Bölüm şarkısı : Alex and Sierra (Little Do You Know )
"Merhaba duman kalpli adam , el vedalarına hazır bir şekilde hoş geldim kalbine ."
Her şey,
aslında ufacık bir kıvılcımla başlamıştı. İlk başta hafife alınan her şey tek tek gerçekleşmişti. Bazen asla öyle olmam dediğiniz ne varsa gerçek olurdu. Genç kızda şu anda en beklemediği şeyi yaşıyordu. Oturmuş yatağın üstüne ve ben aşık olmam demenin cezasını çekiyordu. Genç kızın en büyük korkusu aslında AŞIK olmak idi . Şu anda hislerini çözmeye çalışıyordu .
Hiç bilmediği bir anda karşısına çıkan adamın kendisini saklandığı karanlıktan kurtarmasını sessizce izlemişti. Şimdi ise onun ışığında kayboluyordu. Her gece kafasını karıştıran onca düşünceyle uyumak için boğuşuyordu. Mesela genç oğlanın bir bakışında ölüyordu. Kokusunda huzur buluyor , unuttuğu mutluluk duygusunu yeniden öğreniyordu. Aslında onun genç adama duyduğu masum bir histen başka bir şey değildi . Fakat genç kız umut vermek istemiyordu. Çünkü genç kız yarını yaşayabileceğini bile düşünmüyordu. Kendisi bu denli ölü iken acılarla dolu bir adamı nasıl yaşatacaktı ki? Korkuyordu, ya o kadar masum severse ve sevgisini kıskanırlar ise ne olacaktı? Aşkını unutmaya mı çabalayacak idi? Her gece ağlayarak mı uyuyacaktı? Tabikide hayır o asla pes etmezdi. Her şey için savaşabilecek cesarete sahipti. Peki ya sevdiği adam başkasına aşık olur ise ne olacaktı? Genç kız bu yüzden korkuyordu.
Peki ya genç adam ? O da pişmanlık içerisinde idi aslında , genç kıza hastahaneden kaçırdığından beri ona aşıktı . Fakat aşkın bela getireceğini de biliyordu.
İkisi de aynı anda ayağa kalkıp ve bu saçma düşünceleri gri bir dumanla zihinlerinden atmaya karar verirler. Genç kız camı sonuna kadar açar ve cam kenarındaki sandalyeye oturur. Genç adamda balkona oturur ve çakmağını çıkarır. İkisi de aynı anda gökyüzünün karşısında derin bir nefes çekip gri dumanı geri üflerler. Ama bir gerçek vardır örtbas edilemeyecek.İki kalp çoktan birbiri için atmaya başlamıştır. Yani aslında aşk kaçınılmaz sondur . En zor olan ise kabullenmektir. İki insanın birbirinin aşkını kabul edip güvenmesidir. Her şeyi ile birbirlerine karşı saf ve masum olan bu duyguyu kabul etmesidir. İnsan doğası gereği yalnız yaşayamayan bir canlıdır. Bu nedenle sevgiye muhtaçtır. Bazı anlar vardır. Devam etmek için unutulması gereklidir. Geleceği yaşamak için geçmişin unutulması gereklidir. Peki ya onlarca anıyı unutmak o kadar kolay mıdır ? Geçmişin izlerini unutup yeniden yaralanmayacağına inanmak mümkün müydü ? Peki genç kız yaralı kalbini açabilecek miydi ? Yeniden sevebilecek miydi ?
Peki insanı daha güçlü yapan şey geçmişi ise ve genç kız gücünü kaybetmek üzere ise , yeni bir sayfa açılacağı kesindi. Bu sayfanın beyazın aksine simsiyah olacağı da kesindi. Peki genç kız ne yapacaktı?
💕💕💕
Gözlerim kolumdaki pranga izlerinde oyalanırken iki gündür çıkmadığım odanın saatine baktım. Akşam yedi, aklımdan geçirdiğim düşünceleri öldürme zamanı çoktan gelmişti. Kırmızı paketi ve çakmağımı da alarak camı açtım. Mavi renkli sandalyeye oturdum. Elimdekini yakarken düşüncelerimin üzerine gri bir duman örttüm. Canım yanıyordu. Ateş gelmeseydi ne olacaktı? İki gün önce sokakta yürürken esneme sert bir darbe almıştım . O günün akşam saatlerine kadar işkence görmüştüm. Tüm dikişlerim açılmıştı. Ateşi ilk defa bu kadar kötü görünüyordu. Ama o zaman yanında gelen o kız kimdi ? Belki de yeni sevgilisiydi . O kıza sımsıkı sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu . Ateşle onu böyle görmek içimin sızlamasına sebep olmuştu.
Kelimeler boğazıma saplanırken nefes alamadım. Neden böyle bir şey yapmıştı ? Oraya beni kurtarmak için gelmemiş miydi ?
Bu bir nişan yüzüğü değildi ama pahalı bir yüzük olduğundan adım gibi emindim. Açıkçası etkilenmedim diyerek yalan söylememe gerek yok. Kendimi berbat hissediyorum. Kolumdaki morluklara bakıp derin bir kaç nefes alıyorum. Nefesim boğazıma takılı kalıyor. Boğazım düğüm düğüm oluyor . İç çekiyorum ama bir faydası olmuyor . Gece 5 'te yatıp akşam 7'de kalkıyorum. Bir faydası da olmuyor . Gece onun orada bana karşı kullandığı ağır sözler kulaklarımda çınlıyor ve bu canımı daha da acıtıyor . Sol yanım acıyor . Bana tutulan telefonda o değersiz biri olmasa neden evden kovayım ? diye sorduğu o soru canımı oldukça yakıyordu. O telefonda öylece izlerken gördüğüm şiddeti de asla unutamayacağım . O kadar sert darbeler aldım ki her yanım yara bere içerisinde , tüm dikişlerim de açıldı . Bir süre sonra o depo bana ağır geldi . O kadar karanlık oldu ki orada yaşadığım o işkenceler ile bayıldım. Uyandığımda titriyordum . Üstümde olan kıyafetler kan içerisinde idi . Onlar da bir süre sonra anladılar . Ateş için önemsiz biri olduğumu , Ateş ise asla gelmedi . Bir süre sonra prangaları çözdüler . Bileklerim mosmordu . Bir adam kucağına aldı ve o karanlık yerden çıkardı . Getirdikleri arabaya bindirdi. Arka koltuğa yatırmadan önce elindeki şişeden biraz su içirdi. Arka koltuğa yatırıp sürücü koltuğuna yerleşti ve beni kaçırdığı yere kaldırımın üstüne bıraktı . Saat gece saatleri olmalıydı . İlk defa o kadar üşüdüğümü hatırlıyorum . Kaldırımda bitkin bir halde uyuya kalmıştım . Sabah çığlık sesleri ile gözümü açtım. O evde belki de bana tek değer veren kişi olan seher abla ile bakışıyor idim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ YABANCI
Teen Fiction"Her şey onunla değişti ben bile öfke, aykırı hatta soğuk bile..." 🌙 Acının esir aldığı bir kız ve onu acıya esir etmiş suçlular... Genç kız her geçen gün tanrıya daha da yaklaşacağı günü beklerken , her şey içinden çıkılamaz bi...