Camouflage

1.4K 163 114
                                    

Jimin, eli sargıya alınmış bir şekilde hastasının odasına doğru yürürken kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Dün daha ilk saniyeden saldırıya uğramış ve canı yanmıştı. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Siyah saçlı çocuk işini seviyordu, hatta bölümünü birincilik ile bitirmişti. İnsanlarla ilgilenmek onun ilgi alanı olduğu için mutluydu da. Sonunda başkalarına yardım edebileceğini hissediyordu.

Dün yaşadığı o olaydan sonra Hoseok adlı hastası Jimin'in elini ezmesini normal karşılar gibi bir de odasından dışarı attığı için genç hemşire için oraya dönmek hayli zordu. Yine aynı muameleyle karşılaşırsa ne yapacağını bilmiyordu. Ama merakı kendi canının öneminden daha ağır basıyordu, bu yüzden tekrar aynı odanın kapısını açtı.

Turuncu saçlıyı camın önünde dışarıyı izlerken bulmuştu. Saat akşam 8'i geçiyordu ve dışarısı kapkaranlıktı. Bunun yanında odada lambalar da yanmıyordu. Sadece pencereden gelen ayın hafif ışığı vardı. Bu yüzden Jimin turuncu saçlıyı bu kadar çabuk görebilmişti. Ayın ışığı yüzüne vuruyor ve onda ilahi bir etki yaratıyordu. Yapılı çenesi, burnu; orta büyüklükteki kalp şeklini almış dudakları hastasında ilk fark ettiği şeyler olmuştu. Gözleri kahverengi olmasına rağmen çok farklı bir tonuna sahiplik yapıyordu. Hafif kıvırcık haline gelmiş saçları vardı ve bir kısmı alnına düşmüştü.

Jimin bir insanın nasıl bu kadar yakışıklı olabileceğine şaşırmıştı. Karşısında mükemmel kelimesinin tanımı olan bir adam duruyordu ve Jimin onun hemşiresiydi. Günün her kısmında yanında olacak, onunla zaman geçirecekti. Ancak Jimin'in korktuğu bir şey vardı; o da bu adamın şu anki masumluğuna kanıp hayatını tehlikeye atmasıydı.

Yavaşça koltukta oturmakta olan bedenin yanına yaklaştı ve ona biraz daha yakından baktı. Dünkü halinin aksine sakin duruyordu. Tamamen masum bir yüz ifadesi vardı ve dudakları aşağıya doğru bükülmüştü. Bu hali Jimin'e şirin bir çocuğu hatırlattı.

''Hoseok?'' diye seslendi emin olamayarak.

Turuncu saçlının kafası anında ona doğru dönerken ışıklar da korkutucu bir hızda açılmıştı. Jimin'in gözleri karanlığa alıştığı için bir anda lambaların yanmasıyla gözlerini kısmak zorunda kaldı ve elini siper ederek hastasına bakmaya çalıştı.

''Sen kimsin?''

Turuncu saçlı beden şaşkın bakışlarla kendisinden küçük olduğunu tahmin ettiği çocuğa baktığında Jimin onu kolundan çekerek yatağa oturttu ve koluna hafifçe vurdu. Bununla birlikte turuncu saçlı kafası karışmış şekilde hareketsizce Jimin'e bakmayı sürdürdü.

''Elimi ezdin ve hala kimsin mi diyorsun? Merhaba, ben senin sinir bozucu hemşirenim! İyi anlaşıp anlaşmamız umurumda değil ama ben sana iyi davranacağım çünkü canım öyle istiyor!''

Jimin bağırarak cümlesini tamamladığında bir gözünü kapatarak yanında oturan bedene döndü. Gelecek bir atak bekliyordu ama hiçbir şey olmamıştı. Aksine, turuncu saçlı kıkırdayıp kendini sırt üstü yatağa bırakmıştı. Jimin bu olaya şaşırarak aynı onun gibi uzandı ve yüzüne daha da yakından bakma fırsatını yakaladı. Ancak bunu yapınca turnuva saçlı aniden gülmeyi kesmişti. Bedenini Jimin'e doğru çevirip yüzünü incelemeye başladı.

''Seninle tanıştığımızı sanmıyorum çünkü böyle bir yüzü daha önce görseydim, asla unutmazdım.'' dedi ve tatlıca tebessüm etti. Jimin ikinci bir şok yaşarken onun elini tutan turuncu saçlıdan birhaberdi. ''Ben JHope. Ama bana meleğim de diyebilirsin.''

Jimin bunun ikinci kişilik olduğunu anladı ve heyecanla elini tutan eli sıktı. Hep merak ettiği bir şeyle karşı karşıyaydı. Tek bedende iki kişinin nasıl bulunduğunu hiçbir zaman anlayamamıştı ve şimdi bu olayı çözebilecekti. Acemi olduğunu göstermemeye dikkat ederek hızlıca oturur vaziyete geçti ve kendisiyle beraber turuncu saçlı bedeni de hareket ettirdi.

''Pekala, ben Park Jimin ve söylediğim gibi hemşirenim.'' dedi ve gözleri birbirine geçmiş ellere kaydı. Anında elini geri çekerken fazlasıyla utanmıştı. Tıpkı bir çocuk gibi davranıyordu. Eğer böyle devam ederse çuvallayacaktı.

''Sevgilin var mı?''

JHope çok rahat bir tavırla konuştu ve donuk bakışlarını Jimin'e çevirdi. Siyah saçlı neredeyse tükürüğünde boğuluyordu. Az önce ne demişti o?

''Pardon??!'' diye bağırdı Jimin ve gözlerini kocaman açarak ondan cevap bekleyen bedene tuhaf bakışlarını gönderdi.

''Sevgilin var mı, yok mu?''

Sorusunu tekrar yinelediğinde Jimin utanarak bakışlarını kaçırdı. Turuncu saçlının sorduğu bu soru yüzünden garip hissetmişti. Diğer kişilikten tamamen farklı bir havası vardı. Çok masum gözüküyor ve insanın yanaklarını sıkası geliyordu. Ayrıca Jimin az önce fark etmişti; gülümsediğinde dudaklarının kenarında gamzeler beliriyordu. Dudağının üstünde de küçük bir ben vardı.

''Y-yok.'' fısıldadı.

''İyi, sevgilim ol.''

Jimin artık sayamadığı kaçıncı şoku da yaşadığında önündeki güzel yüze bir kez daha çevirdi bakışlarını. Ne yapacağını bilemiyordu. Buraya gelmeden önce hastane müdürü onunla duygusal bir bağ kurmaması hakkında kesin bir bilgi vermişti ve eğer böyle bir şey yaşanırsa hastanın iyileşme sürecini aşağıya çekebileceğini belirtmişti. Şu ana kadar birkaç hemşirenin bu yüzden kovulduğunu da eklemeyi unutmamıştı. Yani bu teklifi kabul etmesi imkansızdı.

Ancak tüm bu öğrendiklerinin üzerine bir çizgi çekermişcesine çocuğun ağzından o kelime çıkmıştı.

''Tamam.''

××××××××××××

××××××××××××

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hikayede aynı bu şekilde bir görünüşe sahipler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hikayede aynı bu şekilde bir görünüşe sahipler.

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin