Tabağımda kalan son lokmayı da ağzıma atarken kaçamak bakışlarımı karşımda oturan kardeşime değdirip çekiyorum. Başı önünde, dünyanın en önemli işi buymuş gibi bütün dikkatini vererek kahvaltısını etmeye devam ediyor. Uyanır uyanmaz nasıl böyle huysuz olabildiğini merak ederken bir taraftan da kalbim onun için sızlıyor. Gün geçtikçe kendini bizden uzaklaştırıp içine kapandığını gözlerimle görebilmek dünya üzerinde başka hiç kimse için duyamayacağım bir acının sahibi yapıyor beni.
"Şöyle bakmayı keser misin?" dediğinde cümlesi rica ve azar arasında gidip geliyor. Başını kaldırmadan ona attığım saniyelik bakışın nasıl farkına vardığı hakkında bilimsel bir çalışma yürütülmesini talep ediyorum ama bunun yerine iç çekip arkama yaslanıyorum.
"Başka türlü bakamam sana." diye cevaplıyorum onu. Yeşil ve kahvenin harmanlandığı gözlerini kaldırıp bana kendini beğenmiş bir bakış attığında gözlerimi şaşılaştırıyorum. "Gözlerimi acıtıyorsun."
Kıstığı bakışları bana gülmemek için bir hayli çaba harcadığını gösterirken yine de yüzünü bu kadar sabit tutabiliyor oluşunu alkışlamak istiyorum. Mirza da oyunuma katırken "Şebek." diye söyleniyor bu halime. "Asım mı geldi?"
İsmini duyunca içimde fırtınalar koparan adam aynı zamanda yüzümde koskoca bir gülümsemenin çiçeklenmesine sebep oluyor. Başımı hızlı hızlı sallarken ayağa kalkıp bu gerçeğe el çırpmamak için kendimi zor tutuyorum. "Birazdan çıkacağım."
Mirza bir süre ağzındaki lokmayı çiğneyip yutmayı bekliyor. Beni çıldırtmak için sahip olduğu silahları tarttığını tahmin ediyorum. "Babamın haberi var mı?"
Bu söylediğine suratımı buruşturuyorum sadece. Asım'la anlaşabilmemiz her şeyi anında mükemmel kılmamıştı elbette. Hala önümüzde ayarlanması gereken binlerce sorun vardı. Bunlardan en büyüğü araya giren mesafe ve bizzat sevdiğim adamın annesiydi. Böyle şeyler düşünmek istemiyordum. Tekrar bizi birbirimizden ayıracak, araya yıllar sokacak, en ufak bir anlaşmazlığa sürükleyecek herhangi bir şeyin yanına bile yaklaşmak istemiyordum. Ne var ki Asım bu sefer bütün savaşları bitirip buradan galip ayrılmaya kararlıydı.
Geri dönüp işinin başına geçmesi gerektiği gerçeği her gün başımıza acımasız bir çekiç darbesi gibi inerken ben çoktan Asım'ın kolları arasında solup gitmeye başlamıştım bile. Tekrar gidecek olması bana sadece kötü şeyleri çağrıştırıyordu. Tam buldum derken onu tekrar kaybetmeye hiç hazır değildim. Bu yüzden uçağından önceki gece Asım beni yemeğe çıkardığında ve cebinden çıkardığı yüzükle bana evlenme teklif ettiğinde kalbim duracak sanmıştım. Daha önce bunu bir kere yapmıştı, bir kere daha sevdiğim adam için yapmasında bir engel görmüyordum açıkçası.
Daha fazla benden ayrı kalmak istemediğini, artık aramıza hiçbir şeyin girmesine izin vermeyeceğini kesin bir şekilde dile getirirken hayatının geri kalanını yalnızca benimle geçirmek istediğini de eklemişti. Böylelikle ben de teklifine kalbimi sancıtan bir sevgiyle evet demiştim. Tabii bu bütün sorunlarımızı ortadan kaldırmamıştı. Hala hepsi yerli yerinde dururken düğünü ben okulu bitirdikten sonra yapmaya karar vermiştik. Asım tekrar Amerika'ya dönerken en kısa sürede aileleri tanıştırmak için geleceğine söz vermişti üstelik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Şarkı
RomanceASIM KARASOY Arabanın diğer ucunda oturan kız, yağmurun altında benimle o garip bakışmayı paylaşan kızla aynı kişi. Aynı keskin yüz hatları, neredeyse huysuzluk olarak tanımlanabilecek bir ifadeyi süsleyen hafifçe pembeye boyalı kalın dudaklar, bu m...