Mesih'in ne dediğini anlamıyordum. Mesajları çok garipti ve sadece kendi kendine anladığı bir dil kullanıyor gibiydi.
Attığı son mesajın üzerinden iki saat geçmişti ve ben ona herhangi bir cevap vermemiştim. Numarasının üzerine uzunca bastım ve rehberimde kayıtlı olan iki kişiden birinin numarasını sildim.
Geriye bir tek babamın numarası kalmıştı.
Boş boş, boş rehbere baktım. Ekrana öyle dalmışım ki telefon elimde titrediğinde sıçramıştım.
054...: Sesleri yitirmiş değilsin, balkon güzeli.
054...: Kapıyı aç.
Kaşlarım önce çatıldı ardından kafamı geriye çevirip koridorun sonuna doğru baktım. Aynı anda kapının zil sesi duyuldu, yerimden sıçramıştım.
Bu kadarı... Biraz fazla değil miydi?
Gün: Evime mi geldin?
054...: Oraya senin için bir şey bıraktım. Al onu.
Cevap vermedim. Çoktan kapının önüne gelmiştim. Çıplak ayaklarımı birkaç kez parkeye sürttüm açıp açmamak konusunda gidip gelirken fakat elim çoktan kilidi çevirmiş, kapı kolunu aşağı indirmişti.
Bina karanlıktı fakat ben ileri doğru bir adım attığımda otomatik ışık açıldı. Gözlerimi boş koridorda gezdirdim ve yavaşça, ayaklarımın ucuna değen turuncu kutuya baktım. Üzerinde bir kağıt katlanmış ve kurdeleye sıkıştırılmıştı.
Eğilip kutuyu aldım ve içeri geçtim. Tekrar balkona çıkarken etrafa aval aval bakıyordum. Sokak boştu.
Yavaşça yere oturdum. Kutuyu kucağıma çekmiştim. Önce üzerindeki katlanmış kağıdı alıp açtım.
Siyah beyaz bir karalamaydı ve çizilen iki beden birbirine yaslı duruyordu. Yan duran kızdı ve yanında olup yüzü ile vücudu çiçeklerle kaplanmış olan bir erkekti.
Elimde tuttuğum telefon titredi.
054...: Onlar senin dışımda açtırdığın çiçekler.
054...: Gel bir de içime bak.
Gün: Neden yapıyorsun bunu?
054...: Haydi, kutuyu aç.
Gün: Bunu neden yapıyorsun
054...: Kutuyu aç, Gün.
Gün: Bana, bunu neden yaptığını söyle.
054...: Hâlâ anlamadın mı
054...: Gerçekten
054...: Hâlâ anlamadın mı?
Gün: Anlamıyorum tamam mı? An la mı yo rum. Aptalım ben. Değmem. Hiçbir şeye değmem.
Yazıyor...
Çevrimiçi.
Gün: Sana düşündüğün ve istediğin hiçbir şeyi veremem.
Gün: Seninle kendi duvarımın önünde oturamam.
Gün: Benim kendime bile hayrım yok. Yalnızım. Kimsem yok. Öyle yalnızım ki sana verebileceğim bir duygum bile yok.
Gün: Yol yakınken geri dön.
Gün: Ben buna değmem.
Yazıyor...
Çevrimiçi.
Yazıyor...
054... Çevrimdışı.
Karşı caddenin altındaki kafelerin birinde genç bir adam oturuyordu. Elinin arasında bir çay bardağı vardı; altıncı kattaki balkondan aşağı bacaklarını sarkıtmış, öylece oturan kızı izliyordu.
Elinde bilinçsiz bir güçle sıktığı bardak birdenbire tuz buz olduğunda, gözünden bir damla da yaş akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıttan Güller Sarayı
Genç Kurgu(Tamamlandı.) Kimsem yoktu. Sonra o geldi. Her şeyim oldu. Texting/Kısa Hikaye