Insomnia [forever rain]

716 92 7
                                    

Gecenin en can alıcı zamanı ortaya çıkmıştı. Ay, kapkaranlık gökyüzünde parıldıyor ve yıldızlar onun kadar olmasa da etrafı aydınlatmaya çalışıyordu. Dışarıda hafif bir rüzgar esiyor, ağaçların yaprakları çatırdıyordu.

Genç hemşire pencereden dışarıya bakarken içinin huzurla dolduğunu hissetti. Oturma odasının camını biraz olsun nefes almak için açmıştı ve bundan oldukça memnundu. Ayrıca sessiz ev de onun duygularına eşlik ediyordu.

Hoseok ile aralarında geçen tuhaf diyalogtan sonra ne yapacağını bilememiş ve öylece gözlerinin içine bakmıştı, siyah saçlı. Onunla baş etmek, ne istediğini anlamak çok zordu. Ruh halinin ne hale geleceği belli olmuyordu ve bu da genç hemşireyi içten içe tüketmekten başka bir işe yaramıyordu. Aklında neler gerçekleştiğini bilmek isterdi. Biraz olsun onun hislerini anlamak ona da iyi gelecekti, bundan emindi.

''Neden bu kadar tuhaf hissediyorum?'' diye fısıldadı gecenin karanlığında. Bunun karşılığında dışarıdan gelen bir kedi sesi sanki ona cevap vermişti. Ancak ne dediğini yine anlayamıyordu Jimin.

Üşüdüğü için yerinden kalkıp yavaşça camı kapattı siyah saçlı ve koltuğa oturdu. Gözüne uyku girecekmiş gibi hissetmiyordu. Aklında dönüp duran bir sürü düşünce vardı ve onları ne zaman kovmaya çalışsa, yenileri 'merhaba' diyordu.

Ne zaman bu kadar aciz bir hale düşmüştü? Onunla tanıştığı zaman mıydı, yoksa o zaten hep aciz biri miydi? 

Genç hemşire hafiften ağrımaya başlayan başını elleri arasına aldı ve sızlayan göğsünü görmezden gelmeye çalıştı ancak yapamıyordu.

Odasına gitmenin daha iyi olacağını düşünüp tekrar ayağa kalktı ve karanlık koridora girdi. Hiçbir yerden ışık gelmediği için dikkatli bir şekilde ilerliyordu.

Ta ki bir bedene çarpana kadar.

Çarpışmanın etkisiyle önünde duran bedenin omzuna asıldı Jimin ve düşmemek için sıkıca tutundu. Onunla beraber, kendisini yakalayan beden de Jimin'i belinden yakalamıştı. Sarılıyor gibi görünüyorlardı.

''İyi misin...'' Sanki yüksek sesle konuşsa dünyadaki herkes duyacakmışcasına fısıldadı kızıl saçlı. Hala Jimin'i sıkıca tutuyordu ve bedenleri birbirlerine çok yakındı. Besbelli bir temas içindelerdi.

Jimin karanlıkta bir şey göremeyeceğini bilse de kızıl saçlının gözlerinin içine baktı. Bulmayı umdukları vardı.

''İyiyim. Seni görmedim, üzgünüm.''

Geri çekilmek istedi genç hemşire ama onu saran kollar o an o kadar sıcak gelmişti ki, sanki kendisini bıraksa soğuk suya düşecekmiş gibi hissediyordu. İstemeden de olsa ona biraz daha çekildi. İşin tuhafı ise Hoseok da onu bırakmamış ve hala eli belinde sarılı bir şekilde odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

''Neden uyumadın?'' dedi kızıl saçlı, Jimin'in yatağına oturduklarında. Bu sırada aralarındaki etkileşim de sona ermişti.

Siyah saçlı gerçekten de üşüdüğünü hissetti ve kollarını bedenine sardı. Hoseok'un sıcak bedeni kendisine çok iyi gelmişti. Ancak bunun doğru olmadığını bildiği için bir şey diyemiyordu.

''Uyuyamıyorum.''

Sitem edercesine konuştu ve gözlerini karşıdaki dolabına dikti. Kendisi de uyumak isterdi ama baş ağrısı buna izin vermiyordu maalesef. Yatakta dönüp durmasıyla sonuçlanmıştı uyuma denemeleri.

''Yardım etmemi ister misin? Pek iyi değilimdir ama...''

Siyah saçlı, Hoseok'a döndü. Şaka yaptığını düşünüyordu ama yüz ifadesi gayet ciddiydi. Yardım edecek gibi gözüküyordu. Elinde olmadan kafasını salladı. Bununla beraber Hoseok hemen ayağa kalktı ve yorganı açıp yatağın bir tarafına geçti. Daha sonra da genç hemşireyi elinden tutarak diğer tarafa yatmasını sağladı.

Şimdi yan yana, dip dipe birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Camdan içeriye giren ay ışığı her şeyin net bir şekilde anlaşılmasını sağlarken, Jimin derin bir nefes çekti içine. Hoseok ile beraber yatıyordu.

Gerçi daha önce yapmadığı bir şey değildi ama yattığı kişi J-Hope idi; Hoseok değil. Yine de bunun durumu değiştirmeyeceğini düşünerek gözlerini kapattı. Daha fazla bir şey düşünmek istemiyordu. Tek istediği uyumak ve aklından geçen şeyleri durdurmaktı.

''Sarılmamı ister misin?'' dedi Hoseok sevecen bir tavırla.

Jimin bir saniyeliğine her şeyi kenara bırakmayı düşünmüştü. Kafasını aşağı yukarı salladı ve Hoseok'un sıcak bedeninin onu sarmasına izin verdi.

Hoseok hızlı bir hareketle Jimin'i biraz aşağıya doğru itip onun kafasının, kendi göğsüne yaslanmasını sağladı. Daha sonra ellerini, ona olabildiğince yakın durarak, beline koydu.

İkisi de konuşmuyordu, Jimin'in gözleri kapalıydı ve bulutsuz olan gökyüzünden bir anda yağmur damlaları düşmeye başlamıştı. Yağmur damlaları cama vurduğu için her şey net bir şekilde anlaşılıyordu.

İnsana huzur veren bu olay bütün gece boyunca sürdü ve Hoseok uykuya dalmadan önce ağzından çıkan bu cümlenin farkında olmadı.

''Sonsuza kadar yağmur yağsın.''

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin