Plan

3.5K 218 159
                                    

"Neyin var?" Chanyeol ellerini beline koymuş sorarken dosyaları biraz kenara itip yuvarlak gözlüklerimi çıkarttım. Aslında iyiydim. Sadece işlerime yoğunlaşmıştım.

"Bir şeyim yok Chanyeol." Geriye yaslanıp esnedim ve belimin kütlemesi için sağa sola kaydım. Ah Tanrım! Bunu yapmayı seviyordum.

"Var Jongin! Bir şeyin var. Bak mesela bana Chanyeol dedin!" Chanyeol önümdeki dosyaları kucakladı ve koltuğun üzerine attı. Ellerini masaya vurarak bana yaklaştı, onaylamaz şekilde kafasını iki yana salladı.

"Sana Yeol mü diyeyim?" Geri çekilip ellerini ensesinde birleştirdi. Sanki bir şeye karar verme aşamasında gibi odanın içinde tur atmaya başladı. Benim değil onun bir sorunu vardı sanki.

"İki gündür tam gün iştesin. Odana gitmiyorsun..." ağzımı açtığım anda beni susturdu ve devam etti. "İnkar etme oda anahtarın bende ve iki gündür otelde değilsin. Otel borçların artmış sana bir ev bulmam lazım bunu bir köşeye yaz." Gözlerimin içine bakıp ellerini salladığında sadece gözlerimi kırpıştırıp korkuyla ona baktım. Neden bir anda göze battıysam? Yaklaşık bir haftaya yakın süredir Luhan son olmuştu benim için. Ne kadar içtiysem onunla yaptıklarımı bile şu an zor hatırlıyorum.

"Durma Kim Jongin! Yaz, dediklerimi yaz!" Odanın içinde tekrar tur atmaya başladığında ajandayı açıp yanaklarımı şişirdim ve dediklerini karalamaya başladım.

"İki gündür buradasın değil mi? Uyumuyorsun ya da uyuduğunda seni Baekhyun yakalıyor."

"Hayır Cha-" masaya sert bir tekme attığında, sustum. Ajandayı bırakıp köşeye koydum.

"Bana anlattı Kim Jongin. Bana her şeyi anlattı! Bir daha inkar edersen seni döverim anladın mı? Çok döverim."

Bir şey demedim yine. O da devam etti.

"İşler yoğun değil. Neden bu kadar çok çalışıyorsun ki? Anlamıyorum! Hem sen, ne işin olsa bana atarsın. Değil mi? Bir problem var burada! Kesinlikle bir şey var ve bana söylemiyorsun. Bak eğer bir şey olduysa bana anlat Jongin. Senin için çok endişeleniyorum. İki gün boyunca çalışmazsın sen!"

"Yeol yeter," dedim fakat duymadı bile. Yaklaşıp koltuğumu çevirdi ve masaya doğru yasladı. Ellerini önce ceketime soktu, sanki bir şey arıyor gibi karnımdan başlayarak boynuma kadar yokladı. En sonunda ellerini yanağıma koyup iki yandan sıkıştırılınca ağzım açıldı ve onu geri ittirmeye çalıştım.

"No, Yool dor!" Ağzımı sanki bir şey yutmuşum gibi yoklarken, kafamı iki yana salladım. Ellerini yanaklarımdan çekip geri benden uzaklaştı.

"Yüzün iyi değil. Fark ettin mi bilmiyorum ama kokuyorsun. İçki ve o odandaki koku gibi kokuyorsun. Berbat kokuyorsun! Odan ne halde bilmiyorsun. Ayrıca dün temizlemeye çalıştığımda birinin notunu buldum." Panikle ayağa kalktım. Bilmiyorum ne tür bir nottu ya da kimdendi. Ama merak ediyordum.

"Luhan diye biri, yine buluşmalıyız türünden bir şey yazmış. Yoksa biri mi var Jongin? Kim var?"

Yaklaşıp Yeol'ün kravatını tuttum ve hızlıca kendime çektim. Bir anda sesi kesildi ve nefesi içine kaçtı. Burun delikleri hızla genişliyordu.

"Yeol, biraz sakin ol ha? Gevşe. Seni rahatlatmamı ister misin?" Boyu yüzünden avantajlıydı ve beni kolayca ittirdi. Sırıttım. Bu sefer o da sırıttı ve sanki bir zafer kazanmış gibi ellerini çırpmaya başladı.

"Yavaş yavaş geri dönüyorsun işte!"

"İyiyim, cidden." Gülümsedim.

"Değilsin işte, bir sorun var." İç çektim. Yeol güvenebileceğim türdendi fakat ben tam neye üzüldüğüme karar verememiştim. Bu nedenle söylememeye karar verdim. Kalbime bir şey oturuyor ve beni sıkıyor gibi hissettim bir an.

Setepa-i || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin