SUSMAK

54 8 0
                                    

Artık beklediğim gün gelmişti. Aklımdaki soru işaretlerinin tamamen kaybolacağına gerçekten inanıyordum....

O son konuşmadan sonra tekrar kelebek'in yanına gittim. Bu sefer kapıyı vurmadan girdim içeri. Kelebek'in elinde bir fotoğraf vardı. Yanına yaklaşarak o fotoğrafta kimin olduğunu sordum. Bir an durdu, yüzü düştü,elindeki fotoğrafla beraber yatağına oturdu. Öylece kalakaldı camın kenarında. Hiç birşey söylemedi. Ne o konuştu ne de ben. Öylece kalakaldık karşılıklı... Kelebek'i böyle görmek beni çok üzüyordu. Birşeyler yapmalıydım. Ama ne! 

 Hemen yanına,yatağının tam köşesine oturdum. Neler olduğunu sordum,fakat cevap alamadım. Iyice kaygılanmaya başladım. Çok geçmeden kelebek konuşmaya başladı. 

"Bak ateşböceği,benim için üzülmene gerek bile yok. ÇÜNKÜ er ya da geç sorularımızın cevaplarını alacağız"dedi... Ve tekrar camın kenarına oturup,öylece sustu...

Odasından çıkana kadar hiç konuşmadı. Sadece sustu,yaptığı tek şey buydu. Susmak... Ne kadar ağırdı aslında anlatmak istedikleri... Ama o konuşmadı değilde, susmayı tercih etti. İçinde bulunduğu durumu aşmak için susmayı tercih etti..." Tamam,konuşma sen bilirsin. Ama ben senin hep yanındayım bunuda unutma"dedim. Tam çıkarken,ay dedi... Ay,  bu gece çok garip... Birşey anlamadım... Ve öylece çıktım odadan. Merdivenleri hızla inip bahçeye koştum... Oturdum,çınar ağacı'nın dallarından asılan hasır ipten yapılmış salıncağıma. düşündüm,sadece olanları düşündüm. Nasıl çıkacaktık biz bu işin içinden. Ne yapıp da kurtulacaktık...." ALLAH'IM NE OLUR YARDIM ET" dedim... Ve tüm bu olanları düşünürken kelebek'in söylediği geldi aklıma. Kafamı kaldırdım ki yukarı...Zor gözüküyor yıldızlar,bulutlar sarmış etrafı... Ve o anda birşey fark ettim...AY BU GECE ÇOK KARANLIK... Garip,gerçekten de kelebek'in söylediği doğruymuş ay,çok karanlık....

Sabah olmuştu,ama benim aklım hâla kelebek'te kalmıştı.O günden sonra odasından çıkmaz oldu. Ne yemek yiyor,ne de kimseyle konuşuyordu. Bu hali hem beni,hemde mahir amca'yı çok tedirgin ediyordu. Açlıktan zayıf düşmüş bedeni ve yorgunluktan altları moraran gözleri. Kelebek günden güne kötüye gidiyordu... Beklemekten başka elimden birşey gelmiyordu,biliyorum ama en azından kelebek'imutlu etmek için elimden birşeyler gelebilirdi,diye düşünürken aklıma geldi,kelebek'in bu ay doğum günüydü ama o bilmiyordu... Hemen yatağımdan fırlayıp aşağı,Mahir amca'nın yanına indim. Kahvaltı çoktan hazırdı,hemen kahvaltıya oturdum. Mahir amca yorgun gözüküyordu,neler olduğunu sormak istemezdim ama,yapacak birşey yoktu.
-Mahir amca,kelebek için üzüldüğünü biliyorum ama elimizden birşey gelmediğini sende benim kadar iyi biliyorsun. Şu an bu konuşmayı yapıyorsak,sadece kelebek için... Dedim,ve sustum. Mahir amca şaşkına dönmüştü,ama hiç belli etmedi.Kelebek'in iyi olmadığını Mahir amca'da biliyordu ama,onunda elinden birşey gelmiyordu. Bu da onun canını yakıyordu,bunu en iyi ben biliyordum... Mahir amca'da susmayı tercih etti. Aynı Kelebek gibi. Neler söylemek istediğini o kadar iyi anlıyordum ki,sanki herşeyi o yapmış gibi,herşey onun yüzündenmiş gibi... Surat ifadesi tamda bunu anlatıyordu. Susmak, ya da konuşmamak arasında gidip geliyordu. Aklı,sus diyordu,ama ya kalbi?..

Hani bazen sormak istediğiniz sorular vardır,ama karşı taraftaki insanın canı yanmasın diye,kendi canınızı yakarsınız ya... İşte öyle bir şeydi benimkisi,susmak istiyordum bende hemde hiç konuşmamak. İkisinin arasında ne kadar fark var değil mi?.. Siz sadece susarsınız,ama karşı taraf ise konuşmamayı tercih eder. Onun canı yanmasın diye susan siz olursunuz. Ama, o ise sizle konuşmak istemediği için...

AY BU GECE ÇOK KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin