Doğal bir refleks ile Baekhyun'u arkama saklayıp kapıdan uzaklaşmıştım. Normalde Baekhyun'un babamın geçmişinde gördüğü kadarı ile burayı bilen ve içeri girebilen tek kişi arşivi yazan kişi olmalıydı. Ancak girişteki güvenlikler bizi X'e bildirmiş olabilirdi ve böyle bir durumda X'in burayı bulmuş olmasına şaşırmazdım.
Kapıdaki kişi şifreyi girerken hepimiz sessizce beklemiştik. Kapı ilk denemede açılmıştı ve açılır açılmaz N kapıdaki kişinin üstüne atlamıştı.
Bir saniye içinde N ağzını eliyle kapattığı adamı içeri almış ve Leo da sanki bu anı bekliyormuş gibi hızla kapıyı kapatmıştı. Kapıda bekleyen başka biri olup olmadığını görme fırsatım bile olmamıştı.
N'in duvara yasladığı adam korku ve şaşkınlıkla gözlerini açmış N'in güçlü tutuşundan kurtulmak için çırpınıyordu. Bunu başaramayacağını fark ettiğinde durumunu kabullenmiş ve başına gelecekleri beklemeye başlamıştı.
Bu sırada kulağını kapıya dayamış olan Leo bize dönmüştü. "Başka biri olduğunu sanmıyorum. Adım sesi gelmedi."
Bu durumda gelen kişi arşivi yazan kişi olmalıydı. Baekhyun'un babamın geçmişinde gördüğüne göre üç ayda bir geliyor olmalıydı. Onca gün içerisinde aynı günü bulmamız nasıl bir şanssızlıktı böyle.
"Bence artık onu bırakabiliriz. Zaten dört kişiyiz, herhangi bir şey yapmaya çalışacağını sanmıyorum." diyerek adama yaklaşmıştım.
N kısa bir an duraksadıktan sonra beni onaylamıştı. Adam, etrafına yarım çember olarak dizildiğimizde hepimizin yüzlerini tedirgin bir şekilde incelemişti. En sonda bekleyen Baekhyun'u görünce önce şaşırmış ardından kollarını kaldırıp ona doğru bir adım atmıştı.Ben daha ne olduğunu kavrayamadan Baekhyun da kollarını açmış ve karşıdaki adama sarılmıştı. Leo daha dün Baekhyun'un el sıkışmayı bile sevmediğini söylemişti. Bu adam kimdi de birbirlerini görür görmez sarıyorlardı?
Sonunda birbirlerinden ayrıldıklarında Baekhyun yüzündeki parlak gülümseme ile bize dönmüştü.
"Bu Sunho. Abime yardım eden insanlardan hapiste olmayan tek kişi. Babası abimin sağ koludur. X isyanı başlattığında abim dışarıdan hiçbir irtibatı kalmamasından korkarak karşı tarafın güvenini kazanması için Sunho'yu yollamıştı."
Sunho da onaylayarak devam etti. "Babamla anlaşamadığıma dair bir hikaye uydurarak o sıralar saklanmakta olan babamın yerini X'e anlatmıştım. O ise babamı bulana kadar güvenmese de anlattığım yerde babamı bulunca beni anında en güvenilir arkadaşı olarak benimsemişti. Çünkü karşı taraf hakkında her şeyi biliyordum.
O zamandan beri öğrendiğim her bilgiyi babam ve diğerleriyle paylaşıyorum. Bir açık arayarak plan oluşturmaya çalışıyoruz ama X'in çevresi fazla kuvvetli. Ayrıca insanlar üzerinde kullanabileceği çok fazla kozu var. Ona karşı olsan bile durumu kabullenmek zorunda kalıyorsun."
Gelen kişinin bizim tarafımızda olmasıyla biraz rahatlamıştık. Ayrıca Baekhyun da ona güveniyor gibi duruyordu. Ancak hala kafamı kurcalayan şeyler vardı. "Buraya neden geldin?"
Anlattıkları hikayeye tepki vermeden soru sormam büyük ihtimalle biraz kaba olmuştu. Ancak kısıtlı bir zamanımız vardı. Kesinlikle Sunho'ya karşı bir önyargım yoktu. Ya da onu sevmemek için neden aramıyordum. Vakit nakittir.
Sunho soruma bozulmuş görünmüyordu. "Aslında ben de aynı şeyi size soracaktım. Burayı bilen iki kişi olması gerekiyordu, babam ve ben. Ailem yıllardır arşivi yazar. Arşivleri ve bu odayı krallar dahil kimse bilmiyor sanıyordum. Burayı bulansanız bile kapıyı açamamanız gerekiyordu. Gerçi yanınızda Baekhyun olunca çok da şaşırmadım. Onun sayesinde her kapıyı açabilirsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Son Of The Moon // Sebaek
FanfictionEfsaneye göre "Ayın oğlu" dört yılda bir yeryüzüne iner, bir insana aşık olur ve onu da yanına alarak aya geri döner. Bu efsanevi karakterin görünümü hakkında ise halk arasında onlarca görüş, bu görüşlerin ise tek bir ortak noktası vardır. Ay gibi b...