UYARI!
Olumsuz örnek gösterebilecek davranış içerebilir.
ðŸ
Kadın, yer yer kan toplayan ve azar azar sızlayan hickey'lerle takıştırılmış boynunu ve çıplaklığıyla sergilenen bağrını, muhteşem kıvrımıyla adeta parlayan omuzlarını ve şehvetin her duygunun yerini aldığı dakikalarda rengine renk katan morlukların çevresinde yer edindiği göğüslerini kendini bıraktığı gibi çarşafa dökülen saçlarıyla veyahut karnına dek çekili duran yorganıyla örtmüyordu. Alnından şakaklarına saçılmış kahküllerinin ortasında, avcunu dışarıda bırakmış, elini kaşlarının üzerinde yerleştirmişti. Tavana bakarak düşünceli düşünceli gözlerini hareket ettirirken o, yanındaki genç adam yatağın başlığına yasladığı yastığa sırtını vermiş, sigarasının dumanını tasasızca üflüyordu.
"Jeongguk-ah."
Genç adam sigarasının külünü, kültablasına ihtiyaç duymadan geçirdiği son on dakikada olduğu gibi, yorganın üzerine döktü. O kadar derdin, zira hiçbir zaman peşini bırakmıyorlardı, içinde bu kül kırıntılarını umursayacak değildi.
"Hiç korkmuyor musun?"
Kadının saçlarını, o doğrulduğunda omuzlarından öne doğru döküldü. Kadın, kucağındaki elleriyle oynuyor lakin bunu bir çocuk gibi değil, kafasındaki düşüncelerle boğuşan biri gibi yapıyordu, tıpkı olduğu gibi.
"Halimiz ne olacak diye, hiç korkmuyor musun?"
Genç adam sigarasını, elinin üzerinde söndürdü. Henüz oluşmuş yanık, anında deriyi tıpkı kıvrılmış ipek bir örtü gibi yumuşatmıştı. Kadın onun yaptığını, öylece, izledi.
"Korkuyorum."
Kadının gözleri adamın elinin üzerindeki yanıktan ayrılmazken genç adam sözüne devam etti. Sözlerinde her zaman olduğu gibi veya olmaya çalıştığı gibi, samimi ve dürüsttü.
"Yarın bir gün başına bir şey gelecek, beni bırakıp gideceksin diye elbette korkuyorum. Bir kaza olur, sarhoşun biri senin canını alır diye, benden iyisini bulursun da gidersin diye, başka birisiyle benimle olduğundan daha mutlu olursun diye, seni artık mutlu edemeyecek kadar değişirim diye korkuyorum. Parayla bir sıkıntım, paraya dair bir korkum yok."
İç çekti. "Paradır bu, bulunur. Hayat hayattır, yaşanır. Öyle böyle geçinir gideriz Lalisa, ama bunlar, bunlar için elimden ne gelir?"
Lalisa onun başının arkasına götürüp saç derisine dokunan elini, bileğinden çekerek tuttu. Eliyle destek alarak kaydırdı kendini, yakınına. Parmak uçları, yanığın etrafında gezindi narince. Okşadı baş parmağıyla oraları.
"Ama en çok da, sen kendin, öylece, habersiz gideceksin diye korkuyorum. Her sevişmemizde şu kahrolası kesikleri, bu derinliğinden kabarmış kesikleri görmek içimi paramparça ediyor. Bir başkası yapmış olsa, onu doğduğuna pişman ederdim, gerekirse onu bulmak için dünyayı dört dönerdim ve bunun için ondan öldüresiye nefret ederdim ama yine de elimden bir şey gelirdi ama sen, sen olunca... Yapamıyorum, elim kolum bağlı, sadece yaralarının üzerini öpüyorum ama bu izler geçmiyor. Hafızandan onların anısını silemiyorum."
Genç adamın gözleri doldu. Burnunun ucunun kızarmaya başladığı vakit, tüm dinlediklerinden sonra kadın, onun gözlerinin içine, oradan da ötesine, ruhuna baktı. Karşısında duran adam ona kör kütük aşıktı ve neredeyse hiçbir şey, canının yanması kadar yakmıyordu onun canını.
"İşte o vakit ne kadar çaresiz olduğumu anlıyorum en büyük korkuma karşı."
Lalisa elleri arasına aldığı elin üzerindeki yanığı, daha çok acıtacağını bilse de, öptü. Kadın ağlıyordu, neden olduğunu belki kendi bile bilmeden.
"Lalisa,"
Kadının çenesini parmakları arasına alıp kaldırarak, diğer elinin üzerine usul usul yaş döken gözleri yeniden gözlerine dokundurdu. Belki de o andı işte, sadece gözlerinin değil rûhlarının da birbirine, bir kez daha, dokunduğu an.
"Ben sana aşığım."
Kadın ise, işte o anda, kendine itiraf etti. Karşısındaki genç adama ederken, aslında gözlerine baktığında gördüğü ruhuna ediyordu bu itirafı. Ona karşı olan hislerini, kendi ruhuna beyan ediyordu.
"Ben de, ben de sana."
Tutunduğu elleri üzerinde doğrulup yaklaştığı, erkeğin üzerinde eğildiği sırada dudaklarına şimdiye dek hiç tattırmadığı zira hiç bu kadar yoğun hissetmediği aşkı bırakmadan, kalplerini birbirine mühürlemeden ve o anı birbirlerinin zihinlerine kazımadan evvel, genç adamın kızarmış gözlerine bakarak fısıldadı.
"Aşığım, Jeon Jeongguk."
ðŸ
Bu final bölümüydü, üzgünüm. Özel bölümler yayımlamayı planlıyorum, lütfen kütüphanenizden çıkarmayın.
Lalisa ve Jeongguk ile, beraber, kalın.
Buraya kadar geldiğiniz, desteklediğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu bölüme gelince, onu Yakamoz'uma ithaf etmek istiyorum. Kendisi doğum günü yıldızı. (16 Eylül)
almostisneverenoughh 💗
İyi ki doğdun, iyi ki varsın. Nice mutlu senelere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeongguk
Fanfiction"Yüreği kavrulan bir erkek ve bir kadın, o gece, ilanihaye unutulamayacak hisleri birbirlerine tattırdı. İki dilhun; birbirlerinin ardından, aylar geçse bile edecekleri figanların hissikablelvukusundan başka bir şey bırakmadılar." Tüm hakları saklıd...