Final

2.3K 168 131
                                    

Seuta beşinci ayına basmıştı. Ayrı bir odaya beşik taşımış ve odada tek başımıza kalmaya başlamıştık. Anlıyorsunuz değil mi? Tek başımıza kalmak. Sehun ile daha fazla vakit geçirmek.

Bugün ne olduysa gözümü açtığımda olmuştu. Erkenden uyanmıştım. Tam tekrar yatmak üzereyken Seuta hep ağlamış, biraz iştahsızlaşmıştı. Hemen doktora gitmiştik. Randevu almadığımız için bir saat kadar beklemek zorunda kalmıştık. İçeri girdiğimizde doktor hemen Seuta'yı kucağına almış, benim iki ayda anca tutmaya alıştığım bebeği tek hamlede soymuş ve evire çevire kontrol etmişti.
Bunun riskli olduğunu, canının acıyıp acımayacağını ne kadar doktor da olsa hatırlatmak istedim ama Seuta ağlamayı kesip olmayan dişleriyle gülünce Sehun'a bakıp kaşlarımı çattım.

"Sehun... o gülüyor!" Saf olarak bebeği kıskanmıştım. Benim kucağıma geldiğinde nasıl oluyorsa ağlıyor ve altına yapıyordu. Doktor kafasını kaldırıp bize bakmış, daha sonra plastik bir telefonu Seuta'nın eline vermişti. Seuta onu yiyecek sandığı için tuhaf, vahşi seslerle ağzına sokup emmeye başlamıştı.

"Bebeklerde her zaman olur. Gaz sıkıntısı ve hafif bir enfeksiyon. Anladığım kadarıyla o kadar da çok bir sıkıntı yok. Biraz..." doktor eliyle telefonu kemiren Seuta'yı gösterip kaşlarını kaldırdı. "yaşıtlarına göre tombiş bir kız. Ona dikkat edin."

Sehun'la önce birbirimize bakmış sonra vahşi seslerle plastik telefonu ısıran Seuta'ya aynı anda kafamızı çevirmiştik. Doktor elinden oyuncağı çekip çöpe atınca anında bağırıp sedyede dönmeye çalışınca doktor onu kucağına alıp sırtını ovaladı.

"Sanırım o aç," Sehun iç çekerek çantasını karıştırmaya başladı. Birkaç dolu biberon, bez ve bol miktarda peçete vardı. Hemen dolu bir biberonu çıkartınca Seuta kafasını çevirmiş ayaklarını huzursuzca çırpmaya başlamıştı. Gözleri bir tepki olarak irileşmiş ağzı yuvarlak bir şekil almıştı.

"En son ne zaman yedi?" Doktor tekrar ağlayıp Sehun'un elindekilere bakan Seuta'yı kucağından sedyeye indirdi. Üzerini giydirmeye çalışıyordu ama içine bir yaratık kaçmış gibi Seuta, kafasını arkaya çevirip Sehun'un elinde sallanan biberona bakıyordu.

Salyası akıyordu!

"Arabada ben yedirdim. En erken bir saat önce sanırım." Burada bekleme payını katarsak bize göre uzun bir süre olmuştu bile. Seuta hep yiyordu!

"Size bir liste hazırlayayım, onu en erken iki saatte bir beslemeye özen gösterin. Katı gıdalara geçtiğinde öncelikle haftada bir kere yumurtanın sarısının üçte birini ezip balla karıştırırsanız onun için doyurucu olacaktır. Ara yemek gibi." Doktora bir lakap düşünemiyordum. Biraz pimpirikli olmasının yanında yol göstermesi sevmiştim. Bizi büyük bir dertten kurtarıyordu.

"Bir de gece ateşi çıkarsa diye poposuna derece yerleştirin. Eminim çok daha iyi olacak."

Doktorun dediğini sanki anlamış gibi Seuta hemen kafasını başka yöne çevirip ağlamaya başlamıştı. Ne olursa olsun bu hallerine dayanamıyordum. Eğilip onu kucağıma aldım ve havaya kaldırıp yüzüne bakmaya başladım. Ağladığı için gözleri sulanmış yanakları pembeleşmişti. Yavaşca kendime çekip yanağından öptüm. Huzursuzca bir ses çıkartıp ayaklarını çırpmaya başladığında doktora teşekkür edip hastaneden çıktık.

Ben bir bağımlıysam, kızım da süte bağımlıydı.

.
.
.

"Seuta uyudu mu?" Sehun iç çekeren odaya girince sormadan edememiştim. Gece bizim için zorlayıcı bir parkur gibiydi.

"Sonunda uyudu. Pororo izlemeyi seviyor," Telsizi bana uzatınca açıp kendi tarafımdaki komodine yerleştirdim. Her an ağlarsa diye yüzlerce tedbir almıştık. Bir bebek için başından beri hazırdık sanki. Tek sorun birbirimize ayırdığımız vakitti.

"Sehun?" Yana doğru dönüp, arkasını bana dönmüş uyuyan Sehun'u dürtükledim. Her gece bir umut bunu yapmayı beklerken Seuta uyanıyor telsizden çıkan ses yüzünden oda yankılanıyordu.

Elimi beline doğru kaydırıp dikkatli şekilde kendime doğru çektim. Kalçası yumuşak bir şekilde kasıklarıma değdiğinde memnun olduğunu belli eden uzatmalı tek bir sesi çıkarttı, yaptığıma devam edip ensesini öpmeye başladım. O kadar özlemiştim ki kokusunu, tekrar tekrar beni bağlıyordu.

Dünyaya bir kez daha gelsem Sehun'u bulmak isterdim. Kendimi bir jöle gibi hissetmeyi ilk kez onunla başarmıştım. Durmak bilmeyen ölümcül bir sel felaketi gibiydim. Akıp duruyordum.

"Jongin..." biraz bana doğru dönünce elimi yanağına doğru koyup dudaklarımızı birleştirdim. Bir anda ikimiz de bunu bekliyor gibi kıvılcımı aleve dönüştürdük. İlk ve son kez sevişiyor gibiydik. Ellerimiz birbirimizi ilk kez keşfe çıkar gibi sabit duramıyordu. Üstlerimiz havada dans ediyordu. Sanırım onu özleyince seks yapmak daha arzulu oluyordu.

Teşekkür ederim Seuta, uyanmadığın için. Yarın sana kesinlikle babandan gizli bisküvi yedireceğim.

...
...

SPECIAL PART

Hiç ses çıkarmamaya çalışarak anahtarı deliğe soktum ve yavaşca çevirerek kapıyı açtım. Elimdeki torbaları yere koyup kafamı kaldırdım. İçeri ölüm sessizliğine hakimdi. Tahmin ettiğim gibi Sehun ve Seuta uyuyor olmalıydı. Televizyonda kısık sesle Pororo izlemekten ezberlediğimiz bölümü gösteriyordu. Biraz kenara çekilip koltuğa baktığımda ikisinin de uyuyan bedenini gördüm.

İstemsizce yüzüme bir gülümseme yayılmıştı. Seuta, Sehun'un yeni şişmeye başlamış karnında uyuyordu. Ağır adımlarla yanlarına ilerleyip Seuta'yı kucağıma aldım. Pembe kapılı odaya ilerleyip uyumaya devam eden Seuta'yı beşiğine yatırdım. Hemen yana kayıp oyuncağını kavramış uyumaya devam etmişti. Gülümsedim.

Kenarda duran yorganlardan birini alıp içeride uyuyan Sehun'un yanına ilerledim.

Elimdeki yorganı açıp üzerine örttüğümde biraz kıpırdanmış ardından uyumaya devam etmişti. Eğilip dudağına bir öpücük kondurdum ve kalkıp torbaları aldım.

Yakında girmek için can atacağımız odanın kapısına ilerleyip torbaları tekrar yere koydum. Kayan yazıyı düzeltip gururla gülümsedim.

Eve Hoşgeldin Kai Bebek

...

Setepa-i eski mısır dilinde seçtiğim kişi demektir.

Evladıma veda ediyorum şcmeğcm bu zamana kadar beni yalnız bırakmayan, yorum atan ve destekleyen herkese çok teşekkür ederim.

Hayalet yoldaş sen de kendini biliyorsun :)
Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Setepa-i || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin