🍁
Jeongguk durdu ve sigarasının dumanını izledi. "Bende neler var bir bakalım."
Hae onun gibi çoktan dağılarak görünmez olan dumanı izlerken parmaklarını dudaklarına götürdü. Parmak uçları dudaklarını ileri geri dürterken yanındakinin devam etmesini bekledi.
"Sana eğer, birinin en derin yarasını açtığımı ve ardından hiçbir şey yapmadığımı söylesem, ne derdin?"
Jeongguk gözlerini yok olmuş dumanın olduğu yerden çekmiyordu ve konuşurken senkronize olmuş bir robotu andırıyordu. Hae dudağında yakaladığı bir parçayı sündürürken tavana bakarak düşünüyormuş gibi yaptı.
"Hiçbir şeyden kastın ne?"
"Çekip gitmek ve bir daha hiçbir iletişime geçmemek."
Hae yolduğu dudağını yaladı. Duyduğu sızı hoşuna giderken arkadaşına döndü, oldukça düz bir ifade ile cevapladı. "Bu senin için fazla piç bir hareket. Zalimce ve, ne derler? Acımasızca bilirsin. Daha kötü bir sıfat gelmedi aklıma."
Jeongguk başını iki yana salladı teslimiyetle. İki parmağı arasındaki sigaranın dumanına bakan gözlerinin gördüğü bu değildi. Her göz kırpışında önüne görünen başka bir görüntü vardı: iri gözleri, kumral teni ve kıvrık uzun kirpikleri, kırmızı bal dudakları ile sevimli çenesi, düz kaşları ve kızıl kahkülleri ile şakaklarına doğru yol çizen yaşları.
"Neden öyle bir şey yaptın Jeongguk-ah?"
Jeongguk'un kirpiklerinde belli belirsiz bir titreme görüldü. "Çünkü bana yüklediği suçluluğu orada onunla bırakıp gitmek istedim. Ne yapabilirdim ki? Sarhoş bir kadın, acı içinde, karşımda ağlıyor çünkü gerçek olduğunu düşündüğüm her şeyi yüzüne vurdum. Yanına gidip sarılmalı ve onunla sabah mı etmeliydim? Adını bile bilmiyorum ve o her kimse aşık olduğu için acı çekiyordu zaten."
Hae içkisini başına dikti. Saçlarını geriye tararken yan bir bakış attı. "Ee? Sen de ona vurulmuşsun, sarhoş falan ama. Ağlıyor yok bilmem ne, ne önemi var bunların? Bahane arama."
Jeongguk ona duvara bakıyormuş gibi baktı tıpkı. "Saçma sapan konuşuyorsun sarhoş olunca."
Hae elini sinek kovalarmış gibi sallarken gözlerini kapattı ve kaşlarını çattı. "Saçma konuşmuyorum. Kadının yüklediği suçmuş neymiş, korktum demiyor da. Yok kaçtım yok gittim. Yok kız aşık yok bilmem ne. Ne işin vardı o zaman kızın yanında?"
Genç adam gözlerini kaçırdı. "Beni baştan çıkarmaya çalışmıştı. Sonra işte bilirsin, başkasını bulmasın diye evine götürdüm onu."
"Tabii tabii elbette. Etkilendiğin için gitmedin kesinlikle. Her yerinden iyi niyet akıyor senin zaten."
"Hae."
Hae içkisinden bir yudum daha aldı. "Jeongguk, kız aşık veya değil, eğer öyle olsaydı seni veya onu bunu baştan çıkarmazdı, dediğine göre."
"Canı yandığı için birileriyle yatıyor sadece."
Hae birden bu duyduklarına kahkaha attı. "Canı yandığı için mi? Vay canına bu da yeni mi?"
"Hae!"
Jeongguk bazen ona nasıl katlandığına anlam veremiyordu.
"Ne var? Saçma sapan konuşan biri varsa sensin. Eğer bir kadın bir erkeğin ardından acı çektiği için başkalarıyla yatıyorsa ona olan aşkından değil onun ardında bıraktığı acıdan ve anılardan kurtulmak içindir. Hangi sadık kadın sevdiğinin arkasından kendini satar, aptal mısın? Kim unutmak için sever?"
Jeongguk şaşırmış ifadesiyle Hae'nin suratına bakarken az önce ne kadar saçma cümleler kurduğunu düşünürken birden cin gibi uyanmasını korkutucu bulmuştu. Birden yüzüne kan gelmişti sanki.
"Sen de kızın başkasını bulmasını istememişsin çünkü seni etkilemeyi başarmış, öyle ki onunla bir saat bile hatta birkaç dakika bile olsa daha fazla zaman geçirmek istemişsin. Hadi ama, biraz dürüst ol! Kimse bir fahişe gördüğünde aklından centilmen olmayı geçirip ona kapıyı açmaz veya önüne ceket atmaz."
Jeongguk onun haklı konuştuğunu fark ettiğinde başını indirdi çünkü bu bakmadığı bir başka pencereydi. Farklı bir bakış açısı içinde analizini yapan Hae bir sarhoş için fazla iyi laf yapıyordu.
"Şimdi ise görüyorum ki aklından çıkmıyor çünkü ona vurulmuşsun."
"Bu vurulmak değil, bu vicdan azabı!"
"Daha elde edemeden kaybetmişsin, hatta elde edemeyeceğini düşünerek ve bunu onun acısıyla kafanda kurduğun aşkına bağlayarak kaçmışsın; üzerine duyduğun acının adına hasret veya her ne ise değil de vicdan azabı diyorsun. Jeongguk, vicdan azabını canını yaktığın insanlara, verdiğin zararlara falan duyarsın. Gerçekleri yüzüne vurdum diyorsun ve kızın adını bile bilmiyorsun. Tanımadığın bilmediğin biri, sana ne anlattığı şüpheli, tutmuşsun bir gerçekler gerçekler. Neyin gerçeğinden bahsediyorsun? Kızı hissetmişsin, daha ilk gördüğünde belki de. Kızın bakışından anlamışsın. Belki de ruh eşindi ha, ne dersin?"
Jeongguk aydınlanmış yüz ifadesiyle aralı dudaklarını oynattı. "Ruh eşi mi? Ne?"
Hae içkisini kafasına dikti, yeniden. "Sen tam bir kalın kafalısın Jeongguk."
🍁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeongguk
Fanfiction"Yüreği kavrulan bir erkek ve bir kadın, o gece, ilanihaye unutulamayacak hisleri birbirlerine tattırdı. İki dilhun; birbirlerinin ardından, aylar geçse bile edecekleri figanların hissikablelvukusundan başka bir şey bırakmadılar." Tüm hakları saklıd...