DFC'nin merkez binasına vardığımda içerde tam bir şenlik havası olduğunu gördüm. A sınıfındaki kişi değişimleri çok seyrek olurdu. Bu yüzden yönetim kurulu bunu hem moral arttırmak hem yeni A sınıflarını tanıtmak için bahane olarak kullanır, her değişimden sonra büyük bir balo düzenlerdi.
Ben içeri girdiğimde önce bir fısıldaşma olmuş ardından büyük bir alkış eşliğinde herkes üstüme çullanmıştı. Bu şirkette yeni gelenler haricinde en küçük çalışan bendim bu yüzden ne kadar içe kapanık biri olsam da fazlasıyla sevilir ve ilgi görürdüm.
Bunun karşılığında ben de herkese iyi davranır ve yardıma ihtiyacı olan herkese yardım etmeye çalışırdım.
Şirkette her sınıfa bir kat verilmişti ve bu katlar ofislerle doluydu. Her ofisteki insan sayısı farklı olurdu.
Örneğin F sınıfında ofisler ortalama 11 kişiyken B sınıfında 2 kişiydi. Elbette A sınıfındaysanız kendi ofisiniz oluyordu.
Etrafımı saran insanlar kapından giren 2. kişiyle tekrar alkışlamaya başlamış ve onu da sürükleyerek yanıma getirmişlerdi. Benimle birlikte yükselen kişi N'di. Bunu görmek yüzümde kocaman bir gülümseme oluşturmaya yetmişti.
N, F sınıfından beri aynı odada olduğum benden bir yaş büyük olan arkadaşımdı. O, aram herkesle iyi olsa da uzun zamandır birlikte olduğumuzdan dost olarak adlandırabileceğim tek kişiydi. İkimiz de buradakilerden hızlı yükselmiştik. Bu yüzden bize dahi kardeşler derlerdi.
Elbette gerçek adı N değildi. Gerçek adının kullanılmasını istemez ve kimseye söylemezdi. Ben yönetim dışında adını ve nedenini bilen tek insandım.
Gerçek adı Hakyeon'du. Yıllar önce karanlık ayların bitiminde ablası Seul Gi kaybolmuştu. Garip olansa ablasının karanlık aylar boyunca beyaz saçları olan bir çocuktan hoşlandığını anlatmasıydı.
Söylediğine göre Hakyeon, başta ablasına inanmamış ancak ablası geç saatlere kadar eve gelmeyince onu takip etmeye başlamış. Gerçekten de onu her seferinde kepçe kulaklı, büyük gözlü, beyaz tenli ve en önemlisi beyaz saçlı bir çocukla yakalıyormuş.
Seul Gi karanlık ayların sonuna doğru gideceğini söylemeye başlamış. Hakyeon ne derse desin dinlemiyormuş. Güneşin doğmasına yarım saat kala ablası gizlice evden çıkmış ve aynı çocukla buluşmuş.
Yarım saat boyunca garip hiçbir şey olmamış ancak tam güneş doğacağı sırada ablası sanki orada olduğunu biliyormuşcasına “Seni özleyeceğim Hakyeon.” demiş, çocuğun elini tutmuş ve ortadan kaybolmuşlar.
O da ablasını bulmak için dedektif olmaya karar vermiş ve beyaz saçlı çocuğun onu adından bulmasını istemediği için N kod adını kullanmaya başlamış.
Hikayesini bana ilk anlatan o olmuştu. Hikayenin benzer noktaları beni onunla hikayemi paylaşmaya itmişti. O gün ayrılsak bile araştırmaya birlikte devam edeceğimize söz vermiştik. 4 yıldır da buna devam ediyorduk.
Şimdi A sınıfına da birlikte yükseliyorduk. Bu kesinlikle iyi şeylerin olacağının işaretiydi. Birimizin eksiğini diğerimiz kapatacaktık. Biliyordum ki ikimizin de sorularının cevabı aynıydı. Bunu başarabilirdik.
N ile göz göze geldiğimizde yavaşça yanıma yürüyüp saçlarımı karıştırdı. “Başarabileceğini sanmıyordum ufaklık.” deyip güldüğünde dirseğimi karnına geçirip ben de gülmeye başlamıştım. Hiç kardeşi olamayan benim için o gerçek bir kardeş gibiydi.
O ailesini hiç görmeden büyümüştü. Ailesine ne olduğunu bile bilmiyordu. Onu ve ablasını büyüten alzheimer hastası olan dedesiydi. Ablası gittikten sonra iyice kötüleşmiş, yürümeyi bile unutur hale gelmişti. Ancak bir şekilde yaşamını sürdürmeye devam ediyordu.
Ara sıra N ile gidip dedesiyle ilgilenirdim. Çok seyrek konuşur, konuştuğunda ise “Buradalar, dikkatli bakarsanız göreceksiniz. Hiç gitmiyorlar.” tarzında cümleler söylerdi. Bu yüzden dedesini aile olarak saymak biraz zordu.
Birbirimizi ailemiz olarak kabul etmiştik. Benden daha minyon olmasına rağmen sürekli benimle küçük kardeşi gibi ilgilenir, kolunun altına sıkıştırmaya, ufaklık demeye bayılırdı. Ancak iş konuşacağımız zamanki ciddi suratı görenleri korkudan titretebilirdi.
Bir anda yine o ciddi suratını bürünmüş, “Bu akşam size geliyorum, başlamalıyız.” demişti. Onu kafamla onaylamış ve kalabalığa dönmüştüm. Babamla başlayacaktık. Gerçeklerin ortaya çıkma zamanı gelmişti.
♧◇♧◇♧
Hikayedeki karakter ve yaş karmaşası için özür dilerim. Açıklama kısımları ve giriş bölümleri sonunda bitmek üzere 🎉 Tam olarak kafamda oturtamasam da uzun soluklu bir hikaye olmasını planlıyorum. Umarım sıkılmaz ve sonuna kadar okumaya devam edersiniz~ ❄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Son Of The Moon // Sebaek
FanfictionEfsaneye göre "Ayın oğlu" dört yılda bir yeryüzüne iner, bir insana aşık olur ve onu da yanına alarak aya geri döner. Bu efsanevi karakterin görünümü hakkında ise halk arasında onlarca görüş, bu görüşlerin ise tek bir ortak noktası vardır. Ay gibi b...