02

787 70 23
                                    

Umarım gidişatı seviyorsunuzdur. Lütfen eksiklerim konusunda yorumlarınızı esirgemeyin. İyi okumalar \(^-^)/

Yine bir initium zamanıydı. Ben 16 yaşıma basmak üzereydim. Halk tarafından her yerde kutlamalar yapılan günde, initiumda doğmuştum. Yani o günü kutlamak için ailece iki amacımız vardı.

Annemle evi süslemek için gerekli eşyaları almaya çıkmıştık. Elime bir liste tutuşturduktan sonra bana hediye almaya gideceğini ardından beni yemeğe götüreceğini ve sonrasında daha doğum günüme girmemiş olsak da heyecanlanıp hediyemi vereceğini biliyordum.

16 olacak olsam da tek çocuk olduğum için ailem beni şımartarak büyütmüştü. Ne annemin ne babamın kardeşi vardı. Oh ailesinin devamını ben yani Oh Sehun getirecektim. Bu şımartmalar nedeniyle de olduğumdan yaşça küçük davranırdım.

Hediyelerimi açmam gereken zamana kadar her şey tahmin ettiğim gibi olmuştu. Yemeğimi yedikten sonra annem hediyemi evde vereceğini söylemişti. Bunun bir sorun olduğunu düşünmeyip onu onaylamıştım.

Ancak tek garip şey bu değildi. Annem fark ettirmemeye çalışsa da yol boyunca arkasına bakmıştı. Ama bir şey varsa da bu zamana kadar sorunlarla hep ailem ilgilendiği için umursamamıştım.

Zaten eve döndüğümüzde annem düzelmişti. Günü her zamanki gibi geçirip kutladıktan sonra güneş tutulmasını izlemiştik ardındansa ben koltukta uyuyakalmıştım. Ne kadar uyuduğumu bilmediğim bir ara boynumun ağrısıyla uyanmıştım. Annemlerin üstüme örttüğü battaniyeyi bir kenara koyup uykulu bir şekilde odama yönelmiştim.

Odama varmadan önce annemlerin odasının önünden geçiyordum. Babamın sesiyle kısa bir an duraksamıştım. “ Artık yaşı geldi. Bunlarla uğraşmaması için şimdiye kadar söylememiş olabiliriz ancak daha fazla gizli tutarsak zarar görebilir.” demişti babam. Annem ise “ Bilmesi zarar görmesini engellemeyecek. Çoktan onun farkındalar.” diye cevaplamıştı onu.

Ne dedikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ayrıca uykumu alamadığım için fazlasıyla yorgundum. Ne dediklerini sorgulamak yerine yavaşça odama gitmiş ve kendimi yatağa atmıştım. Uyumadan önce gördüğüm son şey penceremin önünde savrulan beyaz saçlar olmuştu.

Sabah uyandığımda aklıma gelen ilk şey savrulan beyaz saçlardı. Ancak pencereme baktığımda perdemin kapalı olduğunu görmüştüm. Böyle şeyleri sorgulamayan bir karakterim olduğundan hayal gördüğümü düşünmüştüm.

Dördüncü ayın sonuna geldiğimizde annemle babam benimle konuşmak istediklerini söylemişlerdi. Üçümüz de salona geldiğimizde karanlık ayların bitmesine 5 dakikadan az vardı. Bütün şımarıklığımla güneşini çıkışını izlemek istediğimi söylüyordum.

Güneşin doğmasına bir dakika kala ben hala söylenirken kapı çalmıştı. Annem ve babam kapıya giderken ben de bunu fırsat bilip perdenin arkasına geçmiş ve gökyüzüne bakmaya başlamıştım. Güneş aylar sonra ortaya çıkmaya başladığında annemlere seslenmek için perdenin arkasından çıkmış ve kapıya yönelmiştim.

Annemle babam daha önce hiç görmediğim bir adam ve yanında benim yaşlarımda duran bir çocukla konuşuyordu. İkisi de siyah şapkalar takıyorlardı. Ben ne yapacağımı unutup onları izlerken küçük olanla göz göze gelmiştik. Yüzünü incelerken şapkasının ucundan dışarı fırlamış saç tutamına kaymıştı gözüm. Dört ay önce gördüğüm beyaz saçlar karşımda duruyordu.

Konuşmak için ağzımı araladığımda her şey bir anda olmuştu. Büyük olan annem ve babamın kolunu tutmuş dördü birden kaybolmuş ve de güneş doğmuştu.

The Son Of The Moon // SebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin