Önümüzdeki günlerde muhtelemen Eflâl'in kardeşi Mirza'nın daha önce hiç yayınlanmamış yepyeni hikayesi Son Mektup'un başlığını açabilirim, ilgilenenlere duyurulur. ^^ Bir sonraki bölümümüz olan finalde görüşmek üzere arkadaşlar. :')
twitter: betulrsen
Amerika'ya geri döndüğümde eski yaşantım beni sıcak bir kucak gibi karşılayacak sanıyorum ama öyle olmuyor. Eflâl'in zehri bir kere damarlarıma girince içine düştüğüm bu hastalıklı hal beni kıtalar ötesinde bile rahat bırakmıyor. Tekrar iki yıldır yalnız yaşadığım evime, buradaki tek dayanağım olan işime ve bu şehre uyum sağlayabilirim sanıyorum. İki yıl önce olduğu gibi kanaya kanaya da olsa bu yaraya alışır, kabullenir, onunla beraber hayatta kalmayı başarabilirim diye düşünüyorum. Sandıklarım savunmasız kalelermiş gibi birer birer düşüyor gözlerimin önünde.
Buraya adım atar atmaz annemle olan ilişkimize koyduğum sınırlar beni yalnız yaşantımı devam ettirmeye mecbur kılmıştı. Yeğenimin hatırına ailenin geri kalanını da görmeyi reddedemiyordum sadece. Kendimi yıkılan ailemizin enkazından çekip çıkarınca her şey daha iyi olmuştu. Ne yazık ki hiçbir şey bütün bu ağrılara rağmen Eflâl'in yanımda olduğu zamanlardaki kadar iyi olamıyordu. Bütün savaşları gücünüzün tükenmeyeceğine eminken savaşmak daha kolaymış onu anlıyorum. En ufak bir rüzgârda devrilecek gibi olunca kolaylığın hiçbir anlamı kalmıyor. Küçücük engellere takılıp kan revan içinde kalabiliyormuş insan, bunu kavrıyorum.
İki sene içinde karşıma çıkan her şeye göğüs gererken aslında tek yaptığım Eflâl'in açtığı yarayla savaşmaktı. Karşıma çıkan her bakışta, her sözde onu ararken adını bir daha anmamaya çalışmaktı. Gözlerime değen başka gözlerden arkama bakmadan kaçarken asla kavuşamayacağımı bilerek ayaklarımı çevirdiğim tek rota ona doğru olandı. Böyle yaşamaya, özlemeye, özlerken her gün bin kere ölmeye dahi alışmıştım.
Bunu tekrar yapabilirim sanışım bu yüzdendi. Eflâl'le konuştuktan sonra içine düştüğüm kuyu dipsizdi. Kendimi daha önce yaralanmış, üzülmüş ve ölüme terk edilmiş bulmuştum fakat bütün bunlarla yüzleşmeye gelince kırık kolum kanadım parmağımı oynatmaya bile müsaade etmemişti.
Korkularımı heybeme doldurup beni güçten düşüren bu yarayla tekrar onu sakinleştirebileceğimi sandığım yere geldiğimde burasının da benim için dünyanın geri kalanından farklı olmadığını anlamak için oldukça geç kalmıştım. Eflâl'e duyduğum öfke, kırgınlık, yılların üstüme eklediği ağrılar kendisi karşımda dururken elimi kolumu bağlamıştı. Hiç beklemediğim bir yerden, hiç beklemediğim bir şekilde gelen merhem yaramı dindirmemişti, aksine azdırmıştı.
Baş edemeyen zihnim vücudumu hasta ederken kaldırıp kendimi buraya getirirsem, tekrar baş edebilirim sanmıştım. Edemiyordum. Eflâl olmadan bir saniye bile geçirmek istemiyor, yine de ona doğru gidecek dermanı ayaklarımda bulamıyordum. Neredeyse tenime kazınmış gibi santim santim ezbere bildiğim bu izleri gelişi güzel bir şekilde silip atamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Şarkı
RomanceASIM KARASOY Arabanın diğer ucunda oturan kız, yağmurun altında benimle o garip bakışmayı paylaşan kızla aynı kişi. Aynı keskin yüz hatları, neredeyse huysuzluk olarak tanımlanabilecek bir ifadeyi süsleyen hafifçe pembeye boyalı kalın dudaklar, bu m...