In The Light

795 93 45
                                    

Seul'de, hava kışın her zamanki olduğu gibi sopsoğuktu. Ancak insanlar haftasonu olduğundan bu soğuğa rağmen dışarı çıkıp eğlenebiliyorlardı. İçlerinde yaşama isteği dolup taşıyordu.

Jimin de öyleydi gerçi. Soğuğu sever ve dışarıda dolaşmaktan hoşlanırdı; başında bir bela olmasaydı.

Hastaneden kimse onları aramıyordu ya da haklarında bir şey paylaşılmamıştı. Hoseok'un da dediği gibi hastane bu işin peşini daha ilk andan itibaren bırakmıştı. Bu da demek oluyordu ki, kızıl saçlı Jimin'in yanında kalmaya devam edecekti.

''JHope ne zaman geri gelir?'' diye sordu siyah saçlı çocuk bir anda. Merak ettiği soruların cevabını almak istiyordu, sıkılmıştı. Hoseok ona hiçbir şey anlatmıyor hatta onunla konuşmuyordu bile. Bütün gün tek yaptığı, küçük olanın kütüphanesindeki kitapları okuyup evin içinde dolaşmaktı.

Hoseok elindeki yemek çubuklarını masaya bırakarak çocuğa doğru gülümsedi. Ancak yine konuşmamıştı. Konuşmamakta gerçekten de ısrar ediyordu.

''Ne yapacağız şimdi Hoseok? Evde mi yaşayacağız ya da sen sürekli benim yanımda mı kalacaksın? Ben böyle yaşamak istemiyorum. Eve tıkılıp kalmak istemiyorum. Biraz daha burada durursam kafayı yiyeceğim!''

Jimin sitem dolu sesiyle çıkıştığında, bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı belliydi. Kızıl saçlı yemek masasından kalktı ve oturma odasındaki geniş koltuğa oturdu. Jimin'in ona söylediği hiçbir şeyi umursuyor gibi gözükmüyordu.

''İyi o halde, sen de benim gibi bir deliye dönüşürsün. Ödeşiriz.'' demişti gülerken Hoseok. Saatlerdir ilk defa konuşuyordu. Alaylı cümlesi ve takındığı tavır kırıcıydı ama kırıcı olması bir şey ifade etmiyordu. Çok saçma bir durumun içerisinde sıkışmış, bir yere gidemeyen iki insan karşı karşıyaydı çünkü.

Jimin buna daha fazla dayanamadı. Sandalyesini gürültülü bir şekilde itti ve onun yere devrilmesine neden oldu. Ardından da dış kapının yanındaki aslılıktan montunu ve anahtarını alıp dışarı çıktı. Eğer o evde birazcık daha kalırsa aynı Hoseok gibi olabilirdi.

Ne yaptığını bilmiyordu. Neden bu adamı hastaneden çıkarttığını, evine aldığını ya onun kendisini yönetmesine izin verdiğini. Sadece içinden bir ses yap gitsin demişti ve Jimin ona uyarak bir hata yapmıştı. Genç hemşire daha ilk iş yerinde kendi elleriyle hayatını mahvetmişti. Akılsızca ve hiçbir insanın yapmayacağı bu hareket kafayı yemesine sebep olacaktı şimdi.

İlk başta ona acıdığını ve hasta olmadığını düşündüğünü kabul ediyordu. Hoş ve nazik davranışları ise bunun acıma değil başka bir şey olduğunu göstermişti kendisine. Belki de aldığı ilgidendi ona yardım etmesi. Daha önce böyle bir ilgiye layık görülmediği için ona inanmıştı. Peki şimdi iyi miydi her şey? Memnun muydu bu durumdan?

Hayır, aksine pişmanlık içini kemiriyordu. O hastaneye gittiği güne geri dönmek ve onu gördüğü ilk anda işi bırakmadığı için kafasını duvarlara vurmak istiyordu.

Park Jimin, yine bir hata yapmıştı ve masum hayatı çıkmaza giriyordu.

××××××××××××××

''Geri geldin...'' demişti Hoseok, Jimin kapıdan içeri girdiğinde.

Siyah saçlı ona kısa bir bakış attı ve montunu askılığa asarken konuştu. ''Başka gidecek yerim yok çünkü. Burası benim evim.''

Hoseok küçük bir kıkırdama bıraktı salona. Oldukça dinç ve keyifli gözüküyordu. İyi dinlenmiş olmalıydı. Jimin'in aksine her şey yolunda gibi davranıyordu.

''Yanıma gelsene.'' Yanını patpatladı kızıl saçlı. Birkaç saat önceki o gergin havadan eser yoktu şimdi.

Jimin onun bu hareketine anlam verememişti ama yine de dediğini yaptı ve yanına oturdu. Yüzüne bakmıyordu çünkü bir daha kandırmaya çalışacaktı kendisini. Buna izin vermek istemiyordu. Güçsüz olduğunu göstermek istemiyordu.

''Yarın evinden gitmiş olacağım. Her şey bitti sonuçta.'' dedi Hoseok neşeli bir şekilde. Jimin'in bakışları anında ona dönmüştü. Söylediği şeyi doğru mu duymuştu?

''Gidecek yerin var mı?''

Jimin kabul etmese de endişelenmişti bu durumdan. Tek başına gidecek olması... tehlikeliydi. Henüz hastaneden yeni çıkmış biri için hızlı karar veriyordu.

Ancak bir yandan da bu durumdan memnun olması gerekirdi genç hemşirenin. Hoseok onu rahat bırakacaktı. Zaten istediği bu değil miydi? Üzülmesini veya endişelenmesini gerektirecek bir şey yoktu ortada.

Kimi kandırıyordu ki? Her şey fazla ilginçti.

''Merak etme, ben 28 yaşında bir bireyim. Ayrıca kendi evim var.''

Jimin şüpheleniyordu. Daha geçen gün birçok tuhaf soru sormuş ve kendisinin yanında olacağını söylemişti. Birden bire gitmek istemesi mantıklı değildi. Hoseok bir şey yapacaktı. Hoseok, gerçekten bir şey yapacaktı.

Eğer gitmesine izin verirse sonradan olacaklar yine kendisinin suçuydu. Bu kadar çabuk gitmesine göz yumamazdı.

''Bir süre daha yanımda kalamaz mısın?'' dedi genç hemşire. Kızıl saçlıya baktı.

Geçmişten bir cümleyi hatırlattı bu Hoseok'a.

''Bir süre daha iyileşmeme yardım edemez misin?''

×××××××××××××

MERHABA DOSTLAR SORUMSUZ YAZARINIZ YENİ BÖLÜM ATTI!

Neden büyük harfle yazdım bilmiyorum, neyse gdroormpplls

Hepinize sınav haftasında başarılar, umarım güzel notlar alırsınız (tabi hala bu hikayeyi okuyan varsa)

JiHope'lu günler diliyorum❤

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin