Bir gün böyle olağan üstü derecede mutluluk verici bir deliliğe sürükleneceğimi hiç düşünmezdim. Ya da düşsem bile devam etmesini isteyeceğimi. Çünkü benim karşıma almam gereken boyumdan büyük şeyler vardı. Aşkın ve huzurun hayatımda yeri yoktu. Ama işte olan olmuştu. Onu bir an önce görmek ve harekete geçmek istiyordum, yalnızca hoparlörden sesini duyarak bana yaşattığı bu hislerin yüz yüzeyken nasıl katlanacağını çok merak ediyordum.
Ama karşısına çıkma cesareti adına kendimi nasıl güçlendireceğimi bilmiyor, onu hiç tanımıyordum bile. Üstelik beni isteyecek miydi bilmiyordum, o bile başlı başına bir bilinmemezlikti. Ama Tanrı biliyor ya; ben ilk defa kendimi mutlu hissediyordum.
"Jeon Jungkook mu dedi o?" Yugyeom'un yüz ifadesinden gözlemlediğim kadarıyla büyük bir dehşete düşmüştü. Omuzlarımı titreyen vücuduma inat silktim. "Kaç tane Jeon Jungkook vardır düşünmedin mi?" dedim sessizce. Ona layık gördüğüm şarkıyı daha çok duyabilmek için sessizdim.
"Sen sandım birden." Kaşlarını çatıp sırtını az önce benim yaptığım gibi yatağıma doğru bıraktı. "Benim zaten."
"Ya sen deli misin?" Hızla geri kalktığında ben hiç istifimi bozmadan içten ölmeye devam ediyordum. "Sadece birden nasıl ben olduğumu bildiğini merak ettim." Dudaklarımı ıslattım. Az önce programı kapatmıştı, şarkı bittiğinde onun sesiyle kutsanamayacağımı bildiğimden kötü hissediyordum. Ama en azından benim şarkımı çalıyordu ve bu bile öylesine özeldi ki benim için.
"Ne ithafı bu? Dökül hemen." Dediğinde işaret parmağımı dudağına götürüp, "şhh" yaptım. Sessiz olmalıydı. Şarkıdan sonra her şeyi anlatabilirdim. Melodilere ve sözlere değil, alışamadığım bu güzel hislere teslim olmuştum. Acaba nasıl biriydi? Korkularımız aynı mıydı? Ya da tenine dokunulduğunda nasıl hissettiriyordu? Gülümsemesi nasıl gözüküyordu?
Hiç bilmiyordum ama bu evrenin şimdiye kadar şahit olduğu en güzel meraktı. Şarkı son bulurken bana garip bakışlar atan arkadaşımın dudaklarından parmağımı çektim. "Evet, seni dinliyorum Jungkook."
"Yugyeom..." Kelimeleri toparlanmakta zorlanmıyordum, ama başıma ilk defa böyle bir şey geldiğinden biraz utanmıyor değildim. Elim az önce sarılmakta olduğum yastığıma gitti ve onu kucağıma aldım. "Ben aşık oldum." dedim. Söylemesi ne kadar kısa ve basitti. Ama kalbime yaşatılan o zevkli işkencenin hiçte kısa ve basit olduğunu düşünmüyordum. Oturduğu yerden beni nasıl olurdu da bu denli sarsabilirdi? Az önce kelimenin tam anlamıyla hayatım değişmişti.
Aşk hakkında binlerce söylem vardır ama hiçbiri de bunun kolay veya hafif olduğu hakkında değildir. Herkes o duyguyu tanımlamak için en özel kelimeleri seçmeye çalışır. Bunu önceden anlamlandıramazdım, tecrübesizliğimden olsa gerek. Aşktı işte, aşk deyip geçmeyi neden yediremezlerdi diye düşünürdüm. Ama değilmiş, bunu yaklaşık yarım saat önce fark etmiştim. Sizi böylesine bir kuvvetle, mutlak güce karşı koymuşsunuz gibi uçurumlardan düşürüp fırtınalarla savuran bir hastalık gibiydi. Ama bu hastalık sizi iyileştiriyordu. O kadar çok ironi vardı ki, bu işin içinden çıkılmazdı. Aşkı tanımlamak yerine yalnızca verdiği hislerden bahsetmek daha kolaydı.
"Ne oldun?" Göz bebeklerinden geçiren küçük pırıltıya daha önce hiç şahit olmamıştım. Benim adıma sevinmiş gözükmesi tek bir şeyi düşündürüyordu; o kadar mı zavvalıydım? "Aşık. Aşık oldum." Diye yanıtladım onu.
"Jeon Jungkook!" Yerinde zıplayıp küçük bir çocuk edasıyla bana yaklaştı ve yatakta bağdaş kurdu. "Her şeyi anlat, şimdi!" Kocaman bir Kim Yugyeom şu an küçücük bir çocuğa dönüşmüştü ve ben bunu bir daha göremeyeceğimi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
radio frequency :: taekook
Fanfiction"iyi geceler, DB FM dinleyicileri. ben v, bu gecenin son şarkısı jeon jungkook tarafından bana ithaf edilmiş."