🍁Onun hatırlayıp hatırlamadığı ile ilgili tüm sorular ve hepsinin sahip olduğu en az iki cevap belirsizlikle etiketlendirilmiş varlıklarıyla kafasının içinde pervane olurken Jeongguk tüm bu soruları tek cevapla susturmak için gözleri, karşısında alaylı bir sırıtışı yüzüne yakıştıran Lisa'nın gafil (duyarsız, umursamaz.) bakışlarına nescoldu. (dokundu.)
Bakışlarıyla anlatmak istedikleri, gözleriyle yaptığı konuşmaları gufl (belirsiz.), birkaç saniyeden fazla sürmeyen bu bakışmanın devamını getirmeye dair duymadığı hevesin bu anın sonunu getirmesi ise aniydi.
Onu, sığamayacağı bir kafesin içine sokup kapısını kilitleyerek kalın parmaklıklar arasında bırakan bir hayal kırıklığı, kadının ardından eş zamanlı hareket eden bacaklarını kontrol edeni, kendisini esiri altına alıp öyle fena sıkıştırmıştı ki Jeongguk; marketten çıkıp kadının ondan poşetleri almak üzere uzattığı elinin eline değmesiyle hissettiği dokunuşun adudesiyle (yumuşaklığıyla) ancak, tek bir noktaya odaklanmış gözlerini kırpıştırdı.
''Sanırım yaptığın bu iyilik vicdanını rahatlatmak için yeterli olmuştur. Teşekkürler yardımın için. İyi günler.''
Lisa ona içi boş gülümsemesini, ahlak kuralları çerçevesinde yazılı ve sözlü olarak dile getirilmese de gerekli hale getirilmiş bir zorakilik eseri yüzüne yaydı lakin bu gülümseme içindeki hissizlik, hiçbir duyguyu yansıtmıyordu: ne sevinci, ne memnuniyeti, ne tatminliği... Jeongguk ya onun bu sözlerine rica edip arkasını dönecek ve başka bir zamanda başka bir mekanda yeniden tesadüf eseriymiş gibi gösterdiği karşılaşmasına onu ortak edecekti; ya da işte tam o anda, bir ikinci kadermiş gibi göstereceği buluşmayı gerçekleştirmeye gerek bırakmadan direkt soracak ve sorgulayacaktı. Jeongguk önemli bir şey söyleyecekmiş de kendini buna hazırlıyormuş gibi göğsünü yükseltti ve başını eğdi, dudaklarını açtı ama Lisa çoktan veda sözcüklerini sarf etmiş, yoluna devam etmek amacıyla dönmeye yeltenmişti bile. Jeongguk onu yeniden kendine çevirmek için kelimelerinden başka bir güç kullanmadı.
''Gerçekten,''
Lisa aşağı düşmüş dudak kıvrımlarıyla ona masumen (masum, günahsız bir şekilde.) baktı. Jeongguk hayal kırıklığından örülü kafesin içinde ciyak ciyak haykıran kalbini vuran zehirli korku oklarıyla titreyen ellerine hakim olmak adına sıktı yumruklarını. ''Hatırlamıyor musun?''
Lisa'nın yüzünün o ifadesiz, hiçlik suyunda yıkanmış gibi hissiz suratının yerine mehmum (endişeli.) mimiklerin yerleşmesini içindeki ufak umut kırıntıları ile izledi genç adam. Meşkuk (şüpheli.) bir edayla arkasını döndü. ''Neden bahsediyorsun?''
Jeongguk, göz bebeklerinin içinde o kara deliğin ardında sakladığı ümniyyesiyle (umuduyla.) iki adım yaklaştı. ''Hak etmediğin gibi mi yaşıyorsun hala, Lisa?''
Kadının duyguları yeniden sarılmadan aynı torbaya doldurulan iplikler gibi karmakarışık bir hal almıştı. Kalbi, etkisinde olduğu duyguların sayısı ve onların kuvveti arttıkça daha güçlü vuruyordu göğsüne. Eyzan, (aynı şekilde.) kulakları kalp atışlarını uğuldamaya başladı.
Genç adam elini kaldırıp, sokakta yalnız olmamalarına, onlarca insanın yanlarından arkalarından ve önlerinden geçmelerine aldırış etmeden; karşısında onu hatırlamak için hafızasını olağanca yoklayan kadının kahküllerinin ortasına dokundurduğu parmak uçlarını onları şakaklarına yatırana dek alnında hassasane (hassas ve duygulu olana yakışacak surette.) bir imayla (işaretle.) sürtüp çenesine indirdi. Kadın onun sözleri ve hissettiği anda hafızasını daha güçlü itmesine sebep olacak dokunuşlarına karşılık tepki veremeyecek kadar amihti. (şaşkındı.)
''Hak ettiğin bu değil.''
Nereden aklına sızdığını bilmediği bu cümle onun gözlerinin önünde bir türlü anlam vermesi için yeterince berrak hale gelmeyen görüntüyü canlandırdı. Kalbinin birbiri ardına eklenen seslerini aşıp içeri giren bir başka cümle ile gözlerini adamın gözlerine kilitledi.
Tanrı genç adamı seviyor olmalıydı zira bir bad (rüzgar.) esti ardından, boynundan yayılan eşsiz kokusunu kadına ulaştıran. Kadının gözleri önüne gelip de kendini göstermeyen görüntü işte o saniyenin ardından genç adamın yüzüyle ışıldadı. Kadının ellerindeki poşetler kıvrılamayan parmakların ucundan yere düştü ve bir çift dudak masumiyet içerisinde titreşti.
''Sendin. O, sensin.''
🍁
Because I'm still in love with you
Zira hala aşığım sana
I want to see you dance again
Yeniden dans ettiğini görmek istiyorum
Because I'm still in love with you
Zira hala aşığım sana
On this harvest moon
Bu hasat dolunayı gecesinde
When we were strangers
Biz iki yabancıyken
I watched you from afar
Uzaktan izledim seni
When we were lovers
Biz iki aşıkken
I loved you with all my heart
Tüm kalbimle sevdim seni
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeongguk
Fanfiction"Yüreği kavrulan bir erkek ve bir kadın, o gece, ilanihaye unutulamayacak hisleri birbirlerine tattırdı. İki dilhun; birbirlerinin ardından, aylar geçse bile edecekleri figanların hissikablelvukusundan başka bir şey bırakmadılar." Tüm hakları saklıd...