Yolda gidebileceği başka yerler hakkında düşündü. Ama başka nereye gidebilirdi ki? Ayrıca Dale'in otelde olduğu da kesin değildi. Yine de gidecek başka bir yer olmadığı ve Dale'in bulunma ihtimalinin en yüksek yer otel olduğu için direk olarak oteli tercih etmişti.
Haklıydı da, çünkü çünkü Dale de oteldeydi. Ama tam olarak kendine gelebilmiş miydi... Orası tartışılır tabi. Otelin kapısını açık bırakıp direk olarak içeriye girmiş ve giriş işlemlerini yaptığı masanın köşesinde uyuya kalmıştı. Salyaları akıyordu resmen. Bill eliyle sertçe masaya vurarak onu uyandırdı. Dale ne olduğunu anlamadan "Hoşgeldiniz bizim otel şey efendim..." diyebildi sadece. Bill kendini tutamayıp güldü. Dale gözlerini ovuşturdu ve "Bill, burada ne işin var? Senin paketleri satıyor olman gerekmiyor mu?" diye sordu.
"Ohooo..." dedi Bill acımış gibi Dale'e bakarak. "Bu uyuşturucu senin beynine cidden zarar vermiş. Ne olduğunu hiç mi hatırlamıyorsun?"
"Hayır." dedi Dale. "Neler oldu?"
Bill bir iç geçirerek "Neyse." dedi. "Bir kahve falan koy hem sen ayılırsın, hem de ben neler olduğunu anlatırım."
Bill kahvesini içerken sırasıyla Ellie'nin paketleri yakmasından yazı-tura kumarına kadar her şeyi anlattı. Dale de yarı ayılmış gibiydi. Birazını hatırladığını söyledi, ardından kahvesini bitirdi. Biraz sakinleşmeye çalıştı. "Tamam, hatırladım evet." dedi. "Tanrım... Yine yaptım değil mi?"
"Bak Dale..." diye söze girdi Bill. "Beş kuruşum kalmadı, Ellie kafayı yedi ve sinirli, sen zaten uyuşturucu bağımlısı oldun çıktın. Tahmin etmeyeceğim şeyler oldu. Normal bir insan olsa bunları kaldıramazdı, uğraşmazdı da. Biliyorsun evden kaçtım ve bir aile gibi görebileceğim bir tek sen varsın, bir de Ellie. İkiniz de beklenmedik şeyler yapıyorsunuz. Bana bir daha o lanet şeyi kullanmayacağını söylemiştin. Artık sana güvenmeli miyim bilmiyorum bile."
"Açıkçası ben olsam ben de kendime güvenmezdim." dedi Dale. "Bu sıralar çok değiştim. Kendimde değilim. Bana güvenmemekte haklısın. Ama yine de her ne kadar yaptıklarımı telafi etmenin bir yolu olmadığını düşünsem de, eğer sana herhangi bir şekilde yardım etmemi istersen, ben de hatamı telafi etmek istiyorum. İstediğin bir şey var mı benden?"
"Dinle..." dedi ve konuşmaya devam etti. "Patrona gidip borcun kapanması için ne yapılması gerekiyorsa yapacağımı söyleyeceğim. Muhtemelen pis bir iş verecektir bana. Eminim. Ama, şuan ona her ne kadar sinirli olsam da Ellie'yi korumak benim sorumluluğum altında. Belki o bunu umursamaz ama ben kendime verdiğim sözleri tutmalıyım. Onu güvende tutmam gerekiyor. Belki de bir daha benimle konuşmayacak, belki benden hayatının sonunda dek nefret edecek, hatta belki de abisinden bir farkımın olmadığını düşünecek. Umrumda değil. Onu korumalıyım, her ne olursa olsun."
"Yardım edebileceğim şey ne peki?" diye sordu Dale.
"Ben bu işlerle meşgulken Ellie'yi sana emanet edeceğim." dedi Bill. "Dale, bu sefer de aynı hataya düşme tamam mı? Lütfen."
"Pekala." demekle yetindi Dale. Aslında Bill'in ona güvenmesi onu şaşırtmıştı. 'Ben olsam bana verdiği sözleri bozan insanlara güvenmezdim.' dedi kendi kendine. Ama şunu unutmuştu, Bill'in yapabileceği başka bir şey yoktu. Dale'e emanet etmek, ona güvenmek zorundaydı. Tam o sırada kapı çaldı. Dale "Kapalıyız!" diye bağırdı. Bill ise kapının ardında Marty'nin olduğunu görünce direk olarak kapıya koştu.
Kapıyı açıp "Marty, ne yapıyorsun burada?" diye sordu.
Marty konuşmaya başladı. "Beni yakaladılar." dedi. "Şuan bir rehine durumundayım. Kaçmaya falan çalışırsam, ölürüm. Patron seni görmek istiyormuş. Burayı nasıl bulduklarını sorma Bill. Onlar artık Ellie'yi, şuradaki yaşlı adamı, hatta gerçek adını bile biliyorlar. Şimdi bana bir iyilik yap ve beni takip et lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Gülümse (Smile For Me)
Ficção AdolescenteBirbirini abi-kardeş gibi gören iki genç. İkisinin de hayatında başlayan o ani U dönüşü, ardından gelişen aksiyonlar. Yapılması gereken fedakarlıklar... Sen öz kardeşin olmayan, ama kız kardeşin gibi gördüğün biri için hayatını tehlikeye atar mıydın...