Uzun bir aradan sonra sonunda tatile çıkmıştık gerçekten o dört sene nasıl geçti anlamadım. Ama şimdi önümde daha da büyük bir sınav vardı. Üniversite sınavı. Okulun verdiği yorgunluktan bıkmış eve gelir gelmez kendimi bahçedeki çardağa atmıştım. Bugün o dört senenin sonuna geldik artık. Kelebek ve ben çok yorulmuştuk. Hava bugün çok güzeldi. Güneş kendini herzamankinden daha da fazla gösteriyordu. Birazdan Mahir amca gelecekti. Yemeğini gelmeden hazırlamam lazımdı. Tam elimi telefona atıp saate bakacaktım ki birden bugünün tarihine denk geldim. 16 Temmuz!
Tarihi görür görmez hemen yerimden fırladım;
-Kelebek kalk!
Ne olduğunu anlamdan kelebekte benimle beraber olduğu yerden fırladı.
-Ne oluyor Ateşböceği bu ne telaş. Sakinleş biraz.
- Ne sakini kelebek yandık biz yandık. Akşama yetişemezsek muhtar amca bizi döve döve sakinleştirir. Bak bugünün tarihine.
Telefonu kelebeke doğru uzattım.
-Eyvah! E biz bunu nasıl unuttuk ya Ateşböceği. Valla muhtar amca bizi kıtır kıtır doğrar. Akşama nasıl yetişeceğiz? Mahir amca'da gelecek birazdan. Daha yemeği de hazır değil.
Elimiz ayağımıza dolaştı. Ne yapacağımızı bilemedik. Çardağın etrafını dört dolandık kelebekle. Resmen iki ayağımız bir pabuca girdi.
-Neyse kelebek daha vakit kaybeden girelim mutfağa sen Mahir amcaya alıştırmalık ufak tefek bir şeyler hazırla bende akşam için yemek yapmaya başlayacağım.
-Tamam.
Ne yapacağımızı kararlaştırdıktan sonra koşarak mutfağa gittik. Kelebek hemen Mahir amcaya alıştırmalık hazırlamaya koyuldu bende o sırada akşam için ne yapacağımı düşünürken tarif defterim aklıma geldi. O defterimde Mahir amcadan öğrendiğim bir sürü güzel tarif vardı. Hepsini beraber deneyerek öğretmişti bana. O günler o kadar güzeldi ki. Kelebekte artık yemek yapabiliyordu. Yani en azından karnını doyuracak kadarını.
Bugün çok önemli bir gündü 16 Temmuz. Her ayın onaltısında tüm kasaba o meşhur zincirli kuyunun olduğu meydanda toplanır çeşitli faaliyetlerle,yöresel yemeklerle festival yapardık. Tüm kasaba halkı için özenle hazırlanılan son derece zevkli ve eğlenceliydi. Festivalde yapılan yemekler,toplanılan paralar ve halkın fazladan eşyalarını muhtarın evinin önünde toplar oradan tüm ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Festivalin amacı eğlenmek değil,halkı birbirine sıkı sıkıya kardeşçe bağlamaktı. Bugünü bizde o kadar çok seviyorduk ki,kelebek ,ben ve Mahir amca festivalden iki gün önce evde fazladan olan her şeyi toplar festival yerine götürürdük. İnsanlara yardım etmeyi çok seviyorduk. Tüm kasaba halkı olarak Gesi'de tek bir serçe kuşu bile aç bırakmazdık. Herkese ne ihtiyacından fazlası ne de eksiği verilirdi. Tabii sadece insanlar için değildi bu festival en çok da o yönünü seviyordum zaten. Dışarıda olan hayvanlar için her ay bahçelerin önüne su ve yemek kapları bırakılırdı..
Tarif defterime göz gezdirirken kapı çaldı. Gelen Mahir amcaydı.
-Ben kapıya bakıyorum Ateşböceği sonra da sana yardıma gelirim.
-Tamam.
Kelebek kapıyı açmaya gider gitmez bende sebzelikten dokuz on tane patlıcan çıkardım. Tarif defterimdekiler biraz zahmetliydi. Zaten o kadar da vaktimiz yoktu. Hiç vakit kaybetmeden patlıcanların kabuklarını soymaya başladım. O sırada da kelebek geldi. Beraber kolayca hazırlayıp hemen fırına attık. Yemeğimiz karnıyarıktı. Üçümüz de çok severdik bu yemeği. Mahir amca gelir gelmez hemen üstünü değiştirip yemeğini yedikten sonra mutfağa geldi. Elinde her zamanki gibi Ayça pastaneden makaronlar vardı. Akşam için almıştı. Kelebek hemen Mahir amcanın elindeki poşetleri alıp yerine yerleştirdi. Makaronlar dışında evin ihtiyaçlarını da almıştı. Kelebekin mutfakta işi bitince üstünü giymek için Mahir amcadan izin istedi. Kelebek yukarı çıktıktan sonra bende mutfağı toparlamaya koyuldum. Her ne kadar Mahir amcaya belli etmesem de ona çok kırgındım. Mektubu okuduğumdan haberi yoktu. Her şeyi bildiğimden de. Biraz belli etmek istercesine soğuk davranıyordum ama ne kadar anlayabildi bilmiyorum. Belki de başka bir nedene bağladı. Ama kafama koydum bir kere bu akşam festivalde Mahir amcaya mektubu okuduğumu söyleyeceğim. Nasıl bir tepki verecek merak ediyorum doğrusu. Her şeyi bildiği halde daha ne kadar benden saklayacak işte onu bu akşam öğreneceğim. Hayatımdaki sırların bir türlü ardı arkası kesilmiyor. Tam biri bitti derken öbürü başlıyor. Bir kapıyı kapattım zannediyorum ama aslında o kapı daha büyük bir kapının kilidi oluyor. Her şeyi bu akşam anlatmak zorundayım yoksa daha da fazla dayanamayacağım..
Bende mutfağı topladıktan sonra üstümü değiştirmek için odama çıktım. Mahir amca aşağıda oturmuş bizi bekliyordu. Kelebekte üstünü değiştirmiş aşağı Mahir amcanın yanına indi. Odama girdim ve hızlı bir şekilde üstümü değiştirdim. Çıkarken camdan Mahir amcayı gördüm. Ne işi vardı ki orada? Hemen aşağı kelebekin yanına indim.
- Kelebek Mahir amca nerede? Az önce odamın camından gördüm biriyle konuşuyordu. Bir kadınla.
- Ne kadını? Bilmiyorum ki Ateşböceği bana sadece biriyle görüşmesi gerektiğini ve hemen geleceğini söyledi başka da bir şey demedi. Neden merak ettin ki bu kadar?
-Sadece aklıma takıldı. Yani Mahir amca pek kimseyle böyle samimi konuşmaz da. Özellikle bir kadınla. Dikatimi çekti sadece.
-Yoksa mektubu hâlâ unutamadın mı Ateşböceği. Çıkar artık aklından şunu.
Mektubu okuduğumu sadece Kelebek biliyordu. Okur okumaz ilk ona söylemiştim. Kendisini hapisten firar eden babasından koruması için Mahir amcanın birinden yardım istediğini biliyordu ama dedemin olduğunu duyunca şaşırmıştı biraz. O da Mahir amcaya her şeyi söylememeden yanaydı. Bu mektup Kelebek için pek bir şey ifade etmiyordu. Daha çok beni etkilemişti. Sonuçta benim hayatım söz konusuydu ve Mahir amca her şeyi saklamıştı..
-Ateşböceği Mahir amcadan ne öğrenirsen öğren ben senin hep yanındayım bunu unutma olur mu. Biz kardeşten bile öteyiz seninle. Bunu biliyorsun. Mahir amca olsa dahi kimsenin seni üzmesine izin vermem.
-Biliyorum Kelebek. Her zaman yanımdasın ve bu bana güven veriyor.
Konuşurken kapı çaldı.
-Hadi Ateşböceği daha fazla bekletmeyelim Mahir amcayı. Hazırız zaten çıkalım hemen.
Eşyalarımızı alıp kapıya doğru ilerledik. Ayakkabılarımızı da giydikten sonra kapıyı kapatıp evden çıktık. Mahir amca ve o yanındaki konuştuğu kadın bizi bahçenin hemen bitiminde bekliyordu. Bahçeden çıkar çıkmaz yanımıza geldiler. Mahir amca konuşmaya başladı;
-Çocuklar sizi biriyle tanıştıracağım. Bu kadın benim çok yakın bir arkadaşım festivalde bizimle olacak. İsmi Feride.
-Merhaba çocuklar ben Feride Kömür. Mahir amcanız sizden çok bahsetti. Ama tanışmak bugüneymiş.
Bu isim bana bir yerden tanıdık geliyordu. Sanki saha önce duymuş ya da okumuş gibiydim.
-Mahir amca; hadi çocuklar gidelim artık muhtarı bekletmeyelim festival birazdan başlayacak.
Donup kalmıştım. Ben bu kadını nereden tanıyor olabilirim? İsmi hiç yabancı gelmiyor. Ben kendi kendime konuşurken kelebek yanıma geldi;
-Ateşböceği yine kendi kendine mi konuşuyorsun? Ne oldu yoksa mektubu kutuya koymayı mı unuttun? Mahir amcanın görmesini istemiyorsun ya..
Kelebek mektup deyince şimdi aklıma geldi. Mektuptaki fotoğrafta bu kadının adı yazıyordu. Evet bu kadın o kadındı. Mektubun arkasında Mahir amcanın yazısıyla yazıyordu. Feride Kömür.
Kimdi bu kadın? Mahir amcayla ne işi vardı. Mektupta adı yazdığına göre benimle de bir ilgisi vardı.
Yine neler oluyor anlayamıyorum. Bırakacağım artık bu akşam inceldiği yerden kopsun. Yine şaşırtmadı beni. Yine Mahir amca ve yine sır...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY BU GECE ÇOK KARANLIK
Short StoryHep geçmişimle yaşayacaktım belki,asla unutamayacaktım o günleri İzi kalacaktı kalbimde sevdiklerimin,hemde en derinde Ama asla vazgeçmeyecektim,pes etmek bana yakışmazdı Bende öyle yapacaktım,sabırla ve umutla savaşacaktım. - Siz hiç,ayın karanlık...