BİRİNCİ BÖLÜM ♣

306 153 37
                                    

Geçen yılların getirileri olduğu gibi götürdükleri de çok oluyor insan hayatında. Kaçış planı yapıp kaçamayan bir mahkûm gibi hissediyorum kendimi. Kurallara ve hiyerarşiye uymadan yaşamak, dilediğim vakitte uyumak istiyor ve dilemedikçe uyanmak istemiyorum.

Her sabah güneş doğmadan uyanmak zorunda kalmanın ne kadar iyi yanı olabilir ki? Bir telaş içinde iş yerime yetişmeye çalışırken, sokakta da diğer insanların yürüyecek yer yokmuş gibi üzerime üzerime gelmeye çalışması bu işi iyice çekilmez hale getiriyordu.Her şeyi bırakıp kaçmak isteyen çok insan vardır hayatınızda. "Merhaba" dediğim her kişiden bu sözleri duyunca, artık "günaydın" demek gibi sıradan bir hal alan konuşma içerisine giriyoruz sanki.Yaşamak için çalışmak, çalışmak içinde iş sahibi olma gerçeği hiçbir yerde değişmiyor.Ama ben bu yaşamın neresindeyim, onu bilmiyordum işte.Sorularla dolu bir düzenin içinde yaşamım başlıyordu.

Güneş doğmadan yatağında battaniyesine sarılıp uyuyan kardeşimin yanağına bir öpücük kondurup gecenin karanlığında yollara düşüyordum.Büyük şehirde yaşam çok zordu. Bir de bu hayatta ailenizden de ayrı kaldıysanız iyice zordu.Yine de onların uzak bir yerlerde nefes aldıklarını ve orada olduklarını bilmek tüm bu sorunlara tek başına göğüs gerebileceğine inandırıyordu insanı.

Sokağın başında fabrikada çalışanları götürmeye gelen servisi beklemek için toplanan kalabalığın arasına bende geçtim. Saat 05.30 gibi yirmi kişilik servis geldi ve araca binmeyi bekleyen otuz kişiden sadece biriydim. Kimi zaman kendimi şehre uzaklığı yarım saati bulan fabrikaya gidebilmek için servis aracında yer kapmaya çalışırken buluyordum. Bu sabahta aynı ortam vardı; birbirini ezmeye çalışan insanlar ve araç şoförünün bizleri gülerek izlediği dakikalardaydık. Bu sabah farklı bir şey yaparak bir köşede bekledim. Serviste koltuklarına oturduktan sonra ayakta kalanların yanında sürekli şikayet edenleri izlerken şoförün sesiyle kendimi aracın kapısına yakın bir yerde buldum. Yolda birbirleriyle yüksek sesle konuşanların ya da " ayağıma bastın, kaptan ne kadar kaldı" gibi sözlerin bitmesini beklerken güneşin doğuşunu da göremeden fabrikaya adım attım.

Dikim fabrikasında her gün farklı modeller ve bu modellerin bir saat içinde bitmesini bekleyen bir ustamız vardı.Onun sürekli yanımıza gelip:

- Daha burada mı kaldın? bunu bir daha dik olmamış, gibi sozleri işimizi iyice çekilmez hale getiriyordu. Evimize bir lokma ekmek götürmek için tüm bunlara katlanmak,tabiri caizse ağız kokusu çekmek bizim yaşamın bir parçası olmuştu .Akşama kadar çalışıp saat 18.00 da verilen paydosla tekrar karanlığa çıktım.Güneş batmıştı bile.Güneşin eksikliğini görmemek bazen bende derin yaralar açıyordu.Geçenlerde hastalandığımda zorda olsa doktora gittim ve bana:

-sen hiç güneşe çıkmaz mısın kızım?

dediğinde gözümdeki yaşları nasıl saklayacağımı bilemedim. Doktor bey bilmiyordu ama gerçeği de söylüyordu. Ben güneş görmüyordum. Arada molalarda dışarıya çıkıp güneşi izlemek istemişimdir ama fabrika büyüktü, oturduğum masadan kalkıp dışarıya çıkasıya kadar mola bitiyor ve mesai zili çalıyordu.

Günün bana kattığı yoğunlukla geçen zamana inat hep dimdik durmaya çalıştım kimselere güçsüz görünmek istemedim. Kardeşime örnek olmalıydım daha 9 yaşındaydı ve okuyordu.Köyümüzde okul olmadığı için onunla birlikte büyük şehre sürüklendik.Mahallede iyi kötü bir okula gidiyordu.Aldığım para 1200 TL idi.Onunla geçinmeye çabalarken kardeşime paramız yok dememek için zengincilik oynuyordum.

-Abla bana bir çikolata, dediğinde akşam iki ekmek için ayırdığım parayla ona çikolata alıp kalanıyla da bir tane ekmek alarak eve dönüyordum.Onun okuldan geldikten sonra çok acıktığını bildiğim için köşeye oturup yemek yemesini izlerdim.Ben yine fabrikada yiyordum ama onun yemesi ve büyümesi lazımdı.Arada babamdan mektup gelirdi:

-Nasılsınız bir ihtiyaç var mı?Zarfın içine 200 lira koydum bununla idare edin, yine göndericem.

Alırdım 200 lirayı, onunla birkaç erzak alıp eve gelirdim.Bitmişti işte para.Ama olsun babam bize yardım etmek istiyordu,yalnız tek bir eksik vardı büyük şehirde yaşamak göründüğü kadar kolay değildi.


SADECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin