Take Me Down

673 86 36
                                    

Jimin elindeki son tabağı da masaya bıraktı.

Hoseok 2 gün önce evi terk etmişti. Jimin ona gitme veya kal diyemezdi bu yüzden o giderken hiçbir şey dememişti. En azından hoşçakal demek isterdi.

Onun içinde ikinci bir kişilik olduğunu çok iyi biliyordu ancak gitmesine izin vermişti. Ne yaptığını bilmiyordu. Hastaneye adımını attığından beri çok saçma kararlar almıştı. Sanki biri ona büyü yapmış ve kendisini sersemletmişti. Bir insan nasıl böyle bir şey yapardı ki?

Hoseok onu gördüğü ilk anda Jimin'i boğmuş, elini incitmiş ve şeytan demişti ancak birkaç gündür yaşadıkları onun tüm olumsuz hareketlerini silmesine yetiyordu. Jimin aptaldı ama ne yapabilirdi?

Elinden gelen hiçbir şey yoktu. Gitmesini ama aynı zamanda da kalmasını istiyordu. Hayır, bunu söyleyemezdi. Bencillik yapamazdı. Eski hayatına bir an önce geri dönmesi lazımdı.

Peki aklına kazınmış o anılar nasıl gidecekti?

××××××××××

2 yıl sonra

''Jimin, nöbetten sonra ne yapacaksın?'' dedi Yoongi. Elindeki iğneleri teker teker yerine dizmeye çalışıyordu.

''Eve gidip Mang ile oynarım herhalde. Bütün gün evde yalnız kaldı.''

''O minik köpek mi?''

Gri saçlı kafasını salladı. Saçlarını birkaç gün önce siyahtan griye boyamıştı. Elini saçlarından geçirdi ve eşyalarını toplamaya başladı.

''Bir kız arkadaşım seni hastanede görmüş.'' demişti Yoongi, iğneleri toplamayı bitirince. ''Seninle görüşmek istiyor. Ne dersin?''

Jimin çantasını eline alıp Yoongi'ye baktı. Uzun zamandır birileriyle görüşmemişti ve bu konuda başarılı olup olamayacağını bilmiyordu. İşine odaklanmaktan nefes almayı da unutmuştu gerçi. Bu yüzden kısa bir süreliğine düşündü ve bunun güzel bir fikir olduğuna kanaat getirdi.

''Olabilir, ne zaman buluşmak istiyor?''

''Eğer müsaitsen şimdi bile buluşma ayarlayabilir.'' Güldü Yoongi. Omzunu duvara yaslamış bir şekilde Jimin'in cevap vermesini bekliyordu.

Jimin evdeki köpeğini yalnız bırakmak istemiyordu ancak biraz dışarı çıkması iyi olacaktı.

''Bekle, Seokjin hyungu arayıp benim yerime Mang'e bakmasını rica edeyim.''

×××××××××

''Hastanede seni gördüğüm zaman etkilenmediğimi söyleyemem.'' Chaeyoung isimli genç kız Jimin'e bakarken tebessüm etti.

Jimin de onun tebessümüne karşılık verip kahvesinden bir yudum aldı. Saat akşam 10'u geçiyordu. Jimin Chaeyoung ile sessiz, sakin bir kafede buluşmuştu. Arkada Jimin'in daha önce hiç duymadığı Korece bir şarkı çalıyordu. Işıklar loştu, gözü ağrıtmıyordu. Dışarıda ise yağmur yağmaktaydı.

''Kız arkadaşın yok sanırım? Yoksa benimle buluşmayı kabul etmezdin.'' demişti kumral saçlı kız. Hoş bir görüntüsü vardı. Tıpkı Jimin'in hoşlanacağı türden biriydi. Sohbeti akıcıydı, insanı sıkmıyordu.

Ama bir şeyler eksik gibiydi. Onda görmek istediği bir şeyler eksikti.

''Evet, işim yüzünden birileriyle görüşmek için zamanım olmuyor.''

Kızın yüzüne bakarak söylediği sözlerden sonra kafenin üstündeki zilin ses çıkarmasıyla Jimin'in gözleri kapıya doğru gitti. Kısa bir bakış atmıştı içeriye giren kişiye. Ancak üstünde durmadı ve ilgisini Chaeyoung'a geri yöneltti.

Kız heyecanla Jimin'i inceleyip duruyordu. Sanki gerçek olduğuna inanamıyormuş gibiydi.

''Senin için çok zor olmalı.''

Jimin hmmladı ve tekrar kahvesinden bir yudum aldı. Kız hoştu ama onda eksik bir şeyler olduğunu hissediyordu. Bu his çok kuvvetliydi ancak onu böyle bırakıp gitmek de istemiyordu. Sonuçta Yoongi'nin arkadaşıydı ve ona değer göstermeliydi. Bu yüzden kişisel sorular sormaya başladı. En sevdiği renk, film gibi basit sorular sordu ona.

Bir saat sonra kafe iyice boşalmaya başlamıştı. Bunu fark eden gri saçlı nazik bir şekilde hesabı istedi ve ödedikten sonra Chaeyoung ile beraber kafeden çıktı.

''Nerede oturuyorsun?'' demişti Jimin dışarı çıktıklarında.

Kız saatlerdir yüzünden eksilmeyen gülüşüyle kafasını iki yana doğru salladı ve Jimin'e baktı.

''Hemen bu kafenin karşısında. Sen eve gitsen iyi olacak.''

Jimin kızı onaylayarak ona iyi geceler diledi ve otobüs durağına doğru yürümeye başladı.

Chaeyoung ile güzel zaman geçirmişti. Eğer isterse onunla iyi arkadaşlar olabilirlerdi ancak gerisini düşünmüyordu gri saçlı.

Otobüs durağına geldiğinde onun dışında bir kişi daha otobüs bekliyordu. Bu sayede kendini yalnız hissetmedi ve otobüsü beklemeye başladı.

Yağmur hala hafif bir şekilde yağıyordu ama insanı rahatsız edecek türden değildi. Aksine etrafa toprak kokusu yayılıyordu ve bu çok hoş bir kokuydu Jimin'e göre.

Birkaç dakika boyunca otobüsü bekledi ve otobüs sonunda geldi. Gri saçlı otobüse binip arka koltuklardan birine geçti.

Cam kenarını gören koltuğa oturduğu için dışarıya bakmaya başlamıştı genç hemşire. Sokak lambalarının aydınlattığı sokağa doğru bir bakış attı.

Gözüne takılan bir siyahlık vardı karanlık sokakta. Bir insan bedenine benziyordu. Gözlerini kısarak daha dikkatli bakmaya çalıştı ancak bir şey görememişti. O yüzden daha fazla uğraşmayıp küçük evine doğru otobüste yol almaya başladı.

Mang'i özlemişti ve ona sarılarak uyumayı sabırsızlıkla bekliyordu.

×××××××

Tekrar okuyamadım ve bölümü böyle atıyorum. Umarım bir yerde hata yapmamışımdır:(

Ve bu fotoğrafı görünce aklıma J-Hope'un Jimin'i ilk tanıdığı anda sevgilisi olup olmadığını sorması geldi gkdldlclxlsl

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve bu fotoğrafı görünce aklıma J-Hope'un Jimin'i ilk tanıdığı anda sevgilisi olup olmadığını sorması geldi gkdldlclxlsl

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin