5; düşkapanı

933 88 25
                                    

🍁

Jeongguk kadının uyuklayarak geçirdiği araba yolculuğu ardından kadının uyanacak gibi bir hali olmadığı için onu apartman dairesine kadar kucağında taşıdı. Kadın sızlanarak evin anahtarlarını vermişti kapıda. Her soruya sızlanarak cevap veriyordu. Jeongguk evin içine girdiğinde etrafta ne var ne yok bakmadan yatak odasını birkaç odanın girişlerinden dönerek buldu. Yatak odasının ışığı yakmadı. Yatağın yanındaki komodinin üzerindeki gece lambasını yaktı.

Odanın ortasında bulunan çift kişilik yatağın çarşafları beyazdı. Yatağın başlığının bir köşesinde düşkapanı (dreamcatcher) vardı. Başlığın üzerindeki duvara yapıştırılmış fotoğraflarda kadın ve arkadaşları vardı. Yukarılara bakıldığında ise, yakışıklı bir adam ile kahkaha atarken çekilmiş bir fotoğraf kartı en ücra köşede farklılığıyla beraber yalnız bırakılmıştı. Aynalı bir masa, dolap, ufak bir kitaplık ve komodinler, sevimli bir koltuk ve askılıklar ile odası sade şık bir görüntüye sahipti.

Jeongguk kadını yatağına yavaşça indirdi. Geri çekileceği sırada kadın onun boynuna sarıldı. Jeongguk yataktan destek alarak kadının üzerinde doğrulmuş beklerken, kadının yol boyu uyuyormuş gibi yapıp yapmadığını düşündü. Geri çekilmek için ikinci bir hareketlenmede bulunduğu sırada, kadının o uykulu halinden ve ince kollarından dolayı nereden geldiğini anlayamadığı bir güçle yatağa çekilmişti. Kadın kafa karıştırıcı bir çeviklik ile adamın altında kalmadan sıyrılıp üzerinde, bacakları iki yanda karnına oturarak ve ellerini omuzlarına bastırarak dengelendiği konuma geldi. Kızıl ve uzun saçları yüzünün iki yanından dökülüyordu. Jeongguk gözlerine baktığında onun sanki hiç sarhoş olmadığını düşündü. Bakışları ayıktı.

Kadın adamın üzerine eğildi. "Beni evime getirecek kadar centilmen,"

Adamın burnuna dokundurduğu orta parmağının ucu, ağır ağır dudaklarına sürtünerek aşağı kaydı. "Buraya kadar gelmişken beni yatağıma bırakıp gidecek kadar iyi niyetli bir beyefendi, hm?"

Gözleri takip ederken parmağının ucu, köprücük kemiklerinin ortasında daireler çiziyordu. Jeongguk tek nefeste ufak bir gülüş sıçrattı. "Burada olmamın tek sebebi, seni muhtemel bir vahşinin elinden kurtarmak istememdi."

Kadın gözlerine boş boş bakıp üzerinden kalktı. Yatağın başında, adamın gözlerinin içine işleyen bir bakışın hemen ardından üzerindeki elbiseyi çıkarmaya başladı. Dantelli sütyenini ve onunla takım olan iç çamaşırını ayakkabılarından sonra çıkardı. Bunları yaparken herhangi bir tereddütte, utanç içinde değildi. Saçlarındaki tokaları bile es geçmeden çıkardıktan sonra ciğerlerine çektiği derin nefes ile saçlarını toplar gibi yapıp saldı.

Jeongguk o soyunmaya başladığı andan itibaren doğrulduğu dirseklerinin üzerinde, pozisyonunu değiştirmeden onu izlemeye devam ediyordu. Ona dokunmak istemiyordu. Bunun sebebi, kadını beğenmediğinden veya iğrendiğinden değildi. Aksine, kadın çok güzeldi: dolgun kalkık göğüsleri, incecik beli, belinin altından ahenkle kıvrılan kalçaları, pamuk gibi görünen teni, soyundukça hissedilen kokusu, keskin köprücük kemikleri ve uyumla aşağı bükülen omuzlarına rastgele dağılan kızıl saçları ile adeta dokunulmayı ve tadılmayı bekliyordu. Ancak Jeongguk'un içinden bir ses ona, kadının dayanamadığı bir acı içinde olduğunu, bu acıyı dindirmek için yanlış yollar aradığını ve sabah kalktığında pişman olacağını söylüyordu. Jeongguk buna kulak asmamazlık edemiyordu. Kendi istedi deyip, öylesine bir gece geçiremiyordu.

Kadın saçlarını bir yanına alıp yatağa dizini koydu. "Beğendin mi?"

🍁

🍁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Heyecanlı mı?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Heyecanlı mı?

iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin