İkisi de masaya oturup birkaç bir şey atıştırdıktan sonra kanepeye oturdu. Dinlendiler, Ellie'nin kulağında kulaklık vardı, gözlerini kapatmış hayal kuruyordu. Bill ise hayal alemini yazıya dökerek canlandırmayı seçiyordu.
Sonra Bill'in aklına Dale'in verdiği gitar geldi. Uzun süren sessizliği bozarak "Dale'in bana gitar verdiğini biliyor muydun?" diye sordu. "Şey, aslında ben gitar çalmayı bilmiyorum. Ve enstrümanlarla pek aram yoktur. Ama sen biliyorsundur herhalde, değil mi?"
"Tabi ki de." dedi Ellie gülümseyerek. "Okulda bir keresinde gitar çalmıştım hatırlamıyor musun? Gerçi o birkaç sene önceydi, ben bile zar zor hatırlıyorum ama..."
"Hayır hayır hatırlıyorum sanırım." dedi Bill. "Her neyse, ben sana gitarı vereyim. Eski bir şey, ama sağlama benziyor. Gerçi sen daha iyi anlarsın. Akustik gitar. Sevdiğin şarkılarını çalabilirsin belki. Senin gitarın yoktu değil mi?"
"Abim kavga ettiğimiz bir gece gitarla beraber çoğu şeyi kırmıştı." dedi Ellie gülerek. "Teşekkür ederim Bill."
Bill "Önemli değil." dedi ve kanepeden kalkıp gitarı aldı, Ellie'ye uzattı. Ellie gitarı alıp kanepenin kenarına koydu. "Daha sonra akort ayarını yaparım." dedi. "Şey... Bu olayın ardından, annemin mezarını ziyaret etmek istiyorum. Benimle gelirsin değil mi?"
"Elbette." dedi Bill. "Uzak mı?"
"Pek değil." dedi Ellie. "On-on beş dakika mesafededir muhtemelen."
Bill ne olur ne olmaz diyerek silahını beline koydu ve dışarı çıktı. Kendini belki küçük biri olarak görmüyordu, ama yine de silah taşıyacak kadar büyümemişti. Bu kadar belaya bulaştığı için korkuyordu. Ama yine de ne olursa olsun Ellie'yi koruyacağına söz vermişti. Ve öyle de olacaktı.
Ellie, Bill yanındayken güvende hissediyordu. Abisinden daha yakın biri olarak görüyordu onu. Ama Bill o kadar da rahat değildi, sadece iyi rol yapıyordu o kadar. Ellie'nin endişelenmemesi için her şey yolunda gibi davranıyordu.
Çünkü korkuyordu. O silahlı adamın adı çıktığından beri çok korkmaya başlamıştı. Bu korkusunu yenmesi, o adamı öldürene kadar sürecekti. Ya da o adam, onu ve Ellie'yi öldürene kadar...
Yaklaşık on dakika yürüdükten sonra mezarlığa varmışlardı. Biraz da içinden yürüdükten sonra Ellie bir mezarın önünde diz çöktü. Kendi kendine konuşmaya başladı. Bill de o yalnız hissetmesin diye ellerini birleştirip dua etmeye başladı.
"Tanrım, Ellie artık benim sorumluluğumda bunu biliyorum." dedi. "Ama korkuyorum. Onun için endişeleniyorum. Bizi koru. Ya da en azından onu. Onu kendimden daha çok sevdiğimi ve önemsediğimi sen de biliyorsun. Lütfen, o adamları bir daha karşımıza çıkartma. Koruyucu meleğin bizimle olsun."
Bunu Ellie'nin duyamayacağı bir şekilde içinden söyledi. Ardından Ellie'nin konuşmasının bitmesini bekledi. Abisini öldürdüğünden ve ne kadar üzgün olduğundan bahsediyordu. Ama net olarak duyabildiği tek şey şuydu : "Şuan yaşıyor olup bana sarılmanı o kadar çok isterdim ki..."
Ailesini kaybetmesine üzülüyordu, biraz duygulanmıştı. Ama bunu belli etmedi. Dik durdu ve başını da dik tutmaya çalıştı. Bekledi.
Tam o sırada mezarlığın girişinin oraya bir araba yanaştı. Bill göz ucuyla o arabaya baktı. Ardından kafasını çevirdi. O adamı gördü. Eliyle işaret yapıyordu. Artık kaçışı yoktu. Ellie'ye "Eve dön." dedi. "Endişelenme, bu adamları tanıyorum. O silahlı adamla bir alakası yok. Sen eve dön ve kapıyı kilitle."
Silahı ona vermeyi düşündü ama Ellie çoktan yavaş adımlarla uzaklaşmaya başlamıştı bile. Bill'in dediği gibi, arabaya bakmadı bile. Sadece oradan uzaklaşıyordu.
Bill arabanın yanına yürümeye başladı yavaş adımlarla. Korkuyordu, endişeliydi. Derin bir nefes alıp "Sakin ol." dedi kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Gülümse (Smile For Me)
Novela JuvenilBirbirini abi-kardeş gibi gören iki genç. İkisinin de hayatında başlayan o ani U dönüşü, ardından gelişen aksiyonlar. Yapılması gereken fedakarlıklar... Sen öz kardeşin olmayan, ama kız kardeşin gibi gördüğün biri için hayatını tehlikeye atar mıydın...