Taehyung'un tüy gibi dokunuşunu yanaklarımda hissetmemle, ani bir uyarıyla gözlerimi açmış ve buz gibi elinin altında şimdiden kasılmış şekilde ona baktım. Dudaklarımı aralayıp uykulu bir tonda mırıldandım. "Neden uyandın?" Daha gün bile doğmamıştı.
"Unuttun mu? Söz vermiştim." Dediğinde kaşlarımı çatmış ve ona bakmıştım anlamazca. Ama gözlerindeki o yoğunluk bana yetişkin filmlerinden birkaç sahneyi hatırlatmıyor değildi. Neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. "Ne? Anlamadım..."
"Hatırlatayım." Sesi fazlasıyla derinden geliyordu.
Uzun ve soğuk parmaklar pantolonumun kemerinde aceleyle gezinirken gözlerimi kocaman açmış ve Taehyung'a bakıyordum. Ne. Yapıyordu. O?
Gözleri, bakışları içindeki arzuyla parlıyor, nefesimi kesiyordu. Küçücük çadırda yerinde hareketlenmiş, ustalık ve yavaşlıkla bedenini kucağıma yerleştirmişti.
"T-Taehyung, ne yapıyorsun?" Şaşkınlıktan mı yoksa etkisi altında kaldığım enerjiden mi bilmiyorum, yutkunmam çok güçtü.
Vücudumda pompalanan tüm kan aniden hızını arttırmış, özellikle alt kısımlar olmak üzere her yerimde nabzımı hissetmeme neden olmuştu. Kucağımda bu kadar güzel gözükeceğini hiç hayal etmemiştim.
"Söz verdiğim şeyi." Diyerek kemerimi açarken vücudunun ağırlığı, baskısı tam olarak bacak aramdaydı ve ben akıl sağlığımı kaybederek belini tuttum. Neler olduğunu anlamakta zorlandığım kadar hayatımda hiçbir şeyde zorlandığımı hatırlamıyordum ama bunun bendeki etkisini kelimelere bile dökemeyecek kadar kötüydüm. Kendini bana ittiği an yutkunamadım, ciddi anlamda ne yapacağımı kestirememiştim.
"T-Taehyung..." Kekeleyerek elimin altında duran belini sıkıca kavradığımda yüzüme eğilmeye koyulmuştu. Yüzü gittikçe yaklaşırken kalp atışlarımın doğru orantıyla daha da gürültülü attığını hissettim. Her bir santimde, nabzım zihnimin en derin köşelerine kadar yankılanıyordu.
Yaklaştı, yaklaştı, o günlerce ve haftalarca gözümün önünden gitmeyen kadife dudaklarını araladı.
"Jungkook, uyansana."
Ebedi ve ürkütücü bir karanlığın ardından hızlıca kendime gelebildiğimde birkaç kez daha açıp kapattım gözlerimi. Dehşet ve yoğunluk dolu hislerim her yanımı sararken elimi kalbime götürmüş, ağırca soluklanırken bakışlarımı hiç ona çevirmeden yukarı çevirmiştim. Yattığım yerden kalkamıyordum, bilinçaltıma lanetler yağdırdım. Neden böyle bir rüyayı onun yanında uyanacağım güzel bir günde görürdüm ki?
"Kabus mu gördün, neler oluyor?" Saçlarımın arasında titreyen parmaklarını hissettiğimde sertçe yutkunmuş ve suçlulukla bakışlarımı ona çevirmiştim. Gözlerindeki endişeyi görmemle yerimden doğrularak ona yaklaştım.
"Seni korkuttum mu?" Korku ve ciddi anlamda büyük orandaki bir suçluluk beni ele geçirdiğinde çenesinden tutmuştum. Kırılmasına korktuğum bir şeymiş gibi narince tutuyordum.
Gerçekten kendime kızmıştım, böyle bir rüyayı onun dibinde görmemeliydim. Gerçi bu benim seçimim olmasa da, istemeden onu bu hale soktuğum için kendime kızıyordum haliyle.
Dudakları anında kenara kıvrıldı ve yüzüne en çok yakıştırdığım tatlı gülümsemesi, rahatlamış gibi ortaya çıktığında hızlıca bana sarıldı. "İyisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
radio frequency :: taekook
Fanfiction"iyi geceler, DB FM dinleyicileri. ben v, bu gecenin son şarkısı jeon jungkook tarafından bana ithaf edilmiş."