Sabah kahvaltıda tüm ev halkı yine sessiz sedasız yemek yiyordu fakat bu sefer ortamda ekstra bir durgunluk havası hakimdi. Birkaç gün derken neredeyse bir hafta geçmişti ve Luhan, yakın zamandaki gözlemlerine dayanarak Sehun ve Hae Ri arasındaki mesafenin bir şekilde genişlediğini söyleyebilirdi. Zaten birbirilerine karşı soğuk davranan bu ikili son zamanlarda iyice mesafeli davranmaya başlamışlardı ve Luhan bunun nedenini oldukça merak ediyordu. Araştırmaları doğrultusunda gözü sürekli Hae Ri'nin üzerindeydi ve onu tanımaya çalışıyordu. Her fırsat bulduğunda -ki bu genelde evdeykendi çünkü Hae Ri işe gitmek dışında yalnız dışarı pek çıkmıyordu- gözlerini Hae Ri'nin üstünde tutuyor ve onu izliyordu. Kendisi farkında olmasa da bu durumu abartabiliyordu ki böyle zamanlarda yakalanmaktan paçayı zor sıyırmıştı. Buna rağmen Hae Ri'nin garip bakışlarıyla karşılaştığı zamanlar da olmuyor değildi.
Bir keresinde oturma odasında oturuyorlarken Hae Ri telefonuyla uğraşıyor, Luhan ise elindeki gazeteyi yüzüne siper etmiş çaktırmadan Hae Ri'yi gözetliyordu. Hae Ri kalkıp salondan çıktığında aceleyle gazeteyi yüzüne yaklaştırdı ve onun çıkmasını bekledikten sonra arkasından takip etmeye başladı. Hae Ri odasının önüne geldiğinde içeri girip kapıyı kapatmıştı ki kendini takibe kaptıran Luhan fark etmeyip kapıya çarptı. Luhan geri çekilip acıyla burnunu ovuştururken kapıdan gelen sesi duyan Hae Ri kapıyı açmış, acıyla yüzü buruşan Luhan'ı görünce de ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bakmıştı. Sonradan kapının açıldığını ve Hae Ri'nin garip bir ifadeyle kendisine baktığını fark eden Luhan utançla yerin dibine geçmiş ve özür dilercesine gülümseyip hızla yukarıya çıkmıştı. Bir başka seferindeyse yine masaya oturmuş yemek yerlerken Luhan düşüncelere dalmış gözlerini Hae Ri'ye diktiğini fark etmemişti. Hae Ri bir süre sonra üstüne dikilmiş gözleri fark ettiğinde yine aynı garip ifadeyle dalgın Luhan'a bakmıştı. Luhan kendine gelip de gözlerini Hae Ri'nin üstüne diktiğini ve onun garip bakışlarını fark ettiğinde kendini toplamış, tabağındakileri ağzına sıkıştırarak bitirip gayet normal bir şekilde masadan kalkmıştı zira yanlış anlaşılmak istemezdi. Tabi daha sonra utançtan ölerek kendisine kızmayı da ihmal etmemişti.
Aklına gelenlerle yeniden utançtan yerin dibine girmiş gibi hisseden Luhan kafasını sallayarak düşüncelerini uzaklaştırıp binbir güçlükle çatalını tabağındaki zeytine batırdı. Çatalını zeytine batırabilmenin verdiği garip bir zafer hissiyle karşısında oturan ve iştahsızca tabaklarındakilerle oynayan Sehun ve Hae Ri ikilisine baktı. Sehun'a henüz söylememişti ama bugün Kris Amerika'dan dönüyordu. Aklına gelen fikirle parlayan gözleri şimdi söylemenin tam zamanı olduğunu düşündüğünü açık ediyordu.
"Ah Hae Ri-ssi, bir kardeşin olduğunu söylemiştin değil mi?"
Kendisine seslenildiğini fark eden Hae Ri kafasını kaldırarak Luhan'a bakınca sorduğu sorunun ne olduğunu algıladıktan sonra cevap verdi. Bu sırada tabağındakilerle oynamaktan sıkılan Sehun da dikkatini onların konuşmasına verdi.
"O-oh, evet bir kız kardeşim var."
Hae Ri neden sorduğunu sorarcasına bir bakış attığında Luhan haylazca parlayan gözlerle bakarak açıklama yaptı.
"Umm, uzun bir süre sonra aramızın düzelmesi ve hepimizin tekrar bir arada olması şerefine kendi aramızda küçük çaplı bir kutlama yapmak istiyordum. Kardeşini de çağırırsan güzel olur diye düşündüm hem akşam burada kalabilir, hasret gidermiş olursunuz."
Luhan bir yandan içten içe sizi kullandığım için affedin derken diğer yandan da onları kullanmıyorum sadece onlardan yardım alıyorum diyerek kendini teselli ediyordu.
Hae Ri bir an sevinçle gülümsese de Sehun'un sorusuyla gülümsemesi soluverdi. Sehun o poker face ifadesiyle sahalara geri dönmüştü.
"Nereden çıktı bu kutlama şimdi? Ne gerek var böyle şeylere?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Or Nothing
FanficAynı gün kaybettikleri hayatlarını birbirlerinde tekrar bulan iki gencin hikayesi. Ya da birbirini etkileyen olaylar silsilesi. Bir sürü neden-sonuç ilişkisi. Olaylar arası ilişki karmaşası. * * * "Bir elmanın iki yarısı kadar uyumlu, kırmızı ve yeş...