Babamın bana ulaşabileceği her yolla oraya gitmemi söylemesi bana başka bir seçenek bırakmıyordu. Zaten içimdeki ses X'in yaptığı ve yapacağı şeylerin sadece altta yaşayanları değil, bizi de etkileyeceğini söylüyordu.
Bu nedenle gitme günümüzü kesinleştirip plan yapmaya başlamıştık. Girişteki üç kişiyi kişi başına bir kişi düşecek şekilde halledecektik. Kimin hangi adamı alması gerektiğini ise oradayken an’a baktığımda karar verecektik.
Merdivendekiler için yapabileceğimiz bir şey yoktu. Oradayken an'a bakacak zamanım olacak mıydı bilmiyordum. Bir kişi aynı anda iki kişi ile ilgilenmek zorunda kalabilirdi. Baekhyun ben hallederim diyordu ama işi bizi durdurmak olan tek kişi ile başa çıkmak bile zorken nasıl yapacaktı bilemiyordum.
Annemi yeni bulmuşken biraz zaman geçirmek istiyordum ama bunu şimdi yapmazsak bir daha yapamayabilirdik. Annem, Jisung Amca'nın yanında güvende olacaktı. Eğer biz de geri dönmeyi başarabilirsek annemle geçirebileceğim uzun yıllarımız olacaktı bu yüzden şimdilik sadece yapacağınız işe odaklanmaya çalışıyordum.
Yola çıkacağımız günün sabahı Baekhyun'u uyanmış beni izlerken bulmuştum. Her zaman benimle yatıyor ya da dikkatli bir şekilde yüzümü inceliyordu ama son iki gündür nedense uyumadan beni izlediği hissine kapılıyordum.
Uyanıp gözlerimi yüzünde gezdirdiğimde dudaklarında minik bir gülümseme oluşmuştu. Bir şey demeden bana bakmaya devam ettiği için ben de bir şey demeden ona bakmaya devam etmiştim.
Yaklaşık olarak 3 dakika boyunca birbirimize baktıktan sonra aniden “Sehun!” demiş ve yerimden sıçramama neden olmuştu. Büyük ihtimalle çok saçma görünüyordum ama Baekhyun yüzündeki ciddi ifadeyi koruyordu. Bu biraz korkmama neden olurken sessizce “Efendim.” demiştim.
“Bu sefer yapacağımız, ya da yapmaya başlayacağımız şeylerin çok tehlikeli olduğunu biliyorsun değil mi?” onu kafamla onayladıktan sonra devam etmişti. “Geçen sefer benim size yardım ettiğim bilinmiyordu ama artık biliyorlar. Yüzümü gördükleri an sizin kim olduğunuz da anlaşılacaktır. Bu yüzden bana bir söz vermeni istiyorum.”
Bunun sonrasında ne diyeceğini biliyordum ve bu kabul edebileceğim bir şey değildi. Bu yüzden direkt olarak “Hayır.” demiştim.
“Sehun, daha ne diyeceğimi bile duymadın.” Baekhyun biraz sinirli görünmeye başlamıştı ama ben daha sinirliydim.
“Seni bırakıp kaçmamı ya da yer altından biriymiş ve seni yakalamışım gibi davranmamı isteyecektin değil mi?” diye sormuştum. Sesim benim isteğim dışında yükselmişti.
Baekhyun'un yüzündeki kızgınlık yavaşça şaşkınlığa dönüşürken beni onaylamıştı. Ardından devam etmiştim.
“Ben yıllardır aileme bir adım bile yaklaşamamışken senin yardımların sayesinde onlara ulaşmayı başardım. Bize sadece bilgi vermekle kalmayıp benim yapmam gereken şeylerin yarısından fazlasını sen yaptın. Bizim için hayatını onlarca kez riske attın ve şimdi gelmiş seni o sağı solu belli olmayan adamın ellerine bırakıp kaçmamı mı istiyorsun?
Baekhyun, ben artık benim için yaptığın şeylerin karşılığını ödemek istiyorum. Bunca zamandır beni sen koruyordun ve bunu hiçbir neden olmadan yapmaya başladın. Artık ben seni korumak istiyorum.” sona doğru sesim fısıltıya dönmüştü. Beni korumak için bu kadar uğraşması ve gerekirse kendi hayatını riske atacak olması ağlamak istememe neden oluyordu.
“Sehun...” diyerek elini yanağıma koymuştu.
Daha fazla dayanamayıp gözümden birkaç damla yaşın düşmesine izin vermiştim. “Neden benim için bunları yapıyorsun Baekhyun? Beni tanımıyorsun bile. Ben bu kadar değer verilmeyi hak eden bir insan değilim.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Son Of The Moon // Sebaek
Fiksi PenggemarEfsaneye göre "Ayın oğlu" dört yılda bir yeryüzüne iner, bir insana aşık olur ve onu da yanına alarak aya geri döner. Bu efsanevi karakterin görünümü hakkında ise halk arasında onlarca görüş, bu görüşlerin ise tek bir ortak noktası vardır. Ay gibi b...