu kadar peşinden koştuklarını anlayabiliyorum. Her insanın doğuştan sahip olduğu ve hayat tarafından bozulmamışsa ömrünün sonuna kadar idare edebileceği huzur dışında bu his, insanı canlandırıyor. Bir anda seni hayata katıp iliklerine kadar can üflüyor sanki.
Kafamdan kalpçikler çıkardığımı iddia edecek kadar hayalperest değilim elbette ama mutluyum. Öyle ki bu duygunun zeytinyağı gibi diğer her şeyin üstüne çıkmasına ve beni çepeçevre sarmasına itirazsızca müsaade ediyorum.
Düğünden beri her ne kadar iletişim kurmamış olsak da tek düşünebildiğim şey Asım haline geldi. Bunun hiç sağlıklı olmadığının farkındayım ama filmlerdeki gibi sürekli iç çekmek ve ondan bahsetmek istiyorum.
Gözlerimin içine baktığında nasıl dizlerimin güçsüzleştiğinden, gülerken başını arkaya hafifçe atışından, darmadağınık saçlarından. Nasıl da beni sinirlendirmeye bayıldığından ve her seferinde neredeyse bilerek ve isteyerek bu tuzağa düştüğümden bahsetmek istiyorum. Mavi bakışlarında asla çözemeyeceğim ve karnımda bir delik açılmış gibi hissetmeme sebep olan o yoğunluktan, elimi kavrayan elinin sıcaklığından sonsuza kadar bahsetmek istiyorum.
Neyse ki bugün sadece onun hakkında düşünmek ve geçmişi bir rüya gibi hatırlamak zorunda kalmayacağım. Adımlarımın sonunda beni beklediğini biliyorum. Tamam, tam olarak beni bekliyor sayılmaz. Emel ve Emir duygularını birbirine itiraf ettikleri için artık birbirlerinin arkadaş gruplarının içine girmeye başlamışlardı. Bu sebeple ben de Emel'le birlikte Asım'ların çevresinde olabiliyorum.
Okulu bıraktığımdan beri, içinde bulunduğum en kalabalık ve neşeli grup. Sadece iki kere aralarında bulunma şansım olmuştu ama yalnızlığına düşkün bir insan olarak ilk izlenimimin iyi olması benim için çok önemli.
Havalar gittikçe soğuduğu için yürüyüşüm zaman geçtikçe zorlaşıyor. Parmaklarım ve yüzüm neredeyse donmak üzere olduğundan adımlarımı daha da hızlandırıyorum. Rüzgar saçlarımın arasından geçip onları darmadağın ederken Mirza'nın her fırsatta kafama geçirdiği aptal bereyi almadığım için kendime kızıyorum.
Sonunda kafenin önüne geldiğimde duraksayarak saçlarımı düzeltiyorum. Sakin ol Eflâl, aptallaşma heyecanlanacak bir şey yok.
Kapıyı bir cesaretle açıp içeri girdiğimde Emel'i hemen fark ediyorum. Hızlı adımlarla yanlarına gidip arkadaşıma sıkıca sarıldıktan sonra grubun geri kalanına selam veriyorum. Gözlerim ister istemez Asım'a kilitleniyor. Bakışları beni bulsun, aramızdaki sessiz muhabbete dair, benim burada olmamın ona bir şey ifade ettiğine dair bir işaret versin diye bekliyorum. Sessiz geçen şu birkaç günü telafi edecek bir şey sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Şarkı
RomanceASIM KARASOY Arabanın diğer ucunda oturan kız, yağmurun altında benimle o garip bakışmayı paylaşan kızla aynı kişi. Aynı keskin yüz hatları, neredeyse huysuzluk olarak tanımlanabilecek bir ifadeyi süsleyen hafifçe pembeye boyalı kalın dudaklar, bu m...