{taehyung's pov}
Düşlerinden kurtulamadığım, kurtulmak da istemediğim şekilli dudakları tam da benimkilerin arasındayken o an evrenin ve zamanın ötesindeymiş gibi bir sezgiyle parmaklarımın arasındaki yumuşak saç tutamlarını çekiştirdim. Ona karşı yüreğimde ve zihnimde nelere sahipsem dudaklarına fısıldar gibi bir halim vardı. Onu öptüm yavaşça.
Dudaklarımıza yollarını şaşırmış birkaç ışıltı dökülüyordu duygularımızı paylaşırken. Hareket ettirdim dudaklarımı onunkiler üzerinde. Yüreğimin ne denli sıkıştığını anlatacak gücüm yoktu. Öpmeye devam ettim onu.
Belimi sarmış olan elleri olduğu yerde biraz daha sıkılaşırken, kendine gelmiş gibi bir tavırla beni bedenine daha da yakınlaştırmış ve üzerime eğilmişti. Şimdi tamamen öpüşüyorduk. O iki kırmızı, şekilli ve lezzetli et parçası şu an bana soluk oluyordu. Göz pınarlarımda birikmeye başlayan gözyaşlarımı tutamayacak gibi oldum ve onları serbest bıraktım. Sağ gözümden damlayan yaş, yanağımda hızlıca bir yol çizerek kaydıktan sonra dudaklarımızın tam ortasına düştü. Gözyaşımla süslemiştim öpücüğümüzü.
Dudaklarımı doyumsuzluğuma hakim olmaya çabalayarak onunkilerden ayırdım ve çenemi omzuna yasladım. Kollarım tamamen boynuna sarılmıştı şimdi, tam bir bütündük. Toparlamayadığım sesimle "Jungkook..." diye mırıldandım yine. "Ben kimsenin gözlerindeki yıldızlardan öpmek istememiştim." Ciğerlerime dolan kokusuyla gözlerimden bir iki tane daha yaş damlamıştı. Hislerimi tek bir cümleyle açıklayamazdım, bu cümle yetmemişti de zaten ama en azından onun kulaklarının hak edeceği özel bir cümle olmasını istemiştim. Ayrıca doğruydu da, göz bebeklerinde sakladığı milyonlarca galaksilerin arasında parıldayan yıldızlar öyle güzeldi ki, teker teker öpmek istiyordum onları.
Burnunu boynumdaki tene sürterken hafifçe gömleğimin içinden omzumun üst kısmına değen dudaklarını hissettim. Kokumu tıpkı benim ona yaptığım gibi içine çektiğini biliyordum. "Taehyung," dedi aynı benimki gibi bir duygu yoğunluğuyla. "Seni seviyorum." Ardından başını geriye çekerek belimdeki ellerinden birisini çeneme yerleştirmiş, tam da bahsettiğim yıldızları barındırdığı güzel gözlerine bakmamı sağlamıştı. Birkaç saniye süzdü beni. Sonrasında dudaklarını dudaklarıma kapatan oydu.
Dakikalarca öpüştük orada. Dudaklarımın uyuşmaya başladığını hissediyordum çünkü hırsını çıkarır gibi bir hali vardı, sertçe öpüyordu artık. Dayanamayarak geri çekildiğimde gözlerimiz birbirini buldu ve gülmeye başladık.
"Biz şimdi neyiz?" demiştim yakalarından tutarken baş parmağımla boynunu okşayarak. Teni çok güzeldi. Parmaklarımın üzerinde gezindiği en güzel dünyaydı onun pürüzsüz teni. Zaman kavramının olmadığı bir mekanda canımı yitirene kadar dokunmak istiyordum ona.
"Ne olmamızı istersen o oluruz." Dudaklarını alnıma değdirdi o sırada, göz kapaklarım titremişti. Yutkunarak tek elimi yakasından çektim ve belimdeki ellerinden birisini tutarak parmaklarımızı iç içe geçirdim. "Ben seninle her şey olmak istiyorum." Kırmızı ve şiş dudaklarının arasından sanki bir pencere aralanmış da içeriye güneş ışığını sakince süzüyormuş gibi dişleri gözükmüştü, gülümsemesi bir güneş gibi doğmuştu. "Her şey oluruz o zaman."
Bir ekim ayının sonunda, arzularımın ve düşkünlüklerimin uzağında ama tam ortasında, tam da sığınmak istediğim kolların arasında ona olan muhtaçlığımın verdiği o ağır histen kurtulduğumu sezmiştim; Jeon Jungkook benim her şeyim olmuştu.
§
"Ben traş olacağım, sen burada durabilirsin ya da istediğin yerde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
radio frequency :: taekook
Fanfiction"iyi geceler, DB FM dinleyicileri. ben v, bu gecenin son şarkısı jeon jungkook tarafından bana ithaf edilmiş."