Hunger

1.2K 149 51
                                    

''Korkularımız her zaman bizi yönetmek için en iyi seçenektir. Eğer bir şeyden korkuyorsak onun bizi ele geçirmesine izin veririz ve böylece kendi benliğimize karşı hareketler sergileriz. Ama aslında istediğimiz bu değildir, biz sadece yönetiliyoruzdur ve şayet ki korkularımızdan kurtulamazsak yolun sonuna geliriz, orada tıkılır ve hiç beklenmedik bir vakitte uçurumun dibini izlerken yok olur gideriz.''

Jimin, fısıldayarak konuşan turuncu saçlı sözünü bitirdiğinde kafasını salladı ve yerinde dikleşti. Söylediği sözlerin ne anlama geldiğini bilmiyordu, sadece okuduğu kitabın adını sormuştu ve JHope ona bunları anlatıp aklını karıştırmıştı. Ama aslında bir yandan neden böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu da merak ediyordu.

''Neden bunu anlattın?'' dedi çekinerek. Dün turuncu saçlı ona sevgilim ol dediğinden beri kendini mesafeli tutmaya çalışıyordu. Henüz ,Hoseok dışında, vahşi bir yanını görmemişti ama yine de kontrolü elinde tutmalıydı. Ne zaman ne olacağını bilemezdi ve eğer onun bu yakışıklı görüntüsüne kapılırsa işler sarpa sarardı.

Zaten sabah, hastane müdürü Jimin'i kontrol etme amacıyla onu durdurup Hoseok ile nasıl gittiğini sormuş ve onu bir kez daha uyarmıştı. Dikkatlice vurgulayarak ''Duygusal bağ kurmak yok.'' demişti.

Jimin müdürün korkutucu gözüktüğünü söylese yeri olurdu. Daha iki gündür burada çalışmasına rağmen az da olsa onu tanımış gibiydi. Doktorları büyük bir ilgiyle izliyor ve onları her daim gözetim altında tutuyordu. Bir hastane müdürü, bu kadar çok etrafta dolanır mıydı?

''Eğer bir gün korkarsan diye seni uyardım. Korkularının seni ele geçirmesine izin verme.''

Turuncu saçlı koltukta oturan ve yere bakan küçük bedeni kolundan tutup çekti, yatağa düşmesine sebep oldu. Ardından onun kafasını göğsüne yasladı ve kollarıyla gövdesini sardı.
Genç hemşire ne olduğunu şaşırırken hiçbir hareket yapamamıştı. JHope ona sarılarak kollarını kullanmasını engelliyordu ve bu içerisinde bulundukları durum oldukça tuhaftı. Daha önce hiç kimse ona bu kadar sıkı sarılmamıştı ve doğruyu söylemek gerekirse, nefes alamıyordu.

''Çok küçüksün ve bu seni kollarımın altına almak istememe neden oluyor.'' diye fısıldadı turuncu saçlı. Sarıldığı bedenin siyah saçlarını öptü ve baş ağrısı kendisini gösterirken gözlerini yummak zorunda kaldı.

''Acaba, kaç yaşındasınız JHope-sshi?''

Buna tezat bir şekilde Jimin aklındaki soruyu sormuştu ancak bugünlük cevap alamayacaktı. Kendisini cevaplamayan bedene doğru kafasını çevirdi. Gözleri kapalıydı ve kaşları çatılmıştı. Uyuyor gibi görünüyordu.

''JHope, iyi misin?''

Ona sarılmış olan turuncu saçlının kollarını üzerinden çekti, onu hafifçe sarstı. İlk başta tepki vermemişti ama ikinci sarsışta gözleri hızlıca açıldı. Jimin'in yüzü ona yakın olduğundan ilk gördüğü şey Jimin olmuştu ve bakışları hiç de dost canlısı gibi değildi. Turuncu saçlı elini hemen Jimin'in boğazına sardı ve onu yatağa sırt üstü yatırdı. İkinci elini de onu boğmak için kullanırken hiçbir acıma belirtisi göstermiyordu.

''Sana siktirip gitmeni söylemiştim! Beni rahat bırak seni küçük şeytan!'' diye bağırdı ve, Jimin'in boğazına daha çok bastırmıştı. Zavallı çocuk kurtulmak için çırpınırken Hoseok onu hiç de bırakacak gibi değildi. ''Seni ilk gördüğüm anda anladım. Bizi kandırmaya çalışacaksın ama ben JHope kadar acımasız olamam, şimdi git buradan.''

Ellerini anında ışık hızıyla çektiğinde Jimin'in yüzü nefes alamadığından dolayı kızarmıştı. Öksürükleri ardı ardına boğazından çıkarken ondan uzaklaşıp duvarın dibine sinen bedene çevirdi bakışlarını. Gözlerindeki nefret ile Jimin'e bakıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi parmağını kapıya doğru doğrultup defolup gitmesini tekrarladı. Ancak Jimin o kadar çok baskıya maruz kalmıştı ki, ne yapacağını bilemiyordu.

Korkmuştu, gerçekten çok korkmuştu. Sonuçta o, deneyimli bir doktor falan değildi. Hoseok ile baş edemezdi. Sürekli ona eziyet etmesine katlanamazdı. Eğer ki yıllardır bu işi yapıyor olsaydı emindi, korkmazdı ama o yeni mezun olmuş bir hemşireydi ve psikoloji dersleri almasına rağmen bu karakteri nasıl kontrol edebileceğini bilmiyordu.

Yapabileceğini düşünmesi başından beri bir hataydı. Müdürü uyarmalı ve daha basit bir hasta ile görevlendirilmesini istemeliydi. Hastalığın en yoğun döneminde olan bir hastayı anlaması zordu. Henüz genç olduğu için güveni bu şekilde kırılmıştı. Merakı yüzünden müdüre ''Hayır bunu yapacak kadar deneyimli değilim.'' deyip reddetmemesi onun hatasıydı; bir başkasının değil.

''Gitmemi mi istiyorsun?''

Elini boğazına götürüp zorlukla konuştu ve tekrar Hoseok'a baktı. Bu soruyla beraber bir baş sallaması almıştı. Turuncu saçlı kendisine bakmıyordu ve bir köşede dizlerini kendisine çekmiş yeri izliyordu. Daha 2 gündür çalıştığı bu hastanede ilk yenilgisini kazanması bu çocuk yüzünden olmuştu. Halbuki buraya gelirken ne kadar mutluydu...

''Pekala, gidiyorum. Bu da demektir ki, yeni bir hemşire ile uğraşacaksın. Sana iyi şanslar.''

Siyah saçlı yataktan kalktı ve son kez Hoseok'a baktı. Söylediği cümle yüzünden telaşa kapılmış gibiydi. Hafifçe yerinden doğruldu ve elini havada Jimin'e doğru uzattı. Sanki gitmesini istemiyor gibiydi. Jimin bununla beraber iki adım attı, Hoseok'a yaklaştı. Elini tutmak için yanına gidiyordu.

Ancak Hoseok uzattığı eli yumruk haline getirdi ve başını tuttu.

''Gider misin artık şuradan?! JHope beynimi parçalıyor.''

Ve sonra hızlıca kalkıp banyoya koştu. Arkasından da 3 kere kapıyı kilitledi. Zaten kapıyı kilitledikten sonra içeride bir şeylerin kırılma sesi duyulmuştu, ardından da sesli bir çığlık. Jimin gerçekten ona yardım etmek istiyordu ama korkmuştu ve bu yüzden bir doktor çağırsa iyi olacaktı.

Hoseok'un ihtiyacı olan kendisi değil; tecrübeli bir doktordu.



Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin