12; kader süsü

608 67 12
                                    

🍁

Yalnız yaşamayı üç yıl önce tercih ettiği ve ara sıra bu tercihi değiştirmek istediği lakin beraber yaşayabileceği kimse olmadığı için dakikalar içerisinde vazgeçtiği apartman dairesinden uyandıktan yaklaşık bir saat sonra çıktı. Giyineyim, kahvaltı edeyim derken bunları acele etmeden tamamlamıştı ki eksik herhangi bir durum onu kötüye düşürmesin, ancak içindeki gerginlik kahve makinasından aldığı kahveyi (her ne kadar tiryakisi sayılmasa da kahve ile güne iyi başlıyordu) kulpundan tutarken dahi titreyen ellerinden anlaşılabiliyordu.

Varmak üzere otobüse bindiği ve yarım saat boyunca yaşlı bir teyze tarafından izlendiği, bunun kıyafetlerinden kaynaklı olduğunu umuyordu, mahalleden emin olabilmek aynı yere üç defa gelmiş, etrafı incelemiş ve bulmayı umduğu kadını görene dek orada zaman geçirmişti çünkü o gece, kadının anılarında böyle bir iz bırakacağı bilmeden girip bunun bilincinde dışarı çıkarken yaşadığı gerginlikle yürüdüğü için bulunduğu konumun neresi olduğuna dikkat etmemişti. Haliyle emin olma aşaması için üç ziyaretinden önce benzer mahallelerde arayış içinde avale avale gezmesi ondan bir haftasını almıştı.

Otobüsten indiği gibi artık yolunu ezbere bildiği mahalle içinde apartmanları bir bir geçerken aklında, fark edilebilme ihtimaline karşı nasıl bir önlem alabileceği vardı. Kadın evinden çıkmasını beklediği saatte çıkarsa fazla zaman kaybetmezdi ve etrafını kolaçan etmezse genç adamın onu takip ettiğini idrak etmezdi.

Kadının, Jeongguk'un duvarına sinip saklandığı ve heyecanla beklediği dakikalarını bölen adımları apartman kapısıdan çıktığı gibi Jeongguk'un kısmen yeni uğradığı otobüs durağına ilerledi. Jeongguk Tanrı'ya dua edip bulunduğu yerden çıktı.

Otobüse kadının hemen ardından bindi ve o oturduktan sonra hızla yanından geçerek arkasındaki koltuklardan birine yerleşti ki yoldan geçen biriymiş gibi görülsün. Kadının yüzünü görememişti ve göremiyordu ama kadının hiç o gece gibi görünmediğini fark etmişti. Daha, normaldi. Sanki her önüne gelenle yatmaya çalışan ve kendinden geçene kadar içmekten arka durmayan biri değilmiş gibi, tüm o kirli kelimeleri zorlanmadan zarf etmiyormuş gibi. Jeongguk ona bakarken, hatırladığı gece ile kıyasladı ve kadının saçlarını kirli sarıya boyadığına dikkat etti. Bundan bir anlam çıkarabilir miydi?

Kadın ayaklandı. Otobüsten inmesi ile kendinden emin adımlarla bir şirket binasına ilerlemesi Jeongguk'un onunla çarpışma veya konuşma hayallerini suya düşürüyordu çünkü Jeongguk bir şirkette çalışmayı bırak içerisinin nasıl olduğunu bilmiyordu bile. Basit bir üniversiteden mezun olmuş sıradan bir dövme sanatçısıydı, o kadar. Bu tip yerleri pek bilmezdi.

Kadın şirket kapılarından girerken onun takım kıyafetler giymediğini gördü. Bu onun şirkette çalışmadığına yorulabilir miydi? Yakınlarda bir yere oturdu. Burada ne kadar bekleyeceğini bilmiyordu. Kadını ilk defa takip ediyordu ve ne meslek yaptığına, ne kadar orada kalabileceğine dair bir fikri yoktu.

Tanrı Jeongguk'u seviyor olmalı ki kadın, kırk beş dakikanın ardından aynı kapıdan çıktı. Telefonunu çıkardı ve bir arama yaptı. Jeongguk onu duyacak kadar yaklaşırsa şüphe çeker diye korkuyordu. Kadın konuşmasını bitirip etrafa göz atmanın ardından bir markete girdi. Bingo!

Jeongguk heyecanıyla hızlanan kalbine bir dur dercesine yutkundu ki daha normal ve olası bir kazaymış gibi görünsün. Yaptığı plana kader süsü vermeye çabalıyordu. Kadın buzdolabının önünde süt seçerken kucağına son beş dakika önce yerleştirdiği küçük un paketi, vanilya, makarna ve hazır soğuk kahvenin yanı sıra gevrek tarzı atıştırmalıklar ile oldukça meşgul görünüyordu. Aklından bir sepet alması gerekip gerekmediğini ölçmüş ve üşenmiş olmalıydı.

Jeongguk diğer tarafa bakıyorken hızlıca yürüdü ve kadının kendi yoluna göre düz duran omzuna iyisinden bir çarptı. Hatta öyle ki kadının omzu kendiyle beraber ona döndü ve elinin boşa gelmesiyle tüm taşıdıkları yere saçıldı. Şaşkınlıkla ağzından kaçan ufak çığlığın arkasından beş saniye geçmeden önce yere sonra adama döndü. İşte o an Jeongguk dünyayı ne görür ne duyar oldu.

"P-pardon, bayan. Önüme bakmıyordum."

🍁

iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin