jungkook, why did you lie

8.6K 1.2K 551
                                    

Kederin akışında büyüyen üzüntümü bir türlü anlamlandıramıyordum. Hayatımda hoş şeylerin olacağı, huzura alışık şekilde nefes almaya devam edeceğim zaman ne zaman gelecek diye düşünüyordum. Yıldızların bile uyuduğu bu gecede ben yine uyanıktım, tam da hüznüme yakışan bu hastane köşesinde oturmuş, bir şey söylemeden koşarak orada yalnız başına bıraktığım Taehyung'u ardımda unutmuş, bekleme koltuğunda babamın yoğun bakım odasının önünde duruyordum.

Acının gerçek tadına alışmış olmam oldukça üzücüydü, ne zaman birini hastane önünde beklesem hiç güzel haberler alamıyor oluşum bir kural haline gelmiş gibiydi. Ruhum güneş vuran kar gibi eriyip gitmekten bitap düşmüştü.

Yugyeom yanımda, Jin hyung da karşımda benimle birlikte hüzün rüzgârlarıma kapılmış gibi sessiz sedasız oturuyorlardı. "Ne zaman güleceğiz?" Dedi Yugyeom omuzlarını hafifçe düşürerek. Benimle birlikte onların da perişan olduğunu biliyordum, çünkü zamanında babam neredeyse her gün bizi ziyaret eder, onlarla yakından da ilgilenirdi. Onu o halde görüp bu duruma gelmeleri çok normaldi.

Sıkıntıyla nefes veren Jin hyung soğuktan beyazlaşmış ve uçları kızarmış ellerini oturduğu koltuğun saplarına yerleştirerek onları sıktı. "Hayatımız dört dörtlük olmak zorunda değil Yugyeom, üzüleceğiz zamanlar hep olacak." O hep iyimser, bardağa dolu tarafından bakan, motive edici, optimist bir insandı. Ve ben böyle söylese bile içten içte belki de bizden çok üzülüyordu bizim için. Fakat ben böyle olmasından hoşnut değildim, buna iyi bir şeymiş gibi, her şey sarpa sarmadan güzelce ilerleyecekmiş gibi bakamazdım.

Histerik bir havaya sahip sessiz gülüşüm usulca ortamı doldurdu. "Üzüldüğümüz zamanların çoğunlukta olduğu bir hayattan bırak da şikayet duyalım hyung."

"Daha kötü bir haber almış değiliz Jungkook, bekleyelim sadece. Baban iyi olacaktır." Dediğinde gözlerimin ateşe yaklaşmışım gibi yanmasıyla bakışlarımı yerden yüzüne çıkardım. "Hyung, babam kanser. Kalp krizini kolayca atlatabileceğini sanmıyorum."

Tam dudaklarını aralamış konuşacakken koridorun diğer ucundan elinde dosyayla gelen kalıplı doktoru görmesiyle sustu. Adamın sert yüzünden okuyamadığım ifadenin altında güzel şeyler olmadığını sezdim.

Yaklaştı, yaklaştı ve konuştu.

Doktor bize duymak istemediğimiz ama duymayı beklediğimiz şeyleri söyledikten sonra oradan ayrılmıştı. Babam kesinlikle iyi değildi ve durumu meçhuldü.

Hayatımda çok fazla insan varmış gibi, birini daha kaybediyordum usulca.

§

Gece ilerlemişti, bulutların örttüğü ay tuhaf, titrek bir ışık yayıyordu. Ağaçların arasından süzülen ışık nedense solgundu, dallara kıvılcımlar ve yıldızlar asılmış gibiydi. Ama bu iç rahatlatıcı değil, gericiydi.

Çünkü Taehyung ile bahçede buluşmak adına sözleştiğimizden beri içim içimi kemiriyordu. Ölürcesine bir titreyişle bekliyordum neler olacak diye. Yugyeom'un beni adımla çağırdığını fark ettiğimden beri akılalmaz bir endişe fırtınası tüm hislerimi ele geçirmişti.

Taehyung solmuş yüzüne rağmen inatla tüm güzelliğini üstünde taşıyarak bu tarafa doğru gelirken içim yine dehşetle doldu. Uzaktan sürünürcesine, hayalet gibi, neredeyse hiç duyulmadan atılan ama bana iyice yaklaşmış bu adımlar ilerlerken, bahçenin bitkin düşüren karanlığı ve yaşadıklarımın anısı yerlerini değerlendiremediğim ve karşı koyamadığım karmakarışık bir duyguya bırakıyordu ağır ağır.  Kaçıp gitmeyi düşündüm, fakat kaçsam da düşüncelerimin ağırlığı ve kötü hislerin yükü beni yalnız bırakmayacaktı.

radio frequency :: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin