OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

20 2 0
                                    

Özlüyordum. Onun yanında olmayı istediğim her dakika otobüse kosa kosa gitmemek için kendimi odaya kapatıyordum.  Kadir ile mutlu evliliğimiz varken onu bırakıp köye kardeşimle beraber gelişim aramıza mesafeler girmesine sebep olmuştu.  Muhsin yaz tatiline girdiği için mutluyken ben ise gözüm yolda belki Kadir araba ile gelir yanıma beni ozleyip diye gün sayıyordum .  Bahçedeki tavukları yemlerken annemin sesine irkildim:

- Hacer, Hacer.Kizim duymuyor musun ?
- Efendim anne.
- Gel telefon sana.

Ev telefonundan aramıştı.  Onun sesini duyduğumda yüreğimdeki bütün sıkıntılar uçup gitmişti bir anda. Sanki ustumuzdeki kara bulutlar onun sesiyle kaybolmuş kaçacak yer arıyor gibiydi .

- Aradım ama telefonun kapalıydı.
- Farkında değilim .
- Ne zaman geleceksin iki hafta olacak neredeyse.

Gelmemi istiyordu o da beni özlemişti.
- Ne zaman geleyim istersin?

Sesini kısıp gülümser bir havaya girmişti sanki. Bunu hissetmiştim .

- Hemen gel.
- Gelemem ki. Otobüs yarın sabah altıda.
- Ben gelirsem peki.
- Sen mi ?

Sesim yüksek çıkmıştı anlaşılan . Mutfak kapısından annemin beni dinlediğini sonradan farkedince anladım. Bana işaret yapıyordu:
- Bırak gelsin istiyorsa, diyordu.

- Olur. Ne zaman geleceksin?
- birazdan yola çıkarız.
- Çıkarız mi kiminle?
- Ailecek. Dedemgilde annenleri görmek istiyor .
- Neriman?
- O da gelecek. Birazdan işten çıkacak.

Hâlâ onu markette çalışıyor sanıyordu. Kâmil ile olan ilişkisini bile bilmiyordu . Yine ondan bir şeyler saklama zorunluluğu içinde istemeye istemeye kabul ettim. Saat beşti ve onların gelmesi akşam dokuzu bulabilirdi. Babam Muhsin ile beraber tarlaya gitmiş daha gelmemişlerdi. Onlara haberi kim verecekti bilmiyordum.

- geliyor mu?
- Evet.
- Ne oldu yüzün asıldı.
- Ailecek geleceklermiş.
- Kimler?
- Dede babaanne ve neriman.
- Gelsinler kızım iyi olur. Babana haberi nasıl vereceğiz . Geç gelir şimdi.
- Ben haber etmeye giderim .
- Tarlaya mi?
- Evet anne . Biraz hava almış olurum.
- Yanıma gel bakayım.

Başım yerde anneme doğru mutfak kapısının yanina gittim.
- Sana torun konusunda ısrar ediyorlar biliyorum acele etmeye gerek yok zaten daha gençsin kızım korkma sende. Allah'ın izniyle olur.bunun için yuvanın üstünde kara bulutlar gezdirmene gerek yok . Bak kocan nasıl da seviyor seni .

Sorun o değildi. Sorun Neriman hakkında duyduklarimdi.  Bunu kimseye söyleyemez bir haldeyken şimdi annemin dediklerini burada gecirdigim zaman boyunca düşünmüş  ve aynı sözleri kendime de demiştim.  Sorun değildi böyle konular. Kadir beni seviyordu. 

- Tamam anne. Nasıl olcak bilmiyorum gelsinler beraber döneriz.  Ben babama gideyim. Sende Çizgili ile ilgilenme ben hallederim yorma kendini.

Hâlâ iyilesmemisti .kalbini yormaması lazımdı . Onun kendine dikkat etmesin isterken ben düşünceler olarak doluydum.

Bahçe kapısından çıkmadan ahırda Çizgili inegimize saman verip dışarıya çıktım.  Hava soğuktu.  Uzerime üşüme gelmişti buna rağmen gidip bir hırka almak yerine soğuğu hissetmeyi tercih ettim . Köyümüz küçük bir yerdi. Evler birbirine yakın ve sokaklar dardı. Biraz köşede oturan Fadime yengeyi elinde patik örgüsüyle görünce tanıdık birilerini görme sevinci ile yürümeye devam ettim. Tarla köyün çıkışına doğru ormanın yanıbaşında bulunuyordu.  Tarlada ekili olan patatesleri toplama zamanı gelmişti. Bir araba dolusu on insan ile beraber patatesli sökmeye çalışan Muhsin'i görünce günboyu güneşin yüzünü kıpkırmızı ederek yüzünü yaktığını farkettim. Biraz daha ileride elinde su şişesi ile çalışanlara su dağıtan babamı görünce ona dogru  ilerledim .

- Kolay gelsin , diyerek yanlarından gectigim insanlar yüzlerini güneşten korumak için tülbent ve şapka ile sarmışlardı.  Sadece gözleri görünen bu kişileri tanımıyordum.  Basında şapkasını çıkarıp  bana seslenen Muhsin' e döndüm:

- Ablaa Ablaa..

SADECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin