y

172 21 1
                                    

Flunk - Down

"Bir şey söyle."

"Ne?"

Boğazıma bir düğüm atıldı.

"Sesini kaydetmek istiyorum." Sesim mızmız çıkıyor. "Hadi anne, bir şeyler söyle."

"Ne? Ne diyeyim ki?" Kıkırktısını işitiyorum. Boğazımda şimdi onlarca düğüm var.

"Hadi..." Sesim nadiren çıkardığım o çocuksu tonlarla parıldıyor. Artık yok anne. Artık ben bile yokum.

"Tamam," diyor gülerek. O an ona sarıldığımı hatırlıyorum. "Ben Pi Sayımı seviyorum."

Gülüyoruz. Öyle çok gülüyoruz ki sanki tüm ağlayacaklarımıza denk olsun istiyoruz fakat denk değil anne. Sensiz hiçbir şey denk değil.

Ses kaydı bizim kıkırtılarımız eşliğinde sonlanıyor. En son annem patates kızartması mı yoksa makarna mı istediğimi soruyordu.

Telefon elimden yavaşça cebime girerken gözlüklerime damlayan yaşları gözlüğümü çıkarıp tişörtümün ucuyla sildim. Gözlüklerimi tekrar gözlerime yerleştirdiğimde gözlerim yavaşça tezgaha döndü ve yutkundum. Tezgahın üzerinde bir paket çubuklu makarna duruyordu.

Boğazıma dizilen kelimeler karın açlığıma son vermişti. Geriye doğru bir adım atarken Bypass'ın yüzümü süzen bakışlarını gördüm. Tezgahın köşesindeki kutudan bir sigara alırken onun başını yavaşça okşadım. Gözleri hafiften kapanır gibi olduğunda gülümsemiştim.

Her şeyim olan tek şeydi.

Çakmakla sigaranın ucunu tutuştururken Bypass'ın mama kabını doldurdum. Hemen yemeye koyulurken ben mutfağın balkonuna çıkmış ve yere oturarak bacaklarımı demirlerin arasından aşağı sarkıtmıştım. Evim altıncı kattı ve yükseklik korkumu çok önce yenmiştim. Balkonlar tek dostunuz olduğunda yükseklik korkusu diye bir şey kalmıyordu.

Sigaradan bir nefes alırken şortumun cebinden telefonumu çıkarıp bir şarkı açtım.

Kısık melodi geceye saçılırken gözlüklerimi saçımdan geriye ittirmiş, kollarımı da demirlere yaslayıp net göremediğim caddeye bakmıştım. Tam o anda açtığım şarkının sesini kısan iki mesajı art arda aldım.

Kağıttan Güller SarayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin