🍁Kadının göz bebekleri, kulaklarından izinsizce giren sözlerin o tokat yemişcesine bıraktığı etki ile titredi. Hücum eden gözyaşları, ilk göz kırpışında şakaklarını süzülmeden önce ruju dağılmış bal dudakları çenesiyle beraber titredi.
Jeongguk kadının boynundan çekmediği yüzünü, sözlerinin etkisini boğuluyormuş gibi inip birden, sarsak hareketlerle çıkan göğüsten anladığı için saklıyordu. Gözlerine bakacak cesareti yoktu çünkü bunca zaman onun gerçekleri duymaya cesareti olmadığını biliyordu.
"Bu özel bir duygu değil, vücudun o kadar güzel ki dokunamıyorum. Kıyılacak gibi değil, ne dudakların ne ötesidenki ruhun."
Jeongguk kadının iki yana yaygın göğüslerinin ortasına ufacık bir öpücük bıraktı. Parmak uçlarını göğüs kafesinde gezdirdi. Kadının göğsü hala aynı şekilde inip, titrek titrek kalkıyordu. Hıçkırıkları Jeongguk'un kalbini sızlatıyordu.
"Yaranın merhemi ben değilim, yaranın merhemi arzuların değil."
Jeongguk, kadının üzerinden kalkmadan önce kadının yüzü ile aynı hizaya gelip kenarlarından yaş sızdıran gözlerinin içine baktı; kadının saçlarını alnından çenesine kadar okşayarak çekti, yanağına koyduğu eli, baş parmağı cildi okşamayı kesene dek orada kaldı.
"Hak ettiğin bu değil."
Sözleri dudakları arasından çıktığında, kadının alnını öptü. Onun gözlerine bir daha bakmadan çekip gitmek adına hızla arkasını dönmüştü ki kadının tutulmuş dili yerinden oynadı.
"Bunun kararını sen vermiyorsun!"
Jeongguk olduğu yere çivilendi. Sadece yarattığı ortamı havada bırakıp gitmeyi planlamıştı. Bu, bir yabancıya söylediği son sözlerin orada kalması için gerekliydi.
"Bu yaptıklarınla şimdi bana iyilik ettiğini mi zannediyorsun!?"
Kadın hıçkırarak ağlarken yatağın üzerinde çocuk gibi oturur vaziyette, elleri yüzünde, çırılçıplak, hiç olmadığı kadar savunmasızdı.
"Kahretsin, bu dokunuşlar ve sözler, bunları ayıldığımda bile unutamam çünkü, çünkü..."
Şikayet eden bir çocuk gibi nefesini toplamak için kendine ayırdığı saniyeler sonlandı.
"Çünkü onun gibi hissettirdi!"
Jeongguk olduğu yerde kadını izlerken, kalbi parçalanıyordu. Sanki kadın konuştukça onun acısını hissediyordu. O oluyordu, onu hissediyordu.
"Neden, neden yaptın bunu bana? Sadece, sadece zevk alıp, sarhoşken, her şeyi unutmak istemiştim. Tıpkı aylardır yaptığım gibi! Şimdi, şimdi canım öncekinden de çok, neredeyse hiç acımadığı kadar çok acıyor! Hepsi senin yüzünden, lanet olsun!"
Jeongguk vicdanının bu sözlerde ona yüklenen suçluluk duygusuyla tıpkı sigarasını bitiren bir adamın izmaritini küllüğün içinde kırılana kadar ezdiği gibi ezildiğini hissetti. Ağzını açtı ancak fısıltı dahil hiçbir şey çıkmadı.
"Şimdi sen o kapıdan çıkacak, defolup gideceksin ama ben, beni bıraktığın bu kahrolası zamanda kalacağım! Ne sanıyorsun, ha? Bu narin dokunuşlarının verdiği hissin, bunların..."
Kadın beceriksizce saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ağlarken oynayan mimikleriyle yalvaran bir mazlumu andıran yüzünü, Jeongguk'a çevirdi.
"Bu gece ile beraber unutulacağını mı?"
🍁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeongguk
Fanfiction"Yüreği kavrulan bir erkek ve bir kadın, o gece, ilanihaye unutulamayacak hisleri birbirlerine tattırdı. İki dilhun; birbirlerinin ardından, aylar geçse bile edecekleri figanların hissikablelvukusundan başka bir şey bırakmadılar." Tüm hakları saklıd...