''Jimin, buraya gel.''
Hastane müdürü, Hoseok'un odasına gitmekte olan hemşireyi görünce onu yanına çağırdı. Bununla berber Jimin'in içine bir korku düşmüştü. Olanları öğrenip öğrenmediği aklına geliyordu sadece.
''Evet, Bay Kim?'' demişti gergince. Acaba, kendisi gittikten sonra JHope veya Hoseok aptalca bir şey yapmış olabilir miydi, diye düşünüyordu. O öpücükten sonra JHope'un içmesine izin vermemişti ve şişeyi çöpe atmıştı. Ondan sonra da turuncu saçlı sızmıştı zaten. Jimin kötü bir durum olmamasını umuyordu.
''JHope'un yaptığı şeyden haberin var mı?''
''Ne yapmış?'' Birden nefes alması hızlanan Jimin kalbini tuttu. Kesin şarap içtiğini öğrenmişlerdi. Biliyordu ki, onun içmesine asla izin vermemeliydi. Az içmiş olsa dahi bu insanlar tecrübeli kişilerdi, anlamamaları imkansızdı.
''Hastalardan birini şarap şişesiyle öldürmüş! Hatta bununla kalmamış, odasının duvarına hastanın kanıyla kocaman bir şekilde Jimin yazmış. Tanrı aşkına, ona ne yaptın sen?!''
Jimin midesinin bulandığını hissederken bir şeye tutunma ihtiyacı duyuyordu. Ne düşünmesi gerektiği veya ne yapması gerektiği hakkında bir fikri yoktu. Daha dün beraber olduğu kişi, birini öldürmüştü. Şimdi ne olacaktı? Yanına gidecek cesareti bulamıyordu kendinde.
''Kimi öldürdüğünü bilmek ister misin?'' dedi hastane müdürü. Sıkıntıyla nefesini vermiş ve üstüne basa basa kelimeleri ağzından çıkarmıştı. ''Jeon Jeongguk. Dün gece denetimi geçip onun odasına gitmiş ve yastıkla boğmuş. Daha sonra da organlarını şişeyle parçalamış-''
''T-tamam, yeter.''
''Yeteceğini sanmıyorum.'' Hastane müdürü kimsenin bakmadığı bir anda Jimin'in kulağına doğru yaklaştı. ''İşi bırakmalısın. Onunla beraberken güvende olacağını mı zannediyorsun? Evine dön ve o kafadan çatlak çocuktan kurtul. Bu meslek için uygun değilsin.''
Daha sonra hastane müdürü geri çekildi. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı ve eliyle hastanenin çıkış kapısını gösteriyordu. Jimin onun gösterdiği yere çevirdi bakışlarını. Gerçekten gitmeli miydi? Eğer JHope, Jeongguk'u kendisi yüzünden öldürdüyse, bu onun da suçuydu. Denetime kadar onunla kalması gerekirdi ama gitmişti. Ayrıca sonuçta JHope onun hastasıydı. Ona alışmıştı. Şimdi bırakırsa suçlu hissedirdi. En azından bunu neden yaptığını öğrenmesi lazımdı.
''En yakın arkadaşı Taehyung da kendisi yüzünden intihar etti. JHope'un buraya düşme nedeni bu. İnsanları duyguları ile boğup onları öldürüyor. Sana duygusal bağ kurma dememin sebebi bundan ibaretti. Şimdi anlıyor musun beni?''
Elinde olmadan kafasını salladı Jimin. Ama yine de onu görmek istiyordu. Nasıl hissettiğini, ne düşündüğünü, onu bu kadar vahşileştiren şeyin neden ortaya çıktığını. Belki biraz korkuyordu fakat korkması durumu değiştirmezdi. Bir kere o günahı işlemişti. Bir erkeği öpmüş ve aslında, Jimin onu duyguları ile başbaşa bırakmıştı. İnsanları boğan JHope değil; karşısındakilerdi.
''Nerede şimdi? Hücreye mi tıktılar?'' diye sordu. Hastane müdürü ona hayalkırıklığı ile bakmasına rağmen kafasını sallayarak onayladı.
Siyah saçlı hemen tek kişilik hücrelerin bulunduğu koridora doğru koşmaya başlamıştı. En azından onunla konuşmalı ve şu anda bulunduğu ruhsal durumu öğrenmeliydi. Muhtemelen yalnız hissediyor ve yanında kimsenin olmadığını düşünmekteydi. Jimin az da olsa bu duyguyu anlıyordu.
Onunla tanışalı 1 haftadan fazla olmuştu. Hakkında bildiği doğru düzgün bir şey yoktu, sürekli onun görüntüsü yüzünden ikileme düşüyordu. Bu akıl kârı bir hareket miydi? Bir aklı bulanığa değer vermek ve düşünmek doğru mu geliyordu ona? Pek emin olduğu söylenemezdi. Ancak Jimin böyle yaratılmıştı. Psikoloji dersleri almasının nedeni de buydu. İnsanları gerçekten anlamak, onlara yardım etmek istiyordu. Eğer o yapmazsa, kim bu 'delileri' tedavi edip akıllarını rahatlatacaktı?
''JHope!'' Bağırdı Jimin, hücrelerin bulunduğu yere geldiğinde. İçinde büyük bir endişe kol geziyordu. Buradakiler çok katılardı. Ona zarar vermiş bile olabilirlerdi.
''Jimin? Sen misin?'' diye bir ses duyuldu sağ taraftan.
''Benim...'' Demir parmaklıklar ile kuşatılmış hücreye yaklaştı genç hemşire. JHope'u görmek üzere eğilmek zorunda kalmıştı. JHope parmaklıklara tutundu ve acıklı bir ses çıkarttı. Jimin ise ellerini onun elleri üzerine yerleştirdi. ''Bu... nasıl oldu?''
''Ben yapmadım! Yemin ederim ki, ben yapmadım! Sabahtan beri anlatmaya çalışıyorum ama kimse bana inanmıyor Jimin. Hoseok ben uyuduğum sırada ortaya çıkmış ve onu öldürmüş. Gerçekten ben yapmadım!''
''Şş, sana inanıyorum ben. Sakin ol.''
Jimin ağlamak istese de, gözyaşlarını geri göndermek zorunda kalmıştı. Böylelikle boğazına oturan yumru canını yakarken yere iyice çöktü. Zemin aynı koridor kadar soğuktu ve insanın içini titretiyordu. Burada kalorifer yakmıyorlardı. O yüzden Jimin burnunu çekti ve parmaklıkları daha çok sıktı.
''Ne olacak bana? Öldürecekler mi? Ama ben yaşamak istiyorum! Hoseok artık daha fazla dayanamadığını söylüyordu hep, bu yüzden yaptı, biliyorum. İkimizi de öldürtmek istiyor.''
''Merak etme, öldürmeyecekler. Sadece bir süre burada kalacaksın.'' demişti çocuğu sakinleştirmek adına. Gözleri yavaştan doluyordu. Bu manzaraya katlanamazdı. Gitmek istiyordu. Her ne kadar onu yalnız bırakmak istemese de gitmek istiyordu. Ancak bunu yapamazdı. Kaçamazdı. Onu iyi hissettirmesi gerekiyordu. Hasta olan kendisi değil; JHope'tu.
''Gittikçe kendimi kaybediyorum. Hoseok sürekli ortaya çıkmak istiyor ve beni hasta ediyor. Acaba-'' JHope daha yakına geldi ve fısıldadı. Sanki kimsenin duymasını istemiyor gibiydi. ''onu sonsuza kadar yok edebilir misin? O, bu bedenin değerini bilmedi ama ben onun yerine yaşamak istiyorum. Lütfen bana yardım et.''
JHope, hemşireye yalvarıyordu ve dışarıda fırtınalar kopuyordu. Hücre sopsoğuktu, öyle ki insan beynini bile hissedemiyordu ancak Jimin sıcacık bir gülümseme verdi çaresiz çocuğa. Sonradan olacakları bilmiyordu.
''Seni kurtaracağım.''
Ve hemşire, tatlı bir şeytanın dediklerine kandı.
××××××××××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape Moon × JiHope
FanfictionJimin yeni mezun olmuş bir hemşiredir ve Hoseok ise işleri zorlaştırmayı sever. |11.07.18|