16

342 42 12
                                    

12 saatim vardı. Buraya şu an gelmiş olmasaydım neler olurdu düşünmek bile istemiyordum. Yine de şu an buradaydım. 12 saat uzun gibi görünse de aslında kısaydı. Yine de yeterli olacaktı. Yeterli olmalıydı.

X uzaklaştıktan sonra ne kadar o şekilde kaldım bilmiyordum. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki o süre boyunca Baekhyun’un elini sıktığımı unutmuştum. Elimi yavaşça gevşettiğimde parmak uçlarının kan gitmediği için beyazladığını görmüştüm. Neden beni uyarmamıştı ki?

Bu şu anın konusu değildi. Buralar hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve plan yapmamız lazımdı. Baekhyun'un kulağına eğilerek sordum. “Buralarda kamera var mı? Annemlerin yanına gitmem dikkat çeker mi?”

Bana bir yandan benim için üzüldüğünü anlatan bir yandan da salak olduğumu söyleyen gözlerle bakmıştı. “Sehun, sence teknolojimiz bu kadar gelişmişken hapishane bölümünde kamera olmaması mümkün mü? Elbette öylece gidip onlarla konuşursan dikkat çekersin. Yine de onlarla konuşman için bir yol var. Öncelikle buradan biraz uzaklaşmamız gerekecek.”

Onu kafamla onaylayıp N'e gideceğimizi belirten bir hareket yaptım. Yüzü endişeli görünüyordu. Neredeyse benim kadar endişeli. N kolay endişelenen biri değildi. Bir şey fark etmiş olmalıydı.

Annem ve babama son kez bakarak Baekhyun’u takip ettim. Beş dakika kadar yürüdükten sonra bizi küçük bir kulübeye sokmuştu. İçinde aynı tarz kıyafetler ve temizlik eşyaları bulunan bir raf dışında eşya yoktu.

Konuşmaya ne ile başlayacağımı bilemiyordum. Önce Baekhyun’dan planı mı öğrenmeliydim yoksa N'e kafasındaki sorunu mu sormalıydım? N ile başlamaya karar vererek ona döndüm. “Şu andan itibaren 12 saatimiz var ve güzel bir plan yaparak başlamalıyız. Öncelikle herkes kafasındaki düşünceleri söylesin.”

N ilk onun anlatmasını istediğimi anladığında konuşmaya başladı. “Umudunuzu azaltmak istemem ama tutuldukları hücreleri incelerken büyük bir sorun fark ettim. Bulundukları hücrelerin önündeki camda bir insanın zar zor geçebileceği boyutta bir kapı var. Bu kapının en alt kısmı ise yere bir tür kilitle tutturulmuş. Her hücrenin anahtar deliği birbirinden farklı ve bundan anlayacağımız üzere buralarda bir yerde anahtar odası tarzı bir yer olmalı.”

Dediğini doğrulatmak için Baekhyun'a döndü. “Evet anahtar odası buraya çok uzak değil. Çok fazla anahtar var ama her kilidin üzerinde renk ve şekillerden oluşmuş bir kod var ona bakarsak bulmamız on dakika bile sürmeyecektir.”

N'in yüzü bu cevap sonrasına aydınlanmak yerine daha da düşmüştü. “Evet kodu gördüm ve bu şekilde olmayacağını ummuştum. Çünkü o anahtarları anahtar odasında bulamayacağız. X’in kemerinde asılılar.”

N'in birkaç dakika içinde bu kadar şey fark etmesi mesleğindeki profesyonelliğini gösteriyordu. N bunu kötü bir şey olarak düşünmüştü ama bence bu bizi olumlu etkileyecekti. Bir ara N'i kutlamak için hediye almalıydım.

“İyi yanından bakalım. Anahtar odasını o kadar arayıp anahtarı bulamadığımızda daha büyük bir umutsuzlukla karşılaşacaktık. Şimdi ise planımızı değiştirerek ilerleyebiliriz.”

Cümlemi bitirdikten sonra N sanki anahtarı X'in beline kendi koymuş gibi suçlu hisseden halini bırakmış ve eski suratını geri getirmişti. “Şimdi senin annemlerle nasıl konuşabileceğim hakkındaki planını duyalım.” diyerek Baekhyun'a döndüm. Bunu beklediğini belli edercesine hemen anlatmaya başladı.

“Her gün saat sabah 8 öğlen 2 ve akşam 9'da biraz yiyecek ve su götürülür hücrede kalanlara. Şu an saat 12.30 yani bir buçuk saat sonra ve sekiz buçuk saat sonra yemek götürülecek. Bu da X'in dediğini yapıp onları gece 12'de öldüreceğini düşünürsek iki kere onlarla konuşabileceğin anlamına gelir. Kimin annen ve babana yemek götüreceğini nereden öğrenebileceğimizi biliyorum. Kıyafetlerini de sana uyacak şekilde buradan seçebilirsin.

The Son Of The Moon // SebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin