One Two Three, Come and Find Me

454 50 7
                                    

Karanlığın içinde herkesten habersiz bir beden sessizce oturuyor, camdan dışarıyı izliyordu. Hava güzel değildi ve bulutlar yüzünden dolunay gözükmüyordu. Sokak lambaları tamamen kapalıydı ve caddeyle beraber odayı da aydınlatacak hiçbir ışık kaynağı yoktu. 

Her şey yeterince soğuk olmasına rağmen, Jimin'in bedeni cayır cayır yanıyordu. Günler öncesindeki geldiği o donma aşamasının tam tersini yaşamaktaydı şu anda. Gözlerini açmaya çalıştı ama sanki gözleri alev alacakmış gibiydi, açılmıyorlardı. Kendini zorladı ve bu her ne kadar canını acıtsa da, koyu kahveleri zifiri karanlık odaya göz atmaya başladı. 

Görebildiği hiçbir şey yoktu ancak dikkatini çeken bir şey vardı. O da camın önündeki siluetti. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı ve etrafına bakınmaya devam etti. 

Aynı yerde değildi. Hastaneye geldiğinde gözlerini ilk açtığı odada değildi. Tamamen farklı bir yerde bulunuyordu ve bu genç hemşireyi öylesine korkutmuştu ki, hırıltılı bir nefes almaktan alıkoyamadı kendini. 

Onun ismini söylemek, camın önünde duran kişinin o olduğunu düşünmek istemiyordu. Gerçi Jimin artık ne yapmak istediğini de bilmiyordu ya. Öylece durdu ve geceye sadece sessizliğini bırakan o bedenin karanlık gölgesini izledi. Hiç kimse konuşmamıştı. Belki de ikisi de uyanık olduklarını biliyorlardı ama konuşmamışlardı. Suskunluğun keyfini çıkardılar ya da geçen her saniyede daha da akıllarını kaybettiler. 

Bu bir oyundu ancak hiç kimse kazanmıyordu. 

××××××××××××××××××

Sabah olduğunda, her yer aynı gece de olduğu gibi sessizdi. Jimin günlerdir uyuduğunu bildiği için kelimenin tam anlamıyla kendini iğrenç hissediyordu ve daha fazla bu yatakta kalmak istemediğini fark etti. Dün gece tamamen karanlık olan bu odada tekrar gözlerini açtığında, genç hemşire günlerdir konuşmadığı için çatlamış olan sesiyle bir küfür kaçırmıştı ağzından. 

Yerinden doğrulmaya çalışırken tuzlu sular gözlerinden yuvarlanıp çenesine doğru yol alıyordu. 

''Neden buradayım yine?.." 

Her şeyin başladığı o odanın yatağında bu sefer kızıl saçlı değil, kendisi yatıyordu. Bunun nasıl mümkün olduğundan emin değildi ama gözlerini açınca burada olacağını asla tahmin etmemişti.

Gerçekten de aklını mı kaybediyordu yavaş yavaş? Yoksa birer illüzyon muydu onun içinde olduğu durum? Hiçbir fikri yoktu Jimin'in ve oldukça korkuyordu.

Hızlıca yataktan kalktı ve bir zamanlar Hoseok'un kendine göre düzenlemiş olduğu odadan dışarı attı kendini. Koridor her zamanki gibi karanlıktı ve soğuk hissettiriyordu. Genç çocuk, 2 yıldan sonra burayı tekrar göreceğini düşünmemişti ama buradaydı işte. Nasıl olduğunu bilmese de.

Koridorlardan geçerken o acı çığlıkları duyuyordu beyninin içinde. İnsanların çaresiz yakarışlarının, kapılar ardından kulağına ulaştığı günleri hatırlıyordu. Etrafına bakmak gibi bir isteği yoktu ama gözleri ondan izinsiz bu karanlık koridorda geziniyordu.

Gri saçlı, Jeongguk'un odasının önünden geçti ve hala kapının yanında duran, Jeongguk'un isminin yazılı olduğu kağıdı görür görmez başına bir ağrının girdiğini hissetti. 

''Ben bir Rockstarım ve hiçbir şey müzik yapmamı engelleyemez!''

Anılar gözünün önünden geçip duruyordu, Jeogguk'un neşeli kahkahaları sanki koridorda duyuluyordu yeniden. Jimin onun kadar mutlu olmak istedi. Bu dünyada kendini eğlendirmişti ve şimdi de tüm bu aptal insanlığın yükünden kurtulup, dünyadan göçüp gitmişti. Her ne kadar buna sebep olan Hoseok ya da JHope olsa da içinde bir üzüntü hissedemiyordu. 

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin