YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 🧚‍♀️

23 11 3
                                    

Babam " burada günlerin sayılı" derken gerçekten beni alıp köye götüreceğini, annemin kalp krizi geçirip hastanede kaldığını ve onun artık kendisini yormaması gerektiğini bunun içinde benim ona destek olmamı söylerken, artık her şeyin bittiğinin farkındaydım. 

Muhsin 'im odasina geçtiğinde bunları konuşuyorduk.  Onun duymasını istemiyordu babam. Yaşi daha küçüktü. 

- Muhsin? Diye sordugumda yengem , dayimdan önce cevap verdi:
- Bizde kalır merak etme, hem ben onu çok seviyorum.
- Teşekkür ederim yenge. Derken gözlerim yaşlıydı.  Onun bu sözlerine guvenmeyi cok istiyordum ama kardeşimin yine de yalnız kalacağını biliyordum. Bende özlüyordum toprağımı, köyümü, ailemi, Çizgili ' yi ama Muhsin'in benden çok özlediğini biliyordum. O daha çok küçüktü. Onu bırakıp nasil giderdim.

Babama bir şey demeden odama geçtim. Uyuyordu Muhsin. Onunla sayılı günlerimiz mi kalmıştı yani.

Telefona gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden irkildim.
- Cevap vermedin? Diyordu Kadir. 

O mutlu anın sevinci bile kalmamıştı içimde. Bana birdenbire "evlenmek" istiyorum derken gözlerinin içi parlıyordu. Cevap bile verememiştim. Heyecandan dilim tutulmuştu resmen. Onunla olmak isterken şimdi aşkımız yarım mı kalacaktı?

- Gidiyorum ben..

Yazdım sadece. Sonrasında telefonu baş ucuma koyarak gözlerimi kapattım. Gelen mesaj sayısı çok fazlaydı. Ama verilecek cevap yoktu.  Sabaha kadar mesaj attı Kadir. Ne sordu diye merak bile etmedim. Biliyordum cünkü sorusunu. Giden insana ne sorulurdu? Sadece "nereye " denilir di mi? Ben köye gidiyordum. Gitmek zorundaydim. Bir tanecik annem hastaydi ve bana ihtiyaçlari vardi. Koyde yaptığı o kadar cok is vardi ki onlara kalbi dayanmaz yorulurdu. Benim yaninda olup iş yükünü hafifletmem lazımdı.  Gitmeliydim. Peki Muhsin? Peki Kadir? Onlar ne olacaktı.

Sorularla dolu bir geceyi bitirip sabaha uyandığımızda babam ve dayım kahvaltı yapıyorlardı.  Aralarinda geçen konuşmada:

- Muhsin icin egitimine faydasi olacak bir yurt bulmalıyız, orada daha iyi çalışıp derslerini başarıyla bitirecektir. Diyordu babam.
- Biz variz burada Halil.Muhsin, bizde kalabilir. Yurt bakmaya gerek yok.
- Sagolun çocuklarıma cok yardımcı oldunuz ama biz daha fazla size yük olmayalim. Oğlum yurtta daha verimli olacaktır. 

Kardeşimi yurda vermek istediklerini duyan tek kişi ben değildim.  Arkamda gözleri yaşlı Muhsin vardı. Konuşamıyordu ama beni kolumdan cekistiriyordu.  Ona dönüp bakmaya öyle korkar olmuştum ki ne cevap verecektim bilmiyordum.

- Baba, diye aglamaya başladı birden.
Hep birlikte kapiya dogru döndüler.  Bana bakıyordu babam direk. Sanki kucağına al, açıklamanı yap, onu ikna et, der gibi. Yapmadim tabiki de. Daha ben ikna olmamıştım ki. Yengem geldi Muhsin'in sağlamasına 

- Ne oldu yavrum.
- Ben yurda gidecekmişim. Onlar dedi . Diye işaret ediyordu.
Yengem de susmuş bana bakıyordu.

Neden bana bakıyordu bu insanlar. Karari onlar almıştı. Açıklamayı da onlar yapmalıydı.  Dayanamadim döndüm arkama.

- Elini ver bana , dedim.
Vermedi . Küsmüştü belli.
- Vermezsen bir daha o eli tutan bir ablan olmayacak. Elini ver.

Bana bakmadan uzatti elini ve tuttum onu mutfaga götürdüm. Sandalyeye oturtup
- Şimdi anlatın bize, sonucta Muhsin kocaman bir adam. Sizi anlayacaktır. 

Dayım ne diyecegini bilmez halde babama döndü.

- Ablanın benimle köye gelmesi lazim oglum.
- Niyee ?? Diye bağırıyordu.

Icim parçalaniyordu.

- Annen hasta, dedi ve sessizlik oldu. Bunu Muhsin bilmeyecekti . Oyle karar almıştık. Daha çok ağladı:

- Annemmm, o ölecek mi?
- Hayır hayır  ölmeyecek. Diye kocaman sarıldım Muhsin'e. Aglama sırası bendeydi. Gözyaşlarımı silip konuşmaya başladım.
- Annemiz cok yorulmuş, doktora gitmis ve doktor amca ona dinlenmssi gerektigini söylemiş, bende anneme yardim etmek icin gitmeliyim. O dinlensin iyi olsun . Seninde burada okulun yarım  kalmasin diye...

Devamini babama bakarak ondan tamamlamasini istedim.

- Okulun yarim kalmasin diye seni de yurda verelim dedik. Orada daha iyi imkanlarin olacak oglum. Bilgisayarin olcak ders çalıştığın saatlerin belli olcak. Hani köyde arkadaşın vardı.  Rahmi diye. Hatirladin mi?

- Evet, derken bir yandan burnunu çekiyordu.

- O da yurtta kalıyormuş burada. Seni de onun yanına kayıt edeceğiz. Birbirinize arkadaş olacaksınız.  O çok memnunmuş kaldığı yerden. Cok arkadaşları varmış hem. Ne olacak haftasonu köye gelirsin. Dayın ve yengen ziyarete gelir seni.

Bunu soylerken onlara bakıyordu. Ikisi birden onaylar gibi başlarını salladı.

- Ablam? Dedi bana bakarak.

- Bende gelicem yanına kardeşim. Hep görmeye gelicem seni. Yalniz kalmayacaksin. Annemiz ve senin icin biliyorsun di mi? Sen oku diye buraya geldim simdi annemiz sağlıklı olsun yanımızda kalsin diye ona yardim etmeye gidicem. Sizin icin hep.

Bu kadar basitti. "Sizin için hep". Ben onlar icin yaşayan biriydim. Cebimde sürekli mesaj atan biri için degil. Sadece ailem için.  "Sizin için hep".

SADECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin