Hae Ri ve Sehun içeri girerlerken diğerleri de akşam yemeği için sofraya oturmak üzerelerdi. Onları fark eden Luhan her zamanki gülen suratıyla konuştu. Ne zamandır Sehun'a sataşamıyordu, gerçi onun da kendisiyle dalga geçecek zamanının olmayışından memnundu."Oo kimler gelmiş! Yüzünüzü gören cennetlik. Aynı evin içinde yaşasak da kaç gündür birbirimizi doğru düzgün göremiyorduk. Neyse ki bugün tam zamanında geldiniz. Çabuk olun yemek için sizi bekliyoruz."
Luhan'a dönen Hae Ri onun sözlerine gülümsemeyle karşılık verirken kafasıyla onaylayıp odasına doğru ilerledi. Arkasından gelen Sehunsa Luhan'ı hiç takmamış gibiydi. Dalgınlıkla kafası önünde ilerliyordu, duymamış da olabilirdi pek tabi.
Onun bu haline yüzünü buruşturarak bakan Luhan, her zamanki odun hali diye aklından geçirdi. Mutfağa geçtiğinde Kris'in de sofraya oturduğunu ve soran gözlerle kendine baktığını görünce kendisi de otururken açıkladı.
"Sehun ve Hae Ri geldi, sanırım şirketteki işleri halletmişler. En azından yoğun süreci atlatmışa benziyorlar."
Kris anladım dercesine kafasını sallarken Hae Ri mutfağa girdi ve kendine ayrılan yere otururken herkesi selamladı.
"Herkese iyi akşamlar."
Diğerleri de gülümseyerek selamlarken Kris söze girdi.
"Oldukça yorgun görünüyorsun Hae Ri-ssi. Anlaşılan bayağı yoğun çalıştınız geçen akşam eve bile gelmediniz."
Kafasıyla onu onaylayan Hae Ri aklına dolan o zamana ait görüntülerle utançtan kızardığını hissettiğinde iç güdüsel olarak kafasını hafifçe eğip yüzünü saçlarıyla kamufle etmeye çalışırken cevapladı.
"E-Evet öyle oldu. Gerçekten çok yorucuydu ama yorulmamıza değdi sanıyorum. Hem bu benim görevimdi zaten."
Onun bu haline anlam veremeyen Luhan ve Kris önce birbirlerine bir bakış attıktan sonra çok da umursamadılar ve sözü Luhan devraldı.
"Evet öyle de, bu odun kesin seni çok yormuştur. Bir şeyi bitirtene kadar rahat bırakmamıştır kesin."
"Öhö Öhöğğ!"
Luhan sırıtarak konuşurken arkalarından gelen öksürme sesiyle hepsi birden o tarafa döndü. Gelen tabi ki Sehundu ve Luhan'ın söylediklerini duymuştu. Kaşları çatık bir şekilde yerine otursa da sesini çıkarmamıştı. Luhan onun bu tepkisine bu sefer ucuz yırttım diye düşünerek sevindi. Yang Mi teyze hepsine yemeklerini verince herkes yemeğine gömüldü ve kimseden çıt çıkmadı.
Bu sessizlik çok da alışılmadık bir şey değildi tabi, ama Sehun'un sadece uyaran bir öksürükle tepki vermesi Luhan ve Kris'i şaşırtmıştı. Onun en azından bir şeyler söylemesini bekliyorlardı ama geldiğinden beri ağzından tek kelime çıkmamıştı. Ayrıca çok durgun ve düşünceli görünüyordu. İkili Bir Sehun'a bir de birbirlerine baktıktan sonra Kris omuz silkti ve yemeğine döndü. Bunun üzerine Luhan da çok umursamamaya karar verdi. Yorgunluktan olsa gerekti.
Herkes tabağındaki son lokmayı yiyorken Luhan konuştu.
"Sanırım şirkette işler bitti. Ne yapmayı planlıyorsunuz şimdi?"
Sehun iç geçirerek eve geldiğinden beri ilk kez ağzını açtı. Gözlerini tabağından ayırmadan durgun bir sesle ve hafif bir sitemle cevap verdi.
"Hae Ri-ssi birkaç gün izin aldı, evine dönecek. Ben ise odamdayım, rahatsız etmezseniz sevinirim."
"Evet, yarın sabah eve döneceğim birkaç gün dinlenmek ve kardeşimle zaman geçirmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Or Nothing
FanfictionAynı gün kaybettikleri hayatlarını birbirlerinde tekrar bulan iki gencin hikayesi. Ya da birbirini etkileyen olaylar silsilesi. Bir sürü neden-sonuç ilişkisi. Olaylar arası ilişki karmaşası. * * * "Bir elmanın iki yarısı kadar uyumlu, kırmızı ve yeş...