Saygısızlık yapmamak adına kendimi sonuna kadar zorlarken, inanın kıskançlık hissini vücudunuzun her bir yerinde yoğunca yaşamak kadar zor bir şey yoktu. Jin hyung'u adını yeni öğrendiğim Jaebum hyung'tan aramıştık ve olduğumuz yeri tarif edebildiğimiz kadarıyla etmiş, gelmelerini bekliyorduk.
Bir an önce eve, ya da en azından şehir merkezine dönme isteğimin içimde gittikçe büyüdüğünü sezebiliyordum. Sol tarafımda yüz ifademden dolayı gerilmiş olan Taehyung, karşımızda Jaebum, Bambam ve Youngjae ile sessizce oturuyorduk. Eğer Bambam yanımdaki Taehyung'a bu denli rahatsız edici bakıyor olmasaydı eminim ki yeni tanıştığımız bu insanlara nezaket veya minnetle bakabiliyor durumda olurdum ancak alışamadığım bu kıskançlık duygusu gerçekten elimi kolumu bağlamış, çirkin bir öfkenin beni ele geçirmesine memnuniyetle izin veriyordu.
"Taehyung, beni hatırlayamadın sanırım." dedi Bambam o sırada. İçimde büyüyen o boğucu sinirle aniden ona baktım. Demek tanıyordu. Bu ne saçma bir tesadüftü?
"Ah, üzgünüm. Tanışıyor muyduk?" Şaşkınlık vardı kalın sesinde. Bambam'in dolgun ve şekilli dudakları kenara kıvrıldığında sağ yumruğumu güçlüce sıktım. Pekâla, şu anda kesinlikle sevmediğim birine dönüşüyordum. "Ben Suchin'in abisiyim." Taehyung'a döndüm, sakinleşmek adına. Belki eşsiz yüzü sakinleşmeme yardımcı olabilirdi. "Ciddi misin? Bildiğimiz Suchin?" Taehyung'u tamamen tanımıyor olsam bile hayatı hakkında çoğu şeyi biliyordum ancak konuştukları kız hakkında hiçbir şey bilmiyordum. "Bildiğimiz Suchin."
"Çok memnun oldum o halde, çok iyi bir kardeş yetiştirmişsin. O olmasaydı çoğu şeyi yapamazdık." Minnetle gülümsedi. Benden başkasına neden güzellikle gülümsemişti? Ben bencil biriydim, onun tüm güzellikleri bana kalsın istiyordum.
"Şu an halâ Tayland'da. Haberin vardır, fakat iki hafta sonra geri dönecek. Daha az önce konuştuk," dedi Bambam. "Hem yeniden DB FM'e dönmek istiyor."
Gözlerimi Taehyung'dan ayırmadığım için, gözlerinin de heyecan ve istekle parladığına kolaylıkla şahit olmuştum. "Buna çok sevindim! En kısa sürede ona ulaşmalıyım."
"Jungkook! Taehyung!" Tanıdık sesle beraber aniden başımı kaldırdım ve gördüğüm kişilerle hayatımda hiç rahatlamadığım kadar rahatladım. Hızla ayağa kalkıp, hiç düşünmeden Taehyung'un da bileğinden tutarak onu kaldırmıştım. "Jin hyung! Mark hyung!" El sallamıştım aceleyle.
Olabildiğince kısa sürede buradan gitmek istiyordum. Olabildiğince kısa sürede.
§
"Tanrım, bunu nasıl yaptığınızı halâ anlayamıyorum." dedi Jin hyung ıslak saçını kurulayarak gülerken. Eve gelmiştik çoktan. "Nasıl olur da iki aklı başında, iki koca çocuk ormanın içine telefonsuz girip üzerine kaybolabilirsiniz?"
Gözlerimi devirirken yarı uzanır halde oturduğum koltukta biraz daha rahat bir konum aldım ve ayaklarımı Yugyeom'un kucağına uzattım. "Abarttın hyung."
"Ben mi abarttım?" Yeniden gülerek karşımızdaki koltuğa geçti. "Sizi almaya geldiğimizde biri korkmuş biri kızgın iki köpek yavrusu bulduk sandım, acayip komiktiniz."
Yanımdaki yastığı alarak ona fırlattığımda Yugyeom ve ben de gülüyordum. Taehyung'un ürkmüş minik bir köpek yavrusu gibi göründüğü fikri çok komik ve sevimliydi çünkü.
"Telefonun çalıyor." Yugyeom koltuğun kenarındaki cep telefonuma uzanıp bana verdiğinde kimin aradığına baktım.
Taehyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
radio frequency :: taekook
Fanfiction"iyi geceler, DB FM dinleyicileri. ben v, bu gecenin son şarkısı jeon jungkook tarafından bana ithaf edilmiş."