Genç hemşire gözlerini açtığında hafif bir esinti yüzünü yaladı geçti. Görebildiği tek şey bembeyaz bir tavandı.
Yavaşça başını oynattı ve sol tarafa doğru döndü. Görmeyi beklediği kişi hemen yanında yatıyor, yastığın üzerindeki kızıl saçları dışarıdan gelen rüzgardan dolayı uçuşuyordu. Üstü çıplaktı. Jimin'in son söylediği şeyden sonra ikisi de konuşmamış ve gecenin karanlığına bırakmışlardı kendilerini.
En azından Hoseok uykuya dalmıştı ancak Jimin bütün gece boyunca düşünmüştü. Nasıl bir durumda olduklarını, bir şey yapması gerektiğini, ona karşı nasıl hissettiğini düşünmüştü.
Gri saçlı bakışlarını Hoseok'a çevirdi. Vahşi görünümüne rağmen oldukça masum bir şekilde yatıyordu.
Daha sonra Jimin'in gözüne Hoseok'un çıplak bedenindeki bir nokta çarptı. Kolunun üstünde, omzunun ise biraz daha aşağısında kızarık bir iz vardı. Tahriş olmuş ve kesiklerin bulunduğu o kısım Jimin'in içini titretmişti adeta. Daha önce kızıl saçlının bedeninde görmediği bir yaraydı bu.
Nasıl olduğunu tam anlayamasa da, bir hemşire olarak iğne izlerini ayırt edebiliyordu. Lakin bir değil, birden fazla iğne izi vardı. Normalde iğne izleri bu kadar hasar bırakmazdı bedende ancak Hoseok'unki öyle değildi. İğne çok derinlere batmış gibi görünüyordu.
Genç hemşire farkında olmadan parmaklarını o noktada gezdirmeye başladı. Hoseok'un yumuşak ve pürüzsüz teninde olan bu izi nasıl olmuştu da daha önce hiç fark etmemişti?
Onu birkaç sefer daha üstü çıplak görmüştü, peki nasıl fark etmezdi bu izi? Yeni olduğunu sanmıyordu. Üzerinden baya zaman geçmiş bir izdi bu. Yeni olmuş olması mantıksızdı.Jimin derin bir nefes verdi. Hoseok'un nasıl bir hayatı olduğunu, nasıl o akıl hastanesine düştüğünü çok merak ediyordu. Neler yaşamıştı da böylesine çılgın birine dönüşmüştü? Ailesi var mıydı onu bile bilmiyordu.
Jimin o anda fark etti ki, aslında Hoseok hakkında hiçbir fikri yoktu. Bunu önceden de birçok kez deneyimlemişti ama gerçek şimdi yüzüne daha çok vuruyordu.
Gri saçlı yaşadığı hayalkırıklığı ve üzüntüyle dudaklarını Hoseok'un yara izine bastırdı. Kuru dudaklarını o bölgeye sürtüp durdu. Sanki onu öpse o iz oradan kaybolacaktı.
''Ne yapıyorsun?'' diye bir ses geldi genç hemşirenin öptüğü bedenden.
Jimin hızlıca kafasını kaldırdı ve dudaklarını Hoseok'un kolundan çekti. Gözleri buluştuğunda, kızıl saçlı kaşlarını çatmış bir şekilde Jimin'e bakıyordu. Sanki Jimin'in o bölgeyi öpmesinden rahatsız olmuş gibiydi. Yerinde doğrulup, sırtını yatağın başlığına yasladı.
''H-hiç. Sadece o izi öpmek istedim. Böylece manevi acısı gider diye.''
Jimin konuşmayı bitirdiğinde Hoseok birden bire sırıttı ve Jimin'e baktı. Karışmış kızıl saçları ve bakışları Jimin'in aklını kaybetmesine neden olacaktı neredeyse.
''O yara, senin öpücüğün ile geçmez. Hele manevi acısı hiç geçmez.'' dedi Hoseok, son bir kez Jimin'e bakıp yataktan kalkarken.
Jimin, büyük olanın söylediğiyle serseme dönmüş ve kafası karışık bir şekilde onu takip etti. Kızıl saçlı tam banyo kapısının kulpunu açmak üzereyken onun kolunu yakalamıştı.
''Ne demek istiyorsun Hoseok? O yara nasıl oldu? Neden ben iyileştiremem?''
Jimin'in desibeli düşük sesiyle konuşması kızıl saçlının ona dönmesine neden olmuştu. Bir Jimin'e, bir de kendi koluna yapışmış eline baktı. Sonra birden Jimin'in elini nazikçe kolundan çekti.
''Pekala, bu kadar çok mu bilmek istiyorsun?''
''Evet! Artık senin hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorum. Birer yabancı gibi durmamızı istemiyorum Hoseok.''
Gri saçlı bir kez daha Hoseok'a doğru harekete geçerken, Hoseok birkaç adım geriledi ve Jimin'in ona ulaşmasını engelledi.
Eylemi yarıda kalan Jimin ise öylece donup kalmış ve daha dün onunla tatlı bir şekilde konuşan kişinin gerçekten o mu olduğunu düşünmeye başlamıştı.
''Hoseok? Ne yapıyorsun sen şu an?''
Kızıl saçlı hızlıca kafasını bir o yana, bir bu yana salladı ve bir elini beyaz kapaklı dolaba yasladı.
''Jimin, küçükken çok sık hasta olur muydun?'' Hoseok sakin bir ses tonuyla konuştu.
Gri saçlı bu soruyu neden sorduğunu bilmiyordu. Küçükken hiç hasta olmazdı. Annesi onun bedenin güçlü bir bağışıklık sistemi olduğunu anlatırdı hep. Aklında sadece birkaç sefer hastaneye gittiği görüntüler vardı. Onun dışında pek bir şey hatırlamıyordu.
''Hayır, küçükken pek hasta olmazdım. Ancak birden bunu sorma sebebin ne?''
Kızıl saçlı olan küçük bir kıkırtı bıraktı odaya. Dolaba yasladığı eli yumruk haline gelmişti. Hala Jimin'e bakmıyor ve başını aşağıda tutuyordu.
Jimin, Hoseok'un bu haline bir türlü anlam veremiyordu. Daha dün her şey mükemmel giderken, ne olmuştu da böyle davranmaya başlamıştı? Sanki karşısında Hoseok değil de bir başkası duruyordu.
''Aptal, daha kendini bile tanımıyorsun.''
Jimin o tanıdık ses tonuyla beraber kalbinin teklediğini hissetti. Bu ses tonunu çok önceden de duymuştu. Uzun süredir duymadığı birinin sesiydi bu.
Kaşlarını çatarak hızlıca kızıl saçlıya doğru adımladı ve onun yumruk haline gelmiş elini dolaptan çekti. Bu sayede büyük olanın bakışları Jimin'inkiler ile çakışmıştı.
''Neden hasta olmuyordun biliyor musun? O zayıf bedenine karşın nasıl hiç hasta olmuyordun bir kez bile düşündün mü?''
Jimin nedensiz bir şekilde ona aptal demesinden hoşlanmamıştı. Jimin ona aptal diyen kişiden de hoşlanmıyordu artık.
''Sen nereden biliyorsun da konuşuyorsun? Benim çocukluğumu nereden bilebilirsin ki sen?''
Kızıl saçlı olanın dudaklarını tehlikeli bir gülüş ele geçirmişti. Kendisinden biraz daha kısa olan çocuğa yaklaştı yavaşça.
''Jimin, sen benim sayemde yaşıyorsun. Ben olmasam sen bir hiçsin, ufaklık.''
Kızıl saçlı bir şeytan gibi fısıldıyor ve Jimin'in kendini tedirgin hissetmesine yol açıyordu.
Daha önce de böyle yapmıştı. Birçok kez yapmıştı ve bu acı geçene kadar da duracağını düşünmüyordu.
Merhaba, edit yapmaya da başladım ama daha acemi olduğum için iyi mi bilmiyorum. Umarım bölümü ve editi sevmişsinizdir ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape Moon × JiHope
FanfictionJimin yeni mezun olmuş bir hemşiredir ve Hoseok ise işleri zorlaştırmayı sever. |11.07.18|