''Ağır gelen şu ki ; içimdeki çocuğun cenazesini taşıyamıyorum ...''
Kafeden çıkalı ne kadar oldu bimiyorum. Sadece biraz hava almak için çıktım ama nerelere geldim böyle? Karanlık sokakta yolumu bulmak isterce ilerledim. Gecenin bu saatinde benim burada ne işim var acaba ? Her yer karanlık ve tenha. Etrafta da kimsecikler yok. Aslında bu benim için iyi bir şey ; öyle değil mi? Bu sokaklar da labirent gibi , dön dolaş bulamıyorum yolumu. Aptal Masal , çık bakalım şimdi işin içinden . Telefonumun şarjı da bitti zaten. Bizimkiler meraktan ölmüştür kesin.
Bomboş ve zifiri karanlık olan sokakta ilerlerken biri bu yalnızlığı sona erdirdi. Gözlerim korkudan fal taşı gibi açıldı. Yutkunmaya çalıştım. Korkudan geberiyorum şu an . Ya deli ya da sarhoş olmalı . Saçı başı dağılmış , bir o yana bir bu yana sallanarak yürüyor. Öylece üzerime geliyordu. Adımları beni daha da korkutacak şekilde yavaştı. Küçük adımlarla geriye çekildim. Nereye kaçacaktım ki ? Karanlıktan dolayı yüz hatlarını net seçemiyorum. Kalbim deli gibi atıyor korkudan.
Ben geri geri giderken o da üzerime gelmeye devam etti. Sırtım duvarla bütünleşince yolun sonu olduğunu anladım. Gözyaşlarım birbiri ardına akarken dudaklarımdan derin hıçkırıklar dökülüyordu. O an aklıma gelen şey ile hemen harekete geçtim.
''Yaklaşma ! Yaklaşma polisi ararım.'' elimdeki telefonu ona doğru salladım.Parmaklarım zangır zangır titrerken karşımdaki kişi bana hiç aldırmadı. Tabiki de rol kesiyordum. Telefonum kapalı ama o bunu bilmiyor.
Beni hiç umursamadan üzerime gelmeye devam edince çığlık atmaya başladım.
''İmdat! Yardım edin ! Biri yardım etsin !'' etrafta kimseler yoktu. Sesimi kimseye duyuramıyordum. Salak Masal , buraların tekin olmadığını bile bile niye tek çıkarsın ki? Biraz ileride barlar sokağı var. Muhtemelen bu da oradaki sarhoşlardan biri.
Aramızda hala biraz mesafe vardı. Sağıma soluma baktım ama kimse yoktu. Tekrar ona döndüm . Sokak lambasının ışığı yüzüne değiyordu. İyice yanıma yaklaştı.Yaklaştıkça korkudan geberiyordum. Yüzü donuktu. Hiçbir şey barındırmıyordu o kemikli yüz hatları . Çarem kalmayınca yere çöktüm ve başımı kollarımın arasına gizledim.
''Lütfen , lütfen yaklaşma! Bana zarar verme ,yalvarırım. Yalvarırım bırak.'' Hıçkırıklarım arasında kurduğum cümleler bunlardı. Yardım istiyordum ama kimden !
Ayakları tam önümde durdu. Benim gibi dizlerinin üzerine çöktü.Şimdi daha da çok korkuyorum işte.
''Bana masal okurmusun ?'' donup kaldım. Yaşlı gözlerimi yüzüne çevirdim . Şaşkınlıkla aralandı dudaklarım.Yüzü o kadar masum görünüyordu ki.. Sesi titremişti konuşurken. Ağlamaklı bir sesi vardı. Tıpkı bir sokak kedisi gibi duruyordu karşımda. Aynı zamanda çok masum , küçük bir çocuğu andırıyordu. 'Bu mu bana zarar verecekti ?' diye geçirdim içimden . Kendimle alay ediyordum , çünkü bu masum masum bakan kedi yavrusunun kimseye zararı olamazdı. Ama yinede sarhoştu. Tamam şimdi ondan korkmayı bırakmıştım ancak temkinli olmakta fayda var.
Elimin tersiyle damlamak üzere olan gözyaşımı sildim. Artık ağlamıyordum fakat karşımdaki kedi yavrusu ağladı ağlayacak gibi duruyor.
''Ne ?'' diye sorduğumda elinde tuttuğu kitabı gösterdi . O kitabın elinde olduğunu bile yeni görüyordum.
''Bu masalı bana okurmusun ?'' hüzünlü gözleri , yaşlı olan gözlerimi tuttu. Burnuma dokunan keskin alkol kokusu sarhoş olduğunun kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KOLEJİ
Teen Fiction''Bana masal okur musun ?'' her şey üç kelime, tek cümleyle başladı. Araf'ta kalan bir Masal ... Masal'da kaybolan Küçük prens... Prensese ihtiyacı olan bir Prens... *** ''Neden aşık olmazmışsın sen ?'' ukala bakışlarını üzerimden bir saniye ol...