çok içten bir şekilde size bu soruyu yöneltiyor ve çok dürüst cevaplar isteyerek soruyorum, nasılsınız?
§
[jungkook's pov]
Yüzüme çarptığım her suyla kendimi biraz daha zinde hissederken usulca doğrulmuş, otelin beyaz havlusunu elime almış ve tenimde kalan su damlalarının ıslaklığını silmeye başlamıştım. Az uyumama rağmen yüzümde buna dair hiçbir iz taşımıyordum, hatta saçım bile bozulmamıştı. Taehyungla uyuduğumdan mıydı bilmiyorum ama ne uykulu ne de uyandığım için huzursuzdum. Yüzümü güzelce kuruladıktan sonra saçlarıma günlük bakım kremlerimi sürerken içeriden sevgilimin sesini işittim.
"Jungkook..."
Yatakta olmadığımdan dolayı sanırım beni arıyordu. Onun o uyanmış yumuşak suratı ve açamadığı gözleriyle bana bakınıyor olan halini gözümün önüne getirdiğimde kendi kendime gülerek elimi hızlı tuttum.
"Jungkook!" Derin sabah sesiyle biraz daha yüksek bir tınıda seslendiğinde banyo kapısını açtım ve kafamı uzattım. "Buradayım." Gözlerini kaşıyarak kaşlarını çattı ve güzel ellerini kucağında birleştirerek bağdaş kurup tek gözü açık şekilde bana baktı. "Gittin sandım."
Saten pijama takımının içinde melek gibi masum, sabah şişliğiyle kan toplanan yanaklarıyla da onu öpmem için bana seslenen bedeninde göz gezdirip beklemeden yatağa koştum ve yanına atladım hızla. Onu hemen kollarım arasına alarak omzunu öpmüştüm uzunca, ardından burnumu şu bir haftalık ilişkimizde çoktan alışkanlık haline getirdiğim gibi boynuna gömerek derince içime çektim kokusunu. Kaç ay olmuştu, halâ kokusunu tarif edecek cümleyi kuramıyordum.
"Gittim mi sandın?" dediğini tekrar ederken dudaklarım açıktaki tenine değdiğinden sesim net çıkmıyordu, ama kimse bundan şikayetçi değildi. "Evet, gittin sandım."
O anın verdiği hisle yeniden kalbim olduğu yerde taklalar attı. Yokluğum ona en ufak bir korku bile yaşatıyorsa ben sonsuza kadar var olma arzusu duyardım."Seni çok seviyorum," öptüm boynunu "hem de çok seviyorum." Bir kez daha öptüm. Bir kez daha. Gülerek o da benim yanağımdan öpmüştü ama bu yalnızca beni ona karşı daha fazla susatmıştı.
Boynunda geziniyordum. Dudaklarım teninde yıllar önce coğrafi keşif yapan bir denizci gibi dolanırken yavaş yavaş yukarı çıktılar. Dudaklarına doğru yaklaştıkça nefeslerim yavaşlamış, daha sesli hale gelmişlerdi. İkimiz de bunun nereye gittiğini adımız gibi bilsek bile kimse bir şey demiyordu. Gittikçe üzerine çıkarken o da aynı ritim ve uyumlulukla yatağa geri yatıyordu. Tam üzerinde yer aldığımda eş zamanlı olarak dudaklarımız bir olmuş, yüreğim göğüs kafesimi parçalamak ister gibi bana baskı yapmıştı.
Dudaklarımın altında titreşen dolgun dudaklarından arada güzel mırıltılar çıkıyordu, kendine özgü bir tınısı vardı, hafif perdelenmiş gibi sanki. Güzel dudakları tıpkı benim gibi söyleyecek kelimeler arıyor, sanki kelimelerin tadına bakıyordu.
Yüzünü seyredemiyor oluşuma ilk kez üzülmedim, çünkü şu anda hiç olmadığımız kadar yakındık birbirimize. Öpücüğümüz tutkulu bir dans gibi gittikçe alev alırken bunun burada sınırlı kalmaması adına tek elimle elini tutmuş, parmaklarımızı birbirine geçirerek başının üzerine yerleştirmiştim. Ağırlığımı kesinlikle üzerine vermiyordum ama beni kaldıramıyormuş gibi diğer tutmadığım eli de sıkıca dirseğinden destek alarak kendimi konumlandırdığım koluma tutunmuştu.
Bacaklarımız birbirine geçmişti her şeyimiz gibi. Çok dağınık öpüyorduk o anda birbirimizi ama bizi en çok tamamlayan şey buymuş gibiydi. Ona karşı bu ateşli anda bile temkinli davranıyor, bu kolayca incinebilecek güzelliğe kırıcı olmamaya çabalıyordum. Bu öpücük, ya da bir nevi ön sevişmeyle onun şehvetli halini yeni tanıyordum. Dudakları dinlensin diye eğilimlerimi dizginlemeden ıslak ve şiş dudaklarımı boynuna indirdim yeniden, bir taraftan da başının üzerindeki elini sıkıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
radio frequency :: taekook
Fanfiction"iyi geceler, DB FM dinleyicileri. ben v, bu gecenin son şarkısı jeon jungkook tarafından bana ithaf edilmiş."