Garip görünümlü adam elinde silahıyla tekrarladı "Onun adı Marty mi?" diye.
Bill "Kimi soruyorsun bilmiyorum." dedi. "Ama, kim olduğunu söylesen iyi edersin."
"Neden?" diye sordu adam. "Yoksa Marty dediğin adam gelip beni öldürür mü ha?"
Bill o adamın hiçbir şey bilmediğini ama öğrenmek istediğini anlamıştı. Muhtemelen bir polisti, ya da rakip çeteden bir casustu. Hayatı vermek zorunda olduğu bilgiden daha değerliydi tabi.
"Marty benim dostum, sen kimi arıyorsun?" diye sordu.
Tam o sırada köşeden silahlı biri daha çıktı, biraz daha yaklaşınca Bill bunun Marty olduğunu anlamıştı. "İşte geliyor, eminim bu da sizin oyunlarınızdan b..." sözünü tamamlayamadan Marty silahı arabadaki adam doğrulttu.
"Bırak o silahı!" diye bağırdı Marty öfkeyle, kararlı bir bakış atarak tekrarladı. "Silahı bırak dedim..."
Adamın silahı Bill'e doğru doğrultulmuştu ama gözleri Marty'deydi. Bill bu fırsattan yararlanarak kelepçelenmemiş eliyle adamın silahını alıp tabanıyla kafasına çok sert bir şekilde vurdu. "Kim bu Marty? Yine sizin testlerinizden biri mi yoksa?" diye sordu Bill.
"Bu sıralar polis baskınları çok oluyor." dedi Marty silahı beline koyarken. "Bu da alıcı gibi gözüken bir casus. Muhtemelen acemi, çok kolay hakladın onu. Benim adımı mı soruyordu yanlış duymadıysam?"
"Hayır, bunun senin oyunlarından biri olduğunu düşünüp adını söyledim o da senin kim olduğunu sordu." dedi Bill.
Konuşma sürerken bir arabanın yanaştığını gördüler, Marty elini beline götürdü ama yakından baktığında bunun patron olduğunu görebiliyordu. Yanaşıp "Sorun nedir?" diye sordu.
"Casuslardan biri, muhtemelen polistir." diye yanıtladı Marty.
Patron tereddüt bile etmeden "Kurtulun ondan." dedi ve elini uzattı. "Bugün ne kadar topladın Carl?"
Bill cevap bile vermeden elini cebine götürüp topladığı tüm parayı adama verdi. Patron gülerek "Adios." dedi ve oradan uzaklaştı.
"Onu öldürecek misin Marty?"
"Yapmak zorundayım Bill." dedi Marty. "Ama senin bu işe karışmana gerek yok. Sen bugün yeterince yoruldun. Ve bundan sonra da seni gözetlemeye devam edeceğim. Her gün başka bir belaya bulaşıyorsuni, bela mıknatısı dostum benim."
Bill gülemedi bile. İçi öfkeyle dolmuştu. Hemen tüm parayı toplayıp şu işten kurtulmak istiyordu. Arabanın içinden silahını aldı ve beline koydu. Marty'ye iyi geceler diledikten sonra yürümeye başladı. Marty onun arkasından seslenip "Yarın sana anlatacaklarım var!" diye bağırdı. Bill yine hiçbir şey söylemeden yürümeye devam etti.
Evin olduğu sokağa geldiğinde ise Ellie'nin kapının önünde olduğunu gördü. Ona bağırıyordu. "Çabuk buraya gel! Dale'e bir şeyler oluyor!" diyordu.
Bill koşa koşa eve girdi, kanepeye baktı. Dale kriz geçiriyormuş gibi titriyordu. Hemen kanepenin köşesine giderek "Dale, iyi misin!?" diye sordu.
"Y-Ya... Yapamadım Bill." diyordu Dale kekeleyerek.
"Neyden bahsediyorsun sen?" diye bağırdı Bill.
Dale "Beyaz tavşan." dedi yutkunarak. Bill elini başına götürerek iç geçirdi.
"Biliyordum! Tekrardan aynı şeyi yapacağını biliyordum Dale..." dedi.
Ellie ise hiçbir şeyden habersiz öylece olanları izliyordu. "Neden bahsettiğinizi bana da anlatabilir misiniz acaba?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Gülümse (Smile For Me)
Novela JuvenilBirbirini abi-kardeş gibi gören iki genç. İkisinin de hayatında başlayan o ani U dönüşü, ardından gelişen aksiyonlar. Yapılması gereken fedakarlıklar... Sen öz kardeşin olmayan, ama kız kardeşin gibi gördüğün biri için hayatını tehlikeye atar mıydın...