Bölüm 7

352 32 11
                                    

"Bakım komiserim test sonuçları burada."
"Anlaşılan kız yalan söylemiyormuş. Pekâlâ. Şu üvey abiyi bir ziyaret edelim bakalım. Evin adresi var mı ?"
"Evet beni takip edin."
Minseok ve ben önde polisler ise arkada yürüyorduk. Zemin kata indik ve danışmanın yanına geldik.
"Park SooMi'nin hasta bilgilerini alabilir miyim ?"
"Tabi doktor bey hemen getiriyorum."
Danışmadaki kız ayağa kalktı ve arkasındaki dolaplardan birini açtı. Bir süre dosyaları karıştırdıktan sonra bir tanesini aldı ve Minseok'a uzattı.
"Buyrun."
"Teşekkürler."
Minseok dosyayı açtı ve incelemeye başladı.
"Evet, buldum. İşte adres burada."
"Sağolun doktor. Gelişmelerden haberdar edeceğiz. İyi günler."
"Sağolun, iyi günler."
Minseok derin bir nefes aldı ve bana baktı.
"Düş önüme bücür."

Odama geldik.
"Şimdi ne olacak ?" Diye sordum gözlerinin içine bakarken.
"Şey olacak. Eeee şey. Şöyle bakmayı keser misin cümle kuramıyorum."
"Nasıl bakıyorum ki ?"
"Bilmiyorum çok şirin."
"Ah özür dilerim." Dedim ve yatağıma oturdum. O da yanıma geldi.
"Şimdi, polisler abinin yanina gidecekler, sorgulayacaklar. E tabi kanıtlar da var. Sonrasını bilemem."
"Peki ben ne olucam ?"
"Yani seni delirten bir ilaç olduğuna göre, bu ilacın etkisini geçirecek bir ilaçta var değil mi ? Sana onu uygulayacağız ve eskisinden daha iyi olacaksın."
"Ben.. teşekkür ederim." Dedim ve Minseok'un boynuna sarıldım. O da bana sarıldı ve konuştu.
"Bak ben çalışıyorum. Sen her seferinde böyle yaparsan işime odaklanamam bebeğim."
"Özür dilerim..." Çekileceğim sırada beni tekrar kendine çekti ve tekrar sarılmamı sağladı.
"Bir seferden bir şey olmaz canım."

Ertesi gün her zamankinden daha erken kalkmıştım. Yatağımdan kalktıktan sonra lavaboya gidip elimi ve yüzümü yıkadım. Bu sefer yatağımı ben topladım ve acıktığımı farkedince odadan çıktım. O sırada Minseok'da odamın karşısındaki hastayı kontrol etmişti ve odadan çıkıyordu.
"Vay erkencisin bugün." Odamın açık olan kapısından yatağımın toplanmış olduğunu gördü.
"Yatağını sen mi topladın ?"
"Evet."
Gülümsedi ve bana baktı.
"O zaman artık odanda değil yemekhanede yemek yemeye ne dersin ?" Dedi ve elini uzattı. Elini tuttuğumda yürümeye başladık. En üst kata çıkardı.
"İşte burası. Şu masaya otur ben de kahvaltını getireyim." Dedi camın önündeki masayı göstererek. Ben gösterdiği masaya doğru yürürken o da bana kahvaltımı getirmeye gitti. Yaklaşık beş dadika sonra geldi. Elinde iki tabak vardı.
"E bende kahvaltı yapmamıştım iyi oldu dimi ?"
"Ah evet.."
Beraber kahvaltı yapmaya başladık. Bir süre sessizce yedikten sonra Minseok sessizliği bozdu.
"Eee nasıl hissesiyorsun ?"
"Bilmiyorum. Tuhaf."
"Neden ?"
"Uzun zamandır biriyle kahvaltı yapmamıştım. "
"Umarım bundan sonra her kahvaltında yanında olurum.." dedi Minseok. Ne demek istediğini tam olarak anlamamıştım. Ona baktım.
"Nasıl yani ?"
"Ne nasıl yani ?"
"Umarım bundan sonra her kahvaltında yanında olurum derken ne demek istedin ?"
"Bir şey demek istemedim. Seninle kahvaltı yapmak güzel yani sevdim ondan yoksa başka bir şey değil."
"Peki sen bilirsin." Dedim ve kahvaltıma döndüm.
"Evet prenses benim gitmem gerekiyor. Yemeğini bitirdikten sonra odana dön. Seni kontrole geleceğim."
"Tamam." Dedim. Minseok ise bana göz kırptı ve gitti.
Yine olmuştu. Aklım başıma gelmeye başladığından beri Minseok'u her gördüğümde olan o his yine olmuştu.
Minseok'un dediğini yaptım ve kahvaltımı bitirdikten sonra odama döndüm. Yatağıma yattım ve tavanı seyretmeye başladım. Artık sıkılmaya başlamıştım. Neredeyse bir saat geçmişti ki kapı açıldı.
"SooMi !" Yerimden sıçradım.
"Ne oldu ?"
"Abin geldi. Yanında polisler var. Seninle konuşmak istemiş."
Biraz duraksadım ve ayağa kalktım.
"Gidelim o halde."

Aşağı indiğimizde abin kapının oradaki koltukta oturuyordu. Ellerinde kelepçeler vardı. Beni görünce ayağa kalktı. Yanına gittim ve karşısındaki koltuğa oturdum. Ben oturunca tekrar yerine oturdu. Polisler bizden biraz uzaklaştılar.
"SooMi." Yüzüne baktım fakat cevap vermedim.
"Bak işlerin bu duruma geleceğini tahmin edemedim. Dört sene önceydi yirmi üç yaşındaydım düşünemiyordum. Çok pişmanım. Seninle konuşmak istedim. Her şeyi polise itiraf ettim yarın mahkeme var. Çok özür dilerim. Sana bunu yaptığım için özür dilerim. Seni ailenden ayırdığım için. Amacım miras falan değildi. Ben kıskandım. Beni senin kadar sevmedikleri için. Eve ilk geldiğimde üvey olduğumu hissetmiyordum. Sanki gerçek oğullarıymışım gibi sevdiler beni. Ama sen doğduktan sonra umursamadılar. Eskisi gibi davranmadılar. Kıskandım. Üstüne bir de miras eklenince sinirlendim. Bana göstermedikleri sevginin karşılığında paralarını istedim. Ama canlarıyla ödettim.. sacma sapan düşündüm. Saçma sapan davrandım. Ama emin ol seni hep kardeşim olarak sevdim. Çok sevdim." O sırada bir polis geldi.
"Süre doldu."
Abim ayağa kalktı.
"Affet beni."
Sonra sadece izledim. Elleri kelepçeli bir şekilde gidişini izledim.

"Ciddi misin ?! Manyak mı bu ? Kıskanmışmış." Minseok'a olanları anlatmıştım ve biraz sinir olmuştu.
"Sakin olur musun lütfen."
"Tamam prenses sakinim. Sen ne düşünüyorsun peki ?"
Derim bir nefes aldım.
"Bilmiyorum. Bana hep çok iyi abilik yaptı o. Beni her zaman korudu. Hep sahip çıktı bana. Sonra ailemi öldürdü. Beni delirtti. Şimdi geçmiş karşıma 'Özür dilerim kıskandım.' Diyor. İçimden affetmek geçiyor ama.. bilmiyorum."
"Affetmek mi ? O kadar şeyden sonra mı ? İçin dışın kadar zeki değil galiba."
"Voltaire'in bir sözü vardır doktor ! 'Aime la vérite, mais pardonne à l'erreur.' Yani 'Gerçeği sev, ancak hatayı affet.' "
"Voltaire ? Fransız filozof olan ? Ve sen az önce Fransız bir filozofun bir sözünü söyledin. Üstelik Fransızca ?"
"Evet ?"
"Hm.. Fransızca biliyor musun ?"
"Sekiz yaşımdan beri."
"Hatırlıyorsum yani ?"
"Her şeyi değil. Bazı şeyleri."
"Hm. Bana Fransızca bir şeyler söyler misin ?"
"Ne söyleyeyim ?"
"Bilmem. Mesela benim hakkımda düşünceni söyle ? Ya da benzer bir şey."
"Hm. Peki o halde. Söylüyorum."
"Söyle."
"Je t'aime non soulement pour ce que tu ea mais pour ce que je suis quand nous sommes ensemble."
"Vay canına.. ne demek bu ?"
"Anlamadın mı ?"
"Nereden anlayayım ben Fransızcayı be prenses."
"Dimi. Yazık. Boşver."
"Ayıp ettin.. neyse gideyim o zaman ben." Dedi ve kapıya yöneldi.
"Ha bu arada, ben de... Ben de seni sadece sen olduğun için değil, benim seninleyken olduğum şey için seviyorum."

💫💫💫💫
Git gide saçmalıyormuşum gibime geliyor ya.. Aklıma ne gelirse yazıyorum. Artık beğenmemeye başladım. Umarım siz beğenirsiniz... ❤

MY DOCTORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin