a

203 23 21
                                    


final

MFÖ - Sarı Laleler


Aynadaki aksime baktım.

Üzerimdeki koyu kırmızı elbiseye diktim gözlerimi. Yakası göğüslerimin üzerinden geçiyor ve kalın askıları omzumun üzerinden devam ediyordu.

Ayağımda beyaz, spor ayakkabılar vardı ve gerçekten bir topuklu ayakkabı giyeceğimi zannetmiyordum. Hem bence yakışmışlardı.

Telefonum masanın üzerinde tittemeye başladığında uzanarak aldım.

"Ali?"

"İşlem tamamdır," dedi gülerek.

"Geldi değil mi?" diye sordum. Heyecanlıydım.

"Zor da olsa getirdim." Ali bir an durdu. Arkada yabancı bir şarkı çalıyordu. Mezuniyet partisi başlayalı bir saat geçmişti.

"Ne biçim insansınız siz, adam gibi konuşmak duruken alengirli işler çeviriyorsunuz."

Gözlerimi devirdim. Dinime küfreden Müslüman olsa bari.

"Sanki sen bana Sevgi'nin numarasını sana bulacağım için yardım etmiyorsun, Ali. Söyleyene de bak."

"Hadi hadi uzatma da bir an önce gel. Mesih biraz daha bu suratla burada oturursa ya birini dövecek ya birini sikecek."

"Terbiyesiz," dedim o kahkaha atarken telefonu kapatmadan önce.

Ali bana dünden beri yardım ediyordu. Okul çıkışı buluşmuş ve her şeyi konuşmuştuk. Ali, Mesih'in bana mesaj attığını başından beri biliyordu ve kardeşinin bu halinin hiç iyi olmadığını benimle konuşmuştu.

Aynı fikirdeydik.

Bunu ondan uzak kaldığım üç haftada sindirimiştim. Her gün ondan bir gül alırken bana ne anlatmak istediğini sonunda hissetmiştim.

Yalnız kalmamı istemiyordu.
Ben de yalnız kalmak istemediğimi onunla birlikte öğrenmiştim.

İhtiyacım olan onda saklıydı.

Şimdi onu ondan almaya gidiyordum.

Çağırdığım taksiye binip balonun yapıldığı yere doğru yola çıkarken telefonu çıkarıp WhatsApp'a girdim.

Üç hafta sonra attığım mesajları görmüştü ama cevap vermemişti. Adının altında çevrimiçi yazısını gördüğümde kalbim bir an öylece tekledi. Hissettiğim şeyi kelimelere dökmek yeni yeni hissettiğim bu duyguyu ete kemiğe bürüyemezdi.

Gidene kadar sanki Mesih'le göz gözeymişiz gibi öylece onun çevrimiçi yazısını izlemiştim. Geldiğimizde adama parasını ödedikten sonra indim arabadan.

Dışarıda tanıdık birkaç yüz sigara içiyordu. Çift kapı açıktı ve içerinim renkli ışıkları dışarı sızlıyordu. Sigara içenlerden biri olan Ali beni gördüğünde güldü.

Baş parmağını kaldırmış ve dudaklarını, "İş sende ortak," diye oynatmıştı.

Ona gülerek kapıya doğru yürüdüm. Kapıdan içeri girdiğimde elimdeki telefona ve diğer elimde tuttuğum kırmızı güle baktım bir an.

Derin bir nefes alıp kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Köşedeki bir masada oturuyordu tek başına. İnsanlardan soyutlanmıştı. Elindeki telefona bakıyordu öylece. Üzerinde kollarını sıvadığı beyaz bir gömlek ve altında siyah bir pantolon vardı.

Derin bir nefes aldım. Bütün gün öylece ona bakabileceğimi biliyordum ama artık birbirimizi gerçekten görme zamanıydı. Bu yüzden telefonu çıkardım ve WhatsApp'a girdim. Hâlâ çevrimiçiydi.

Kağıttan Güller SarayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin