g

118 20 5
                                    


Ona kendini belli etmemek için yavaş yavaş genç kızın ardından yürürken dudaklarındaki gülümsemenin güzelliğinden bir haberdi. Elleri kot pantolonunun ceplerindeydi, kafasında saçlarını örten siyah bir cap vardı.

Kız bir sahafın vitrinine dikkat kesilmişken kulaklarındaki çilekli kulaklığa bakıp yavaşça gülümsedi genç adam. Gövdesini sahafın birkaç dükkan ötedesindeki binanın köşesine yaslamış öylece genç kızı izliyordu.

Kahverengi saçlarını kulağının arkasına doğru ittirişini ve elindeki telefonu çıkarışını seyretti. Telefonu sahafın vitrinine tutarak birkaç kitabın fotoğrafını çekti; ardınan küçük, kapısı açık olan dükkandan içeri girdi.

Genç adam bir an tereddüde düşse de ayakları geride durmadı. İlerledi. Sahafın kapısından içeri girmeden önce aşk ne kadar ahmaksın, diye düşünmüştü.

Sonra da ah ben; ne kadar da ahmağım, diye tekrar etti.

Kapıdan girdiğinde vitrine dizilmiş kitapların ardında eskimiş bir sallanan sandalyeye oturmuş, kitap okuyan adamla göz göze geldi. Adam gözlüklerini üzerinden ona bakıp hafifçe gülümsedi.

Genç adam başıyla adama selam verirken gülümsemişti fakat orada durmadı. Saf saf çatıya uzayan vitrinlerden birinin arasına girdi. Gözleri yavaşça etrafı taradı ve kendi kendine konuşan onu duydu.

İşte aşk, diye düşündü. Sesin kadar güzelsin.

"Ya, inanamıyorum! İlk baskısı." Tepinme sesleri duydu. "Almak istiyorum! Almak istiyorum! Almak istiyorum! Ama alamam."

Kız garip sesler çıkarmaya devam ediyordu. Genç adam sessizce kıkırdadı. Sesin daha çok geldiği yerin kendine olan tarafına yönelip eğildi ve iki kitabını aralayarak açtığı küçük delikten üzerinde küçük, mavi çiçekleri olan bir elbise giymiş kıza baktı. Ona bakarken iç çekmeden duramıyordu.

Boğazına yavaşça bir düğüm tırmandı ve uzunca süre orada kaldı. Beni görsün, dedi. Beni duysun.

Genç kız hâlâ elindeki Sevda Sözleri'nin ilk basımını incelerken bir yandan da Cemal Süreya'nın şiirlerinden birkaç satır mırıldanıyordu.

"Kuşlar toplanmış göçüyorlar, keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

Genç kız kitaptan bir şeyler daha mırıldanırken çocuk telefonunu çıkardı. Öyle titriyordu ki parmakları WhatsApp'a girmesi sanki dakikalarını aldı.

Şöyle yazdı ona, onun sesiyle:

"Hiçbir şeyim yok akıp giden zamandan başka. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

Kızın telefonundan bildirim sesi geldi. Çocuk geri çekildi. Geri çekildiği an ardındaki birkaç kitap yığınını da devirmişti. Kızın irkilen gözlerinin ondan tarafa döndüğünü gördü kitapların arasından gözlerini çekmeden önce.

Doğruldu ve capini başına iyice çekerek dükkandan dışarı koştu. Arkasından gelen adım seslerini duymuştu, bu yüzden oturduğu yerden ona şaşkın şaşkın bakan adama veda edemedi.

Arkasında gelen sesi duruyordu. Kız ona bağırıyordu.

"Dur!" Çocuk binanın köşesini başına sardığı kollarıyla hızla döndü. Ama onu duymuştu. "Dursana aptal!"

Ama durmadı, koştu ve ilk bulduğu markete daldı. Girişte birkaç kişinin bakışları ona dönse de tempoyla yürümeye devam etmişti.

Arkasına baktı ikinci kata çıkarken, Gün oradaydı. Marketin önünde duruyor, caddeye doğru bakıyordu.

Derin bir nefes bıraktı, güm güm atan kalbi delicesine bir tepki ortaya koyuyordu. Onu ne zaman görse böyle oluyordu.

Kıyafet reyonuna doğru yürüyüp düz, siyah bir tişört alırken boğazına taktığı kulaklıkları kulağına geçirdi.

Kıyafet reyonuna doğru yürüyüp düz, siyah bir tişört alırken boğazına taktığı kulaklıkları kulağına geçirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bilinmeyene karşı Gün.)

Kağıttan Güller SarayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin