The Heartbreak Prince

510 54 18
                                    

Hayatın iniş çıkışları insanları birçok kez neden yaşadıklarını sorgulamaya itmiştir. 'Benim bu dünyada bulunma amacım ne? Neden herkes bu kadar huzurluyken ben günden güne aşağı çekiliyor ve boğuluyorum?'

Bu tartışılmaz bir fikirdi ve Jimin düşünmekten başka bir şey yapamıyordu. Elleriyle kendini teslim ettiği, en çok güvendiği kişi onunla bir oyuncak gibi oynuyordu. Aklını karıştıyor ve sonra hiçbir şey olmamış gibi ortamı terk ediyordu.

Böyle davranmak kolay olmamalıydı. Kızıl saçlı biraz da olsa kendine dur demeyi ve Jimin'i tüketmeyi bırakmalıydı.

Jimin Hoseok'un, ya da JHope'un mu demeliydi, onu odada yalnız bırakmasından sonra dakikalarca çığlık atmış ve odayı darmadağın etmişti. Artık duygularını kontrol edemiyor ve zaman geçtikçe Hoseok'a benzemeye başlıyordu.

Onun gitmesine izin vermek istememişti. Jimin yere çöküp ağlarken, kızıl saçlının yüzündeki rahatsız edici ifadeyle beraber yürüyerek uzaklaşmasını görmek istemiyordu. Bu ikilemlerden artık o kadar sıkılmıştı ki, bir an kırdığı aynanın parçasını bileğinde gezdirmek ve koyu renk kan rengini parkeye akıtmayı dahi düşünmüştü.

Jimin başkalarını iyileştirmek için okuduğu onca yıllık okuldan sonra, kendi sağlığını kaybetti. Her zaman bir şeytan gibi kulağına tatlı tatlı fısıldadığını düşündüğü kişi onu bitirmek için elinden geleni yapıyordu.

××××××××××××××××××××

Günler asla iyi geçmedi. Jimin kısa bir süredir işe gitmiyor ve kendini dinlemeye çalışıyordu. Daha geçen gün Hoseok'un onun için yaratıldığını düşünen Jimin'den eser kalmamıştı artık. Hayatı tam anlamıyla bok yolundaydı.

''Kulağıma fısıldar gibi söyle 

Kurban gibi durma öyle 

Bir yılan gibi mükemmel ol

Uzaklaşmak istiyorum ama...''

Jimin arkada çalan şarkıya katılırken ellerini havada salladı ve kendine gelen şeyleri savuşturmaya çalıştı. Daha sonra iki eliyle birden boğazını sıkarken boğulduğunu ve nefes alamadığını hissediyordu. Adımları düzgün değildi, her an yere yığılacak gibi dans etmeye başlamıştı.

''Benden uzak uzak uzak dur
Benden uzak uzak dur...''

Gri saçlı geriye doğru adımladı ve kulaklarını kapattı. Duymak istemiyordu. Yüzüne karşı fısıldanan yalanları işitmekten bıkmıştı artık. Duymamayı, bu yetisini kaybetmeyi diliyordu.

''Bir yalana yakalandım
Henüz masumken buldu beni
Kurtaramıyorum kendimi bu yalandan
Gülüşümü geri ver bana...''

Jimin kendi kendine mırıldanırken belini yukarıya doğru kıvrımlı bir şekilde kaldırıyor ve ağaçtan elma almaya çalışıyormuş gibi ellerini havaya uzatıyordu. Ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece yere yığılmak ve öylece kalmak istiyordu.

''Çıkar beni bu cehennemden
Kurtaramıyorum kendimi bu acıdan
Kurtar beni bu azaptan
Ben hala önceden olduğum gibiyim (aynıyım)
Önceden olduğum gibi yine buradayım...''

Buradayım kelimesi fısıldayarak döküldü biçimli dudaklarından. Ardından bedenini soğuk su ile dolu olan küvete bıraktı. Az önce söylediği şarkı kendini tekrar ediyordu.

Her bir damla su Jimin'i içine çekerken, Jimin hiç de üşümediğini hissetti. Çünkü gri saçlı artık içten içe yanıyordu.

×××××××××××××××××××××

Etraftan gelen yabancı sesler Jimin'in kulağına dolduğunda her şey çok yavaş ilerliyordu sanki. Gözleri kapalı olan genç hemşire saniyelerin saatler gibi geçtiğini düşünüyor ve sonunda uykuya daldığı için gülümsüyordu.

''Jimin? Beni duyabiliyor musun?!''

Agresif bir ses tonu Jimin'in başını ağrıtmaya başladığında Jimin gözleri kapalı bir şekilde kafasını iki yana salladı. Duymuyordu.

Ya da duyuyor muydu?

''Doktoru çağırın!''

Jimin birçok kez işittiği bu tınıyı tekrar duyunca o kadar da uzaklaşamadığını fark etmişti. İçinden kurtulamadığını sayıklayıp duruyordu. Yine bu azaptan sıyrılamamış ve her şeyi berbat etmişti. Son dansını yaptığını düşünüyordu. Ancak daha dans etmesini gereken çok zamanı vardı.

Elleri sopsoğuktu. Jimin başka bir yerinin üşümediğini, sadece ellerinin üşüdüğünü hissediyordu. Sanki elleri buz kesmişti. Parmaklarını hareket ettirmeye çalıştı ama dokunduğu şey yumuşak bir örtüydü.

Gözlerini olduğu yerde gezdirirken kalbinin acıdığını anımsayabiliyordu. Kendini o soğuk suyun içine attığında her şeyin bir toz bulutu gibi kaybolup gideceğini düşünmüştü ama öyle olmamıştı. O küçük tozlar her tarafına dağılmıştı ve Jimin artık nefes alamıyordu.

Uykudayken birçok görüntü zihnini ele geçirmişti. Bir çoğu çılgın rüyalar ve kabuslardan oluşuyordu ama gri saçlı çocuğun en net hatırladığı şey sürekli bir ameliyathanede, tanımadığı bir doktorun koluna bir şeyler enjekte etmesiydi. Jimin bedenine giren her bir damlada çığlık atıyor, doktorun önlüğünü sıkıyordu. Orada, doktorun dışında, yalnız olmadığı hissini duyumsamıştı. Odada sürekli bir çocuk sesi onunla beraber duyuluyor ve sadece kendi çığlığını işitmediğini fark ediyordu.

''Doktor amca, daha bitmedi mi?! B-ben ölüyorum sanırım...''

Küçük çocuk umutsuzca konuştu ve kendini koltuğa bıraktı. Daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı. Bedeninin her tarafı acıyla kavruluyordu ve hala bunun neden olduğunu anlayamamıştı. Annesi ve babası ona bunların hepsinin geçeceğini söyleyip durmuşlardı ona.

Peki geçecek olan şey neydi?

''Jimin?'' Çok derinlerden gelen sesin sahibi genç hemşirenin yanına yaklaşıp onun uyanık olup olmadığını anlamaya çalışmaktaydı. ''Uzun süre soğuk suda kaldığı için hipotermi geçirmiş. Neyse ki bunu atlattı artık. Endişelenmene gerek yok Yoongi.''

Daha sonra bütün sesler tekrar kesildi ve gri saçlı çocuk neden gördüğünü anlamadığı bir rüyanın içine daha çekilmeye başladı.

Bu döngü, uzun bir süre devam edecek gibiydi.

Bölümü hiç beğenmedim ve utanarak paylaşıyorum maalesef ki.

Finale sayılı bölümler kaldı ve her şeyi sonunda anlayacağız o yüzden be ready babies ❤️

Escape Moon × JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin