ekala." diye söze girdi Bill. "Siz devlet yalakası bir insan değilsinizdir. Tanrının adamısınızdır diye düşünüyorum, o yüzden her şeyi anlatacağım size."
"Ah..." dedi ve güldü peder. "Devlet yalakası olmak mı? Evlat, adaleti sağlayamayan bir şeyin tarafını neden tutayım ki ben? Sonuçta tanrı adalet ister ve bu adamların yaptığı adaletten..."
"Tamam tamam." dedi Bill de gülerek. "Her şeyi anlatacağım size. Birkaç gün oluyor, evden kaçtım. Aileme kızgındım, gerçi mesele o değil. Her neyse... Ortada bir kız var. Ve bu kız..."
Peder, Bill'in sözünü keserek "Kız meselesi ha." dedi gülerek. "Tahmin etmeliydim. Neyse devam et evlat."
"Kız meselesi - diyerek basitleştirmeyelim." dedi Bill ciddi bir ifadeyle. "Bu kızı her şeyden çok seviyorum. Ama yanlış anlaşılmasını istemiyorum, lütfen. Zaten içinde bulunduğumuz durumda pek hislerimize ayıracak bir vakit yok. Aklınızdan ne geçtiğini biliyorum. Ona aşık olduğumu falan düşünüyorsunuzdur muhtemelen. Alınmayın ama, bu biraz önyargılı davranmak oluyor. Eğer ciddi olmamı isterseniz, onun abisinin yerini aldığımı söyleyebilirim. Onun kendi..." sözünü tamamlayamadı.
"Kendi?" diye sordu peder.
"Kendi elleriyle öldürmek zorunda kaldığı." dedi Bill. "Nasıl bir insan kendi öz kardeşine dokunmayı aklının ucundan bile geçirir ki? Bazen iblislerin bazı insanlardan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ciddiyim. O ahmak elimde olsa ona işkence çektirirdim."
"Nefsi müdafa diyorsun, bu bir günah değil evlat." diye yanıtladı peder. "Tabii... Eğer asıl konu buysa. Eminim başka şeyler de var. Anlat bakalım."
"O ölen adamın bazı bağlantıları varmış, bir mafya veya bir çete her neyse işte." dedi Bill. "Ve onlar benim peşime düştü. Onlara güvenemezdim. Adım dahil olmak üzere her şey hakkında yalan söyledim. O kızın varlığından haberleri yok ve böylesi daha iyi. Onu korumak için bunu yapmalıydım yani. Her neyse, kızın adı Ellie. Abisinin de o bahsettiğim çeteye 600 dolarlık bir borcu varmış. Ve bu adamlar bana 'Nereden geldiği umrumda değil, bana o parayı bul.' dediler. Yani sırf korumak istediğim insanın abisinin ölmeden önceki borcu yüzünden ben zor duruma düşüyorum."
"Tam olarak ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu peder.
"Olaylar benim planım dahilinde çalışmıyor ki!" dedi sinirli bir ifadeyle. Ardından pedere sırtını dönüp köşede duran İsa heykeline baktı bir süre. Tekrardan pedere dönüp "Evde 12 paket kokain bulduk biliyor musun?" dedi. "Bak sen şu şansa. Evden kaçıyorum, beraber büyüme hayalleri kurduğum kişi arayıp beni evine çağırıyor. Abisi ölüyor ve arkasında bir borç bırakıyor. Borçlular gelip bana zorla o parayı ödettiriyorlar. Ardından evde kokain buluyorum. Sonra bana 'Onu satarak para yapmayı deneyebilirsin.' diyorlar. Tesadüf mü demiştin? Tesadüf diye bir şey olmadığını sanıyordum. Her şey tanrının elinde değil mi?"
Ardından sinirli bir şekilde köşeye gidip küçük İsa figürlerinden birini eline alıp pederin yanına döndü. Sinirli bir ifadeyle ona bakıp "Yani tüm bunları bu elimdeki şey mi yapıyor?" diye sordu. "Vay canına. Şimdi içim rahatladı. Artık daha huzurluyum. Hemen gideyim de rahat bir uyku çekeyim şimdi. Sonuçta tüm zorluğu da o çekiyor. Adaletten geçilmiyor afedersin." bir süre sırıtıp "Hepiniz aynı kuklalarsınız biliyor muydunuz bunu?" dedi dalga geçer bir şekilde.
Ardından elindeki küçük heykeli büyük bir öfkeyle masanın üzerine bıraktı. Arkasını dönüp kilisenin kapısına doğru yöneldi. Yürümeye başladı. Peder geç de olsa söyleyecek bir şeyler bulmuştu.
"Evlat." dedi. "Böyle öfkeli davranmaya devam edersen zaten tanrı seninle olmaz, öfke şeytanın bir hilesidir. Beyninle değil, içindeki iblisle düşünürsün. Ona uyarsan zaten tanrıdan umudu kesmen en mantıklı düşüncedir bana göre. İnanman için seni zorlayacak ya da sana tavsiye verecek değilim, istersen cehennemin dibine gidersin keyfin bilir. Ama buraya kendi iradenle geldin. Kendi ayaklarınla. Şimdi, o kapıdan çıkıp tüm öfkenle eve mi yöneleceksin... Yoksa dediklerimi ve diyeceklerimi düşünmekiçin kendine bir fırsat tanıayacak mısın?"
Pederin söyledikleri bir an için Bill'i şaşırtmıştı aslında. Ama hala sabit fikirdeydi. Bir pederden ne bekleyebilirdi ki?
Yine de arkasına dönüp pedere bir kez baktı. Ardından silahını çıkartıp "Bana bileğini göster." dedi ve pederin üzerine yürümeye başladı.
"Ne bileğinden bahsediyorsun sen?" dedi peder korkmuş bir ifadeyle. "Ne yapacaksın ki? Bileğimi kesip, kilisenin ortasında şeytan mı çağıracaksın? Deli falan mısın sen? Aklından neler geç..."
"Sana... Bileğini göstermeni söyledim. Hemen!" diye bağırdı silahı biraz daha yakınlaştırarak. Bir şeyler biliyordu. Peder korkmuştu. Ama Bill ciddiydi, öyle olmasa bile elinde bir silahı vardı.
"Anlayamıyorum... Amacın nedir evlat?" diye sordu peder. "Tanrının evine gelip iki yüzlülük yapmak mı? Önce tavsiye isteyen masum bir çocuğu, şimdi de içine şeytan kaçmış kötü adamı mı oynuyorsun yoksa?"
"Bir daha söylemeyeceğim, boş konuşmalarınla geçiştiremeyeceksin beni." dedi Bill sinirli bir ifadeyle. "Son kez söylüyorum. Bileğini göster!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Gülümse (Smile For Me)
Teen FictionBirbirini abi-kardeş gibi gören iki genç. İkisinin de hayatında başlayan o ani U dönüşü, ardından gelişen aksiyonlar. Yapılması gereken fedakarlıklar... Sen öz kardeşin olmayan, ama kız kardeşin gibi gördüğün biri için hayatını tehlikeye atar mıydın...