“Ne? Kim? Nereye?” diyerek hiçbir şey anlamadığımı belirttikten sonra bağırarak N'i de çağırdım. Ölürmüşcesine bağırdığımdan olsa gerek koşarak gelmiş ve hızını alamayıp düşmüştü. On saniye bile normal olamayışımıza göz devirerek Baekhyun'a döndüm.
“Yer altındaki isyan grubu hazırlanıyordu. Arkada takvim olduğundan bugün olduğunu anladım ama ne zaman geleceklerini bilmiyorum. Burada olduğunu biliyorlardı.” diyerek durumu açıkladı.
Bunu söylemesi N’e ve bana yetmişti. Önemli olan her şeyi hızlıca bir çantaya koyduktan sonra nereye gideceğimizi tartışmaya başladık.
Gidilecek en iyi yer Jisung Amca'nın evi olsa da ben neler yapacaklarını izleyebileceğim bir yerde olmak istiyordum. O sırada aklıma yanımızdaki evin sahibinin tatile gitmiş olduğu geldi. Sanırım evlerini kullanmamız sorun olmazdı.
Yan tarafta oturan Jaebum Amca beni çok severdi. Ailem gittikten sonra bana en çok yardımcı olan insanlardandı ama artık fazlaca yaşlanmıştı ve koca evde tek yaşaması onu çok zorluyordu. Bu yüzden ben de ona yardımcı olmaya çalışırdım. Her hafta uğrar hal hatır sorardım.
Evden oğlunun yanına gitmeden önce ev anahtarını bana bırakmış, herhangi bir şeye ihtiyacım olursa çekinmeden alabileceğimi söylemişti. Tek şartı N'i eve sokmamamdı. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde N'i hiç sevmezdi. Onun aldığı hediyeleri kullanmaz, aldığı yiyecekleri yemezdi.
Bir gün ona bunun nedenini sorduğumda kalbinin karanlığından teninin de karardığını söylemiş ve ondan hayır gelmez demişti. O an sorgulamayı bırakmıştım.
Jaebum Amca'ya N'i içeri sokmayacağımı söylemiş olsam da bu acil bir durumdu. Ayrıca Baekhyun o kadar beyaz tenliydi ki N'in koyu tenini nötrlerdi bence. Jaebum Amca kalbin renginin tene yansıdığını düşünüyorsa Baekhyun'un sonsuza kadar benimle kalmasını isterdi büyük ihtimalle. Çocuğun saçları bile beyazdı.
Şu an düşünmem gerekenin bu olmadığını fark ettiğimde yan evin anahtarını alarak çıktım. Görünmeden kaçmamız gerekirse diye N'in arabasını bir arka sokağa çektik ve içeri girip beklemeye başladık.
Zaten geç kalkmıştık ve Baekhyun bayıldıktan sonra 3 saat kadar da onu beklemiştik. Saat çoktan altı olmuştu.
Camdan dışarı bakarken aniden belimde hissettiğim ellerle zıplamıştım. Bu gidişle ölümüm Baekhyun'un ani hareketleri yüzünden olacaktı.
O ise tepkime gülmüş ve kafasını omzuma yaslamıştı. Yaptığımız şeyin çok saçma olduğunu bilsem de ellerini itmemiş ve öyle kalmasına izin vermiştim.
Ona aşık değildim ya da ondan hoşlanmıyordum ama birinden bu şekilde ilgi görmek hoşuma gidiyordu. İçten içe onu sevmeyi istiyordum çünkü sadece hoşuma gittiği için bunları yapmasına izin vermek onu kullanıyormuşum gibi hissettiriyordu.
O an aklıma gördüğüm görüntüler gelince Baekhyun'a sormam gerektiğini hatırladım. Ben gördüklerimi ayrıntılı bir şekilde anlatırken o kafasını omzumdan çekmemiş bir şekilde sarılmaya devam ediyordu.
Anlatmamı bitirince bir süre susmuştu. “Hakkındaki kehaneti hatırlıyorsun değil mi? Orada bir özel güçten bahsediliyordu. Ne yaptığını anlamasam da onunla alakası olduğunu düşünüyorum.” dedi sonrasında. Kafasını hala çekmediği için sesi boğuk gelmişti.
“Bunu nasıl kullanacağını ya da kullanıp kullanamayacağını öğrenmen çok önemli. Eğer beni tutmuş olmasaydın ölmüş olacaktım. Gelecekte kendi hayatını kurtarmanda da yardımcı olabilir.” diye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Son Of The Moon // Sebaek
FanficEfsaneye göre "Ayın oğlu" dört yılda bir yeryüzüne iner, bir insana aşık olur ve onu da yanına alarak aya geri döner. Bu efsanevi karakterin görünümü hakkında ise halk arasında onlarca görüş, bu görüşlerin ise tek bir ortak noktası vardır. Ay gibi b...